Sultan İkinci Mahmud Han zamanı...

Zatın biri...

Konu-komşu...

Eş-dost...

Davet eder.

İftar verir.

Hoş sohbet...

Öyle ki...

Zamanın meşhurlarından Şair İzzet Molla dahi davetliler arasındadır.

Derken...

Zaman çabucak geçer.

Yatsı ezanı okunur.

Çok hızlı bir imama denk gelirler.

Neredeyse...

İki secdeyi bir arada yapıyorlardır.

Çok kısa sürede...

Sonuncu rekatın tahiyyatına gelirler.

O aralık...

Abdest almaya giden davetlilerden biri gelir.

Namazın ikinci rekatı zanneder.

Hemen euzu besmele çeker.

Niyet eder.

Tekbir alacakken...

İmam selam verir.

Şaşırır.

- Abdest tazelemeye gittim.

Gelinceye kadar namaz bitmiş.

Bu ne hız?

Size yetişemedim.

İzzet Molla...

Döner, adama bir bakar.

- Be adam!

Biz içindeyken yetişemedik.

Sen sonradan gelip nasıl yetişeceksin?

[*] [*] [*] [*]

Zaman...

Çok hızlı işliyor.

Dün davar güdüyorduk...

Bugün yazı yazıyoruz.

Dün ilkokula gidiyorduk...

Bugün çocuklarımız üniversitede okuyor.

Allah ömür verirse...

Daha neleri göreceğiz?

Varlık...

Yokluk...

Sağlık...

Sıhhat...

İmtihan dünyası...

Neler gördük...

Neler göreceğiz.

Herkesin kendine göre derdi...

Kederi...

Mutluluğu var.

Aradığı var.

Bulduğu var.

Umutları...

Hayalleri var.

[*] [*] [*] [*]

Zaman hızlı akıyor.

Ömür kısa...

Biz acele ediyoruz.

Önce kendimizi kurtaralım.

Olmuyor.

Büyük çoğunluk bunu kaçırıyor.

Sonra çocuklar...

Olmadı torunlar...

Derken...

Bakmışsın yaş kemale ermiş.

Yaştan emekli olmuşsun.

Ama mücadele bitmemiş.

Hayat kazanmana izin vermemiş.

Onun için son bir çırpınış.

Ne yapabilirsen...

Yaşlılık alametlerinden...

Mal hırsı...

Makam hırsı...

Eğer iman ile ilgili sıkıntı varsa...

Bu kez durum biraz daha sıkıntı...

Helal-haram ölçüsü ortadan kalkıyor.

Geriye ne kalıyor?

Biz içindeyken yakalayamadığımız bir hayatı...

Çocuklarımız yakalasın...

Torunlarımız yakalasın...

Öyle istiyoruz.

Olmuyor...

Ne yapmak lazım?

Kader...

Takdir...

Tevekkül...

Her şeyi yapıp...

Beklemek lazım.