Şehrin üstündeki siyah örtüyü çekip alıyorum.

Perdeyle birlikte görüntüyü bozan ne varsa gecenin karanlığında kayboluyor.

Gün ağarırken...

Siyah, beyaza dönerken...

Grinin bin bir tonu bir tablo gibi gözünüzün önünden geçerken...

Gökyüzü maviye çalarken...

Şehir, tüm ihtişamıyla seriliyor önünüze...

Bir yanda tek katlı binalar...

Az ötede iki katlılar...

Az daha gidince; üç-dört katlılar...

Biri, diğerine gölge etmeden inci gibi diziliyorlar...

Yollar tertemiz...

Araçlar evlerin bahçesinde...

Bahçeler yemyeşil...

Ağaçlar meyve dolu.

Kirazlar... Elmalar... Armutlar...

Yol kenarlarında dut ağaçları...

Bahçelerden çocuk sesleri yükseliyor.

Evler gerçekten bahçeli...

Fener muhteşem...

Maviye çalan turkuaza dönmüş Karadeniz...

Tersane'den Kapuz'a kadar insanlar denizde...

Bir tören var, Valilik önünde.

Herkes en güzel kıyafetlerini giyinmiş, kuşanmış...

İstiklal Marşı okunurken, şanlı Türk Bayrağımız çekiliyor göndere...

Nasıl gür okuyoruz:

"Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal."

Halk sokaklarda... Çocuklar mutlu...

Gazipaşa'da insan seli var.

Sahile akıyorlar.

Oradan liman arkasına kadar yürüyüp geliyorlar.

Pamuk şekerciler, elma şekerciler, baloncular bayram ediyor.

Bir bayram havası var şehirde.

Martılar nasıl da güzel süzülüyorlar bugün denizin üstünde.

Kelebekler uçuşuyor, yemyeşil bitki örtüsünde.

Orada, köşede bir genç çift, sokulmuşlar birbirine...

Öyle bakıyorlar ki gözlerinin içine...

Herkes işinde-gücünde...

Belediye başkanı halkın içine karışmış.

Vali Bey bir kahvehanede...

Emniyet Müdürü twet atıyor yine...

Yerel gazeteler rengarenk çıkmış bugün.

Hemen herkesin elinde...

Park sorunu yok.

Korna sesi yok.

Polis anonsu yok.

Her şey yerli yerinde...

Sahil boyunca yapılan tüm kaçak binalar yıkılmış.

Denize hafriyat dökülmüyor.

Karadan, Belediye, Çevre ve Şehircilik; denizden Sahil Güvenlik denetliyor.

İmara aykırı bir iş yok.

İskana aykırı bir iş yok.

İnsana aykırı bir iş yok koca kentte...

Sadece yer üstünde değil, yer altında da öyle.

Madenler çalışıyor.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği içinde...

Madenci çocukları da mutlu bu şehirde...

Dereler tertemiz akıyor artık.

Üzülmez'den kent merkezine...

1 Mayıs'ta işçiler; Karadon'dan, Üzülmez'den, Kozlu'dan akıyor şehir merkezine...

Binler değil, on binlerce...

Açıkta gemiler bekliyor, kömür alıp gidecekler yine...

Telefonumun alarmı çalıyor.

Bakıyorum...

Sabah olmuş.

Rüyada olsa güzeldi be...

Bu rüyalarla uyanacağımız güzel günlere...