Bu yazımı ortaokul ve lise eğitimimi tamamladığım, havasını soluduğum şehrim kadar değerli olan Fener Lisesine ve adını semtinden alan Fener Mahallesinden birkaç hatırama ayırdım.

Herkesin mezun okuduğu okul değerli ve özeldir. Daha önce birkaç kez kaleme aldığım Mehmet Çelikel Lisesi, Zonguldak için nasıl önemli ve özel ise benim okulum da bir o kadar önemli ve özeldir. Çelikel'i çelikel yapan açıldığı dönem (1938), öğretmen ve öğrenci portföyüdür. Zonguldak'ın altın yıllarında çalışmaya gelen göçün filizleridir. Ağırlık olarak dışardan öğrenci almış ama mezunlarının büyük bölümünü de dışarıya yollamıştır. Ünü, bütün yurda yayılmış, başarılara imza atmış mezunlarından gelir. Ancak benim okulumun durumu da özeldir. Yeni bir okul olmasına rağmen (1969) İşçi, memur, müdür, amir, köylü, çiftçi ne olursa olsun her kesimin çocuğunu aynı sıralarda yan yana oturtmuş, mezun etmiş ve kendi şehrine hizmet için kazandırmıştır. Fener Lisesinden mezun olup yurda nam salmış, milletvekili, milli sporcu, gazeteci, yazar olduğu gibi, doğduğu şehrini yaşama alanı olarak tercih eden büyük bir kitle Fener Lisesi sıralarından geçmiş öğrencilerdir.

Fener Mahallesi 1 nolu Yayla Sokak'ta doğup büyüdüm. Buna bağlı olarak ta ilk, orta ve lise eğitimimi de bu mahalle sınırları içinde tamamladım. Yayla Özel Okulunda ilköğretimi, Fener Lisesinde de orta ve lise eğitimini tamamladım. Başarılı ve uslu bir öğrenciydim diyebilirim, İkmale kalmadım, notlarım da kötü değildi. Öğretmenlerimle de hep güzel ilişkilerim oldu. 5 yıllık ilkokul eğitimimden sonra orta ve lise olmak üzere 6 yılım da Fener Lisesinde geçti. 1982 yılında liseden mezun oldum ve LİMME (Lise Mezunlarını Meslek Edindirme) projesinden faydalanarak Endüstri Meslek Lisesi diploması da aldım.

O yıllarda sınıfta kalan öğrenciler için "çift dikiş daha sağlam olur" esprisi yaygındı, 3 eğitim kurumunda tek dikiş 12 yılım geçti. Fener Mahallesinin okullar bölgesinde 6 yılım Fener Lisesinde geçti. Kısaca çocukluğumu ve ergenliğimi orada yaşadım. Temel eğitim ve öğretim kadar gerekli olan hayat okulunu da orada öğrendim. Hangi okuldan mezun oldun sorusuna "hayat okulundan" cevabı gibi bende acısıyla, tatlısıyla hayatı, okul ve okul sokaklarında tanıdım. Fener Mahallesinin ayrıcalıklarından faydalanabilmesini orada öğrendim.

Fener Mahallesi Zonguldak'ın en elit mahallesiydi. Her ne kadar şimdi de bir ayrıcalık gösterse bile o yıllarda daha belirgindi. Müdürler, amirler ve yöneticilerin yaşadığı izole bir semtti. Eğlence, oyun ve spor kültürünün olanakları oradaydı. Fener sakinlerinin sahip oldukları olanaklardan yakınları ve arkadaşları da faydalanabiliyordu. Bu bir ayrımcılık değildi, o zamanın getirdiği yaşam tarzlarının doğasıydı.

Fener Tenis ve Deniz Kulübüne herkes giremezdi. Üye kartı ve ya bir üyenin misafiri olarak girilebilirdi. Ancak bütün bu yasaklar biz çocukları bağlamazdı. Anne ve babalarımızın işçi olmasının getirdiği dezavantaj, çocuk olmamız sayesinde avantaja dönüşebiliyordu. Tesislerde çalışan personelin, babamızın, amcamızın, dayımızın tanıdığı olması, üye giriş kartı sayılırdı. Babamın makam şoförü olmasının da ister istemez katkısı olmuyor değildi hani... İşi gereği kapılarda bekler, personelle haşır neşir olurdu. Bu da bizim üye kartımız yerine geçerdi. Bütün bunlara rağmen giremezsek, komandoculuk oynar, dağdan bayırdan dolaşıp gizli olarak hedefe ulaşabilirdik. Yaz aylarında ise bu işi denizden yüzerek yapardık. Çocuklukta düz yol varken, eğri yol tercih edilir. Duvara tırmanmadan, hoplamadan, zıplamadan yürümez. Doğru da yanlış da pek bilinmez...

Fener mahallesinde uğrak noktalarımızdan biride Fener sahası ve çocuk bahçesiydi. Fener kara toprakta maç yapar bahçede oynar, piknik yapardık...

Oyun ve eğlence haricinde birde Ekonomamız vardı. Fener Ekonoması EKİ'nin sosyal hizmetlerine bağlı çalışan, taş duvarlı, güzel mimari yapılı tarihi binalarından biriydi. 1990'lı yıllara kadar şirket çalışanların maliyet fiyatına ihtiyaçlarını karşılayan onlarca ekonomalardan Fener mahallesindeki mağazasıydı. Alışverişlerimizin büyük bölümünü buradan yapardık. Bizim zamanımızın süper marketleri ekonomalardı, Kurum çalışanlarına kartla alışveriş imkanı sağlasa da şirketin sunduğu imkanlardan bütün Zonguldak faydalanıyordu. Şef Rıza amca, tezgahtar Necati amcayı anmadan geçmeyelim. Bayramlarında alışveriş yaptıktan sonra verdikleri çikolatanın tadı hala damaklarımda...

FENER LİSESİ...

1969 yılında eğitime başlayan Fener Ortaokulu ve Lisesi Türkiye'nin değişik illerinde aynı mimari planla yapılmış bir okuldur. Şimdi 'Fener Anadolu Lisesi' ismiyle sadece lise eğitimi veren okul açıldığı yıldan günümüze kadar 6 müdür ve yüzlerce eğitim kadrosu görev aldı. Okulun ilk kurucu müdürü Erol Turan ve daha sonra sırasıyla Ahmet Yardibi, Ali Alemdar, Hamit Kalyoncu, İsmet Demir ve halen görevde olan Resül Aslankara'dır. Ancak Hamit Kalyoncu ile İsmet Demir arasında kısa bir dönem tarih öğretmeni Taner Ülkü vekaleten bakmıştır. 1976-1982 yılları arası benim orta ve lise eğitimimi aldığım dönem. 2018 yılı itibariyle okulun 49 yıllık eğitim süresince 6 kez müdür değişmiş, benim eğitimim süresince 3 müdür görev yapmıştı. Ali Alemdar, Hamit Kalyoncu ve İsmet Demir. Hepsinin öğrencisi olduğum gibi halen görevde olan şimdiki müdür Resül Aslankara'nın da öğrencisi olmam güzel anılarla doludur.

Müdürlerimizle ve diğer öğretmenlerimle acı tatlı bir çok anılarımız var, hepsini yazmak istesem bir kitap olur ancak bazı enstantane kırıntılarını kaleme almak istiyorum. Bu kırıntılarda adı geçen öğretmenlerim haricinde benim dönemimde görev yapmış onlarca başka öğretmenlerim alınmasınlar, Hepsi değerli, hepsi çok özel ancak paragraf sayısı sınırlı. Bu dünyadan göç etmiş olanlara rahmet olsun, yaşayanlara da benden selam olsun diyerek hepsinin ellerinden saygı ve sevgiyle öpüyorum...

Ali Alemdar müdürümüz asker gibi bir eğitimciydi. Kuralcı ve sert bir müdürdü, dayak cennetten çıkar deyimini çağrıştırırdı. Zaten okul müdürlüğü görevinden sonra Sivil Savunma Müdürlüğüne atandı... Şimdilerde öğrencinin kılına dokunsanız peşine savunmanızı da hazır edersiniz. Bütün bunların yanında eskiden velilerin şikayetçi olması beklenmediği gibi çocuğunu okula kayıt ederken "eti senin kemiği benim" deyip teslim ederlerdi...

OKUL MÜDÜRÜ HAMİT KALYONCU...

