GMİS seçimleriyle ilgili çok şey söylenecektir.


Haberlerde bir çok detay var.


GMİS&[#]8217;in önceki Genel Başkanı Sayın Ramazan Denizer&[#]8217;e &[#]8216;Gardaşım Ramazan&[#]8217; olarak çok mektup yazdım.


Anlamadı.


Anlamak istemedi.


Sandı ki.


Kesesi güçlü olanın, fikri de güçlü olur!


Ramazan Denizer&[#]8217;in bu sonucu görmesi mümkün değildi.


Gerek vücut dili, gerek ağız diliyle hep kendini yonttu.


Yıllardır sendikacılığın yüksek sesle bağrılması gereken bir konum olduğu sanılır.


Bakın kürsüde konuşanlara.


Her toplantıda sesleri yükselir.


Kiminki ideoloji adına, kiminki şov adına.


Denizer&[#]8217;in bir ideolojisi yoktu.


O kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılamayı, rakip olarak gördüklerini küçük görmeyi sendikacılığın gerekliliği gibi gördü.


Bilerek yada bilmeyerek ortaya böyle bir fotoğraf koydu.


Korkutmaya çalıştığı insanlardan korktu.


Sonuçta 1.5 yıl önce umut olarak geldiği maden işçisinin bu saygın kurumunun en önemli koltuğundan düşüverdi.


Dün baktım tekrar.


Yaklaşık 3 yıldır Denizer&[#]8217;in yaklaşım tarzını eleştiren yazılar yazmışım.


Mizahi yada ciddi yazılarla eleştirmişim.


Yani seçilmediği, henüz başkan olmadı günlerden itibaren başlamış yazılarım.


Bu sonu nasıl gördüğümü soranlar oluyor.


Görmemek için gazeteci değil, Ramazancı olmam gerekirdi.


Kendimle çelişmem gerekirdi.


İnandıklarımı, bazı çıkarlar uğruna görmemezlikten gelmem gerekirdi.


Vicdanının sesine kulak veren herkes bu sonu görmeliydi.


İşte o zaman işçi alımı için büyük bir mücadele veren Denizer salondan mağlup olarak çıkmazdı.


Şimdi diyeceksiniz ki.


Kim sendikanın Obama&[#]8217;sı?


Elbette Sayın Ramis Muslu?


Teninin renginin beyaz olması Obama olmasına engel değil.


Muslu&[#]8217;ya böyle bir yakıştırmada bulunmamın nedenleri çok.


Sendikal mücadelede kendini kaf dağında görememiş, mütevaziliğini kaybetmemiş Muslu&[#]8217;nun, diğerlerinden beklide en büyük farkı bu oldu.


Farklı düşündüklerine, kendisine karşı gelenlere ezerek değil usluplu ve yerinde verdiği cevaplar onu buralara getirdi.


Zaman zaman altında imzası bulunan yanlışların sorulmasına, karşı eleştiriler getirerek değil hatalarını kabul eden yaklaşımları onu buralara getirdi.


Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilen çok sendikacıdan biri oldu.


O yüzden şer güçlerinin müdahalesine rağmen seçildi.


Teninin rengi değil ama, vicdanının rengi, insanlığının rengi, sendikal rengi Muslu&[#]8217;nun seçilmesinde etkili oldu.


Bundan sonra bu tutumunu devam ettirebildiği sürece başarıya yakın olacaktır.


Yanlışları görüldüğünde biz yine buradayız.


Denizer&[#]8217;e yazdığımız gibi Muslu&[#]8217;ya da yazacaklarımız olur.


Kimsenin değil, işçinin, emeğin, alın terinin adamı olduğu sürece güzelliklerle buradaki görevine nokta koyacaktır.




Sadrazam



Günlerden bir gün


Hamama gideceği tuttu,


Sadrazam hazretlerinin



Bir yanında birinci veziri


Bir yanında ikinci veziri


Bir yanında üçüncü veziri.



Sonra efendime söyleyeyim


Peşkircibaşı,


Nalıncıbaşı


Sabuncubaşı



Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile


Peştamal takıp girdiler hamama


Geçtiler kurnaların başına



Üçer beşer


Sadrazam deseniz


Kