Vali İsa Küçük, 22 Aralık 2008 tarihli kararname ile Ankara merkeze alınınca basın camiası içinde bu tayine tepki gösteren, bu değişikliğin yersiz ve zamansız olduğunu ifade eden, Bartın&[#]8217;ın bundan zarar göreceğini savunan, hükümetin yanlış yaptığını söyleyen benden başka gazeteci yoktu.


Kararname çıkmadan 10-15 gün önce basına yansıdığında &[#]8220;Vali&[#]8217;miz değişmesin&[#]8221; başlığı altında haber yapan da bendim.


Tayini takip eden günlerde &[#]8220;Vali Küçük başarılıydı&[#]8221; diye açıklama yapan iktidar partisi Milletvekili Yılmaz Tunç&[#]8217;a &[#]8220;başarılıydı madem neden Bartın&[#]8217;da kalmadı veya başka bir ilde değerlendirilmedi. Başarılı Vali&[#]8217;lerin yeri merkezde kızak görev midir?&[#]8221; eleştirisini benden başka birinden duydunuz, okudunuz mu?


Danıştay kararı ile Bartın&[#]8217;daki görevine geçen Ağustos ayında iade edilen Vali İsa Küçük&[#]8217;ün alınmasına tepki gösteren üç kişi vardı.


Bunlardan biri dönemin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kemik, diğeri Amasra Kent Konseyi adına açıklama yaparak, tayine tepki gösteren Gemi Mühendisi Hüseyin Çoban idi.


Üçüncüsü de bendim.


Basın camiasında Vali Küçük&[#]8217;ün Bartın&[#]8217;dan alınmasına tepki veren, bu konuda birçok defa yazı yazan tek gazeteciydim.


Beni bilen bilir.


Bu tavrım sadece Vali konusunda değil haksızlığa uğrayan herkes içindir.


Emniyet Müdürü Mesut İnce&[#]8217;nin tayinine nasıl tepki verdiğimi, bu konuda neler yazdığımı hatırlarsınız.


Bağ-Kur Müdürü Türkoğlu&[#]8217;nun daha tecrübeli, deneyimli, kıdemli ve başarılı olmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü olarak değerlendirilmemesine tepki gösteren gazeteci de bendim.


İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Altaş, 1996 senesinde görevden alındığında da basında çıkan tepki haberlerinin altında benim imzam vardı.


Vali&[#]8217;nin tayinine tepki gösteren ben.


Emniyet Müdürü&[#]8217;nün tayinine tepki gösteren ben.


Bağ-Kur Müdürünün, Kültür Müdürünün tayinine tepki gösteren ben.


Tefecileri, çetecileri, fuhuşçuları, kumarcıları yazan ben.


Kaçakçıları, rüşvetçileri, irtikapçıları, yağcıları, yalakçıları, dolandırıcıları, iki yüzlüleri yazan yine ben.


Maaş için anlaşmalı boşanma yapıp da haksız kazanç sağlayanları da yazan ben.


Eski Milletvekillerimiz Köksal Toptan&[#]8217;ın, Hasan Akyol&[#]8217;un, Zeki Çakan&[#]8217;ın, Cafer Tufan Yazıcıoğlu&[#]8217;nun hizmetlerini hatırlatan kaç gazeteci tanıyorsunuz?


Osman Turna&[#]8217;ya &[#]8220;tarihi eser kaçakçısı&[#]8221; damgası vurulunca kendisine benden başka kalkan olan, onu savunan, haksızlığa uğradığını söyleyen gazeteci oldu mu?


Bütün bunları yazıyorum da ne oluyor sanki?


Kocaman bir hiç!


Bunları yazmak bana düşman kazandırıyor.


Takdir edersiniz ki bürokratların seveni de var, sevmeyeni de.


Biz böyle yazarak sevmeyenlerini veya bu tayinleri gerçekleştirenleri karşımıza almış oluyoruz.


Tefecileri, çetecileri, fuhuşçuları, kumarcıları, kaçak kömürcüleri, kaçak inşaatçıları, rüşvetçileri, irtikapçıları, yağcıları, yalakçıları, dolandırıcıları, iki yüzlüleri hiç sormayın.


Onlar zaten karşımızda olanların önde gidenleridir.


Bunları yazıyorum diye tebrik ve takdir yağmuruna tutulmuyorum, merak etmeyin.


Dükkan önüne mal koyup kaldırımı daraltarak yaya geçişini engelleyen esnaflarla ilgili yazılarımdan dolayı da vatandaşlar gelip bana madalya takmadılar.


Tefecileri, çetecileri, fuhuşçuları ve diğer yasa dışı-ahlak dışı iş yapanları keyfimden yazmıyorum, topluma bir faydam olsun diye yazıyorum.


Üstelik bunları kelleyi koltuğa alıyorum da öyle yazıyorum.


Çeteciler esnafları, tüccarları haraca bağlamasınlar, tefeciler ocakları söndürmesinler, fuhuşçular yuvaları dağıtmasınlar, kaçak kömürcüler havamızı kirletmesinler, kaçak inşaatçıların yaptığı evler başımıza yıkılmasın istiyorum.


Kaldırım işgallerini yazıyorum, esnaflar bozuluyor.