Hamit Kalyoncu müdürümüz edebiyat dersi öğretmenimizdi.
2013 yılında çekimleri Zonguldak'ta yapılan 'Kelebeğin Rüyası' sinema filminde hayatları anlatılan Zonguldaklı şairler Muzaffer Tayip Uslu ve Rüştü Onur'u bize anlata-anlata bitiremezdi. Ancak Zonguldak yıllar sonra şairlerimizi bu film sayesinde tanıdı, hatırladı... Oysa Hamit öğretmen 40 sene önce bize şairlerimizi öğretmişti. Aynı dönem şairlerinden Zonguldaklı şair Kemal Uluser'i öğrettiği gibi, Çelikel Lisesinde okuyan ünlü şairlerimizin edebiyat dersi öğretmeni Behçet Necatigil'di. Türk edebiyatına büyük emek veren şairimiz de bu filmde konu edildi... İlginçtir, ben nedense Behçet Necatigil ve öğrencileriyle olan bağı, Hamit Kalyoncu öğretmenimle kendi öğrencilik dönemime benzetirim. İkisinin de edebiyat adamı olması, ikisinin de araştırmacı yazar olarak eserlere imza atması. İkisinin de Mehmet Çelikel Lisesiyle olan teması bana bunu çağrıştırıyor...

"KENDİNİZE SAYGI GÖSTERDİĞİNİZ ZAMAN SİZE SAYGI GÖSTERECEĞİM..."

Bugün gibi hatırlıyorum... Fener Lisesi'nde son sınıf öğrencisiydim... Tarih bile hafızama kazınmış 15 Mart 1982, haftanın ilk ders günü, yağmurlu bir pazartesi sabahı, okulun içinde toplanıp İstiklal Marşı okunduktan sonra okul müdürümüz Hamit Kalyoncu öğrencilere konuşma yaptı. Okulun yaptığı çalışmalardan ve yapılması gereken diğer konular hakkında uzun-uzun bilgiler verdi. Son cümlesini, okuldaki görevinin bittiğini ve fazla uzak değil hemen yanımızdaki Sanat Okuluna tayin edildiğini söyledi (daha sonra görevine son verildi, mahkeme yoluyla kaybettiği haklarını tekrar geri aldı)... Son cümlesine kadar bunun bir veda konuşması olduğunu anlayamadık, şaşırdık!
Görevden alınması öğrenciler arasında şok etkisi yaptı ve çıt ses çıkmadı... Görevden alınan bir müdür iç dünyasında fırtınalar koparken nasıl olur da okulun çalışmaları ve yapılacak program hakkında bilgi verebilirdi! aynı gün okulun tamir gören çatısına çıkarak çalışmaları yerinde inceleyebilirdi!... İşte O müdür Hamit Kalyoncu olursa bu mümkündü... Okulu ve öğrencileri için fedakarlık yapan gerçek bir eğitimciydi O...
Hepimiz o sıralardan geçtik, hepimiz öğrencilik yaptık. Öğretmen ile öğrenci arasındaki ilişkinin, geleceği inşa ettiğini yıllar sonra daha iyi anladık.
Eğitimde kaybedilecek zaman olmadığını, zamanın çok hızlı geçtiğini yaşımız ilerledikçe önemini daha iyi anladık... Bazı öğretmenlerimiz geç olmadan durumun ciddiyetini kavramamız için çok çaba sarf ettiler. Bazıları ise bize zaman kaybettirdiler. O yıllarda zaman kaybettirenler bizim için en iyisiydi. Bir şeyler öğretmek için çaba verenler ise en kötüsüydü... Yaşımız ilerledi, her birimiz toplumda bir yer edinme savaşı verdik, veriyoruz. Başarılı olduk ise bunu fedakar öğretmenlerimize borçluyuz. Şimdi caddelerde yürürken bize yol gösteren öğretmenlerimizi görünce koşuyor, sarılıyor ve gözlerin içine baka baka ellerinden öpüyoruz. Zaman kaybettirenleri görünce ise karşı kaldırıma geçip göz kaçırıyoruz...
Hamit Kalyoncu öğretmenimizin bize öğrettiği şu kısa cümle gibi... "Kendinize saygı gösterdiğiniz zaman, size saygı göstereceğim..."

FENER LİSESİ MARŞI...

Hamit Kalyoncu öğretmenin müdürlük dönemi okul marşının ve şiirinin de bestelendiği dönemdir. Söz ve beste Hamit Kalyoncu'ya ait okul duvarında yıllarca asılı duran şiirin sözleri;

Atamızın yolunda donanıyor aklımız
Çağdaş bilim kültüre ulaşmak amacımız
İnletiyor gökleri Atatürkçü gür sesi
Tüm gençliğin gönlünden selam Fener Lisesi

Özgürlük ateşiyle ısındık ocağında
Sevgi kardeşlik bulduk bu bilim yuvasında
Doldurur yürekleri içten gelen sevgisi
Tüm gençliğin gönlünden selam Fener Lisesi

Karaelmas kentinin aydınlık güneşisin
Yurdu yüceltmek için önümüzde rehbersin
Atatürk'ün izinde kesilmez yiğit sesi
Tüm gençliğin gönlünden selam Fener lisesi

(Hamit Kalyoncu)

6 FEN B...

Fener Lisesinde okuduğum son sene fen bölümü, 6 FEN B sınıfında okudum ve mezun oldum. Fen ve Edebiyat bölümleri arasında olan tatlı rekabet her yerde olduğu gibi bizde de vardı. Maçlar, turnuvalar ve çekişmeler kıran kırana olurdu. Hababam sınıfı modası bizleri de etkiledi. Öğretmenlere lakap takmak ve açıklarından iş çıkarmak, işi eğlenceye dökmek öğrenciliğin kuralları arasındaydı...

Kitap takıntısını gaza getirmek için, sınıfa her girişinde hatırlatan, sıra arkadaşlarımdan Ersin'in "Hocam sınıfta kitapsızlar var!" tuzağına her defasında düşen Matematik öğretmenimiz Fethi Taşdelen'i saygıyla anıyorum.


Yetersiz kadro yüzünden boş geçen Beden Eğitimi dersimize giren matematikçi Taner Güneş öğretmenimizin hakemliğini yaptığı futbol maçlarında her kural dışı harekette topu eline alıp dakikalarca karşılaşmayı başlatmamasını ve neticede süre yetmeyerek karşılaşmanın yarım kalmasını saygıyla anıyorum.

Matematik öğretmenimiz Figen Soydeğer'in tahtada arkası bize dönük problem çözerken, gözlük camının iç yansımasından sınıfı gözetleyerek "arkasında gözleri var" denmesini saygıyla anıyorum.

Bir öğrenciye dokunduğunu ve azarladığını görmediğim ama duruşuyla etrafında huzur çemberi ve manyetik alanı oluşturan Biyoloji öğrenmeni Hasan Oğuz'un dersindeki sessizliği saygıyla anıyorum.

Felsefe öğretmenimiz Sevim Aktaş'ın hayat felsefesini ve bunu bizlere başarıyla işlemesini saygıyla anıyorum.

10 üzerinden yapılan yazılı notlarını okurken sınıfta iki-üç kişinin iyi notu hariç (bunlardan birisi benim) "sıfır nokta ikiden sıfır... sıfır nokta dörtten sıfır... sıfır nokta üçten sıfır..." diyerek okuyan Fen dersi öğretmenimiz İsmet Devrekhanlı'yı saygıyla anıyorum.

Tahtaya geometrik sembolleri cetvel ve gönye kullanmadan çizen, kusursuz bir baskı oluşturan Matematik öğretmenim Şakir Saraç'ı saygıyla anıyorum.


Dersi anlatırken aniden parlayan, neden kızdığını çözemediğimiz, durup dururken neşelenen ama hiçbir zaman nedenini anlayamadığımız Kimya öğretmenimiz Şemsi İnce'yi saygıyla anıyorum.

Bana bu dersi sevdiren, sınıfı yaptığı esprilerle süsleyen, coğrafya öğretmenimiz Emine Metin'i saygıyla anıyorum.

Derse başlayınca kendisini kaybeden bize bir şeyler öğretmek için enerjisinin tamamını harcayan ancak arkasındaki sınıfı unutan fizikçi Hüseyin Aytekin öğretmenimi saygıyla anıyorum.

Beden eğitimi derslerinde atlama sandığı kabusunu yaşayan kız öğrencilerini, birbirine hava atmaya çalışan erkek öğrencilerini ve dönemin beden dersi öğretmeni Kamuran Kuşhan'ı saygıyla anıyorum.