Kaçak inşaatları yazıyorum, vatandaşlar kızıyor.


Vergisiyle kazancı arasında ciddi farklar bulunan mükellefleri yazıyorum, bu sefer onlar karşıma geçiyor.


Eski Milletvekillerimiz Köksal Toptan&[#]8217;ı, Hasan Akyol&[#]8217;u, Zeki Çakan&[#]8217;ı, Cafer Tufan Yazıcıoğlu&[#]8217;nu hizmetleriyle andığımda yeni vekillerimiz alınıyor.


20 senedir gazetecilik yapıyorum, ne İsa&[#]8217;ya ne de Musa&[#]8217;ya yaranabildim.


Bundan böyle haklı da olsa haksız da bürokrat tayinlerini, ocak söndüren tefecileri, esnafı, tüccarı haraca boğan, onları korkudan altlarına ettiren çeteleri, aileleri dağıtan fuhuşçuları, havamızı zehirleyen kaçak kömürcüleri, kaçak inşaatçıları, arsızları, yüzsüzleri, ahlaksızları yazmayı artık bırakacağım.


Bunları biraz da başkaları yazsın.


İktidar partisi milletvekilini, il yönetimini, muhalefetteki partileri benden başka eleştirecek gazeteci yok mu?


Neden hep ben?


Benden başka adam mı yok?


Dürüstlüğü, ahlakı, ilkeyi bize boruyla sokmuşlar.


Bir işe yarasa bari.


Yaptığımız akıntıya kürek çekmekten başka bir şey değil.


Resmen Don Kişot&[#]8217;luk yapıyoruz.


Biz Don Kişot&[#]8217;luk yaparken bazıları başka şeyler yapıyor.


Tanıdığım birisi var.


15 sene önce buraya geldiğinde hiçbir şeyi yoktu.


Şimdi Bartın&[#]8217;ın değişik yerlerinde 5-6 tane arazisi var.


Altında araba var.


Bankada parası var.


Var oğlu var.


Bu nasıl oldu.


Bu kişi bizim meslekten.


Eskiden gazetecilik yapıyordu, şimdi yapmıyor.


Yapmasına gerek yok ki.


Su belim gibi akarken kabını doldurdu.


Ben 20 senedir gazetecilik yapıyorum, hiçbir şeyim yok.


Böyle yazılar yazınca size &[#]8220;sermaye düşmanı&[#]8221;, &[#]8220;zengin düşmanı&[#]8221;, &[#]8220;varlık düşmanı&[#]8221; diyorlar.


Bunlara &[#]8220;nereden buldun&[#]8221; demeleri gerekirken, bana böyle diyorlar.


Sistem bu demek ki.


Bu sistemde bizim gibilere yer yok.


Bizde doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar diye bir laf vardır.


Ne kadar doğru bir laf.


Böyle sözler tecrübeyle sabittir, yaşanmayınca ortaya çıkmazlar ve benimsenip uzun yıllar geçerli olmazlar.


Zaman zaman bu mesleğin bana göre olmadığını düşünürüm.


Son aylarda yaşanan olayların böyle düşünmemde etkisi büyük.


Bünyem (daha doğrusu midem) artık bazı şeyleri kaldırmıyor.


Gerçek anlamda gazetecilik hem genelde hem yerelde giderek daha da zorlaşıyor.


Bu memleketten bir şey olmayacağına inancım da aynı oranda artıyor.


Kendimizden pay biçelim.


Yeni bir gazete kurduk.


Önümüzde günlük gazeteleri ayakta tutan en önemli kaynak olan resmi ilan için bekleme süresi var.


Bu süreyi dolduruncaya kadar gazetemizi abone ve özel reklamlarla yaşatmak, ayakta tutmak zorundayız.


Dolayısıyla yazdığımız yazılara çok dikkat etmemiz, esnafın, tüccarın, tacirin, işadamının, girişimcinin çıkarlarıyla ters düşmememiz gerekiyor


İlan konusunda göbekten Valiliğe bağlıyız.


Valilikle ters düşmememiz lazım.


Patronumun çıkarlarını korumak ve kollamak zorundayım.


Aksi takdirde gazeteyi ayakta tutamayız.


Gel de bu şartlar altında gazetecilik yap.


Kendisi de dahil hayatta kimsenin çıkarını gözetmemiş bir gazeteci olarak ne kadar zor durumda olduğumu görüyorsunuz değil mi?


Bazen kendimi öyle yorgun hissediyorum ki bildiğiniz gibi değil.


Elmayla armudu, sapla samanı birbirinden ayır(a)mayan bu millete ne haliniz varsa görün demeyi, tribüne çıkıp oradan seyire bakmayı o kadar çok istiyorum ki.


Çok katı bir dürüstlük ölçüm var.


Bu konuda hiç esnek değilim.


Bizim gibilerin bu toplumda yeri yok.


Suya sabuna dokunan, etliye sütlüye karışan gazeteci sevilmiyor.


Adı bazı suçlara karışan ve bunlardan ceza alan kişiler bile toplum içinde bizden daha rahat geziyor, gezebiliyor.


Değer yargıları ve ahlak yerle bir olmuş, her şeyin parayla, pulla ölçüldüğü çok garip bir dünyada yaşıyoruz.


Allah sonumuzu hayır etsin!