İstanbul'da çocukluğu geçmiş, simit, su, ciklet satarak hayatını kazanmış, babacan tavırlarıyla bize hayat dersi veren matematik öğretmenimiz Coşkun Ülker'i saygıyla anıyorum.

"Öğretmenlik kutsal meslektir" diyen devlet babamıza, resim dersi öğretmenim Semih Eryar'ın bize her fırsatta söylediği "Kasaptan et almak istesem. Kasaba girince 'ben öğretmenim, kutsal bir varlığım bana 1 kilo bedava et versene' desem verir mi?" sözünü saygıyla anıyorum.

Ağır, babacan, otoriter ve hiçbir zaman yüz ifadesini okuyamadığımız okul müdürümüz, coğrafya öğretmenimiz İsmet Demir... İdarecilik yanı son derece güçlü bir yöneticiydi. Makamında olmasa bile varlığını hissettiren bir duruşa sahipti. Çeyrek asıra dayanmış, 24 sene gibi bir süre Fener lisesinde en uzun görev yapan müdürlük rekoruna sahipti. Bugün yeni moda olan takım elbise altına spor ayakkabısı giyme modasını yıllar önce başlattığı günleri saygıyla anıyorum.

Okul maçlarındaki tatlı rekabette, komşu Sanat okulu ile taraf olarak, Mehmet Çelikel Lisesi ve TED Koleji ile yapılan kıran kırana müsabakalarda "Biz sanatlarız..." sloganındaki sesli harfi uzatıp çift kullanarak yapılan yakıştırmayı saygıyla anıyorum.

Okul önündeki kapı girişindeki küçük kulübesindeki kantinci Muhterem ağabeyin (Muhterem Taşkıran) güler yüzünü, cömert ticaretini, parası olmayana bile ikram ettiği karışık tostun dayanılmaz lezzetini saygıyla anıyorum.

EMEKTAR MÜDÜR RESÜL ASLANKARA...

1954 yılında Denizli'nin Acıpayam Alaattin köyünde dünyaya geldi. Orta ve lise öğrenimini Acıpayam okulunda bitirdi. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi'nden 1977 yılında mezun oldu. Aynı yıl 30 Aralık 1977 tarihinde ilk görev yeri olan Zonguldak Fener Lisesinde öğretmenlik hayatına başladı. 1980 yılında idareci, 1993 yılında aynı lisede Müdür baş yardımcılığına yükseldi. 2006 yılında okuluna müdür oldu...
41 senelik öğretmenlik hayatının tamamı, 49 yıllık tarihi olan (2018 yılı itibariyle) Fener Lisesi çatısı altında geçti. Hayatını işine ve öğrencilerine adamış eğitimciliği kadar okulu başarıdan başarıya götüren idareci oldu...

Bu yıl 41'inci eğitim yılını dolduran Resül öğretmenimize "41 kere maşallah..." diyor sağlık ve başarılar diliyorum.

Resül öğretmeni okulun her kolunda görebilirsiniz; masa başında idareci, sınıfta öğretmen, çatıda bir usta, koridorda bir temizlikçi. Çünkü o bir emekçi...

Okula başladığı sene 1977 yılında ilk kez fen dersi öğretmeni olarak dersimize girdi. Lisede ise biyoloji dersi öğretmenimdi. Bu dersle aram her zaman iyi oldu. Notlarım hep yüksekti, aynı branş öğretmenlerim Hasan oğuz'un dersleri de dahil en sevdiğim dersti diyebilirim, bizden sonra ki dönem Ruken Yıldırım öğretmende okulda görev alan aynı branş eğitimciydi, okul sonrası onun bilgilerinden de faydalandım ve hala faydalanmaya devam ediyorum...

Yazıda ismi geçen geçmeyen öğretmenlerime sürç-i lisan ettiysek affola... Onlarla birlikte bizleri hayata hazırlayan, ülkesini, ülküsünü, milletini, devletini ve öğrencilerini seven bütün fedakar, Atatürkçü öğretmenleri saygıyla, sevgiyle ve şükranla anıyorum.
Aramızdan ayrılanları minnetle, rahmetle yad ediyorum...

FENER LİSESİ 1969 İLE 2014 YILLARI ARASI EĞİTİM KADROSU...

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
(zonguldaknostalji.com)
Candan Yıldırım
(Türkçe-Edebiyat dersi öğretmeni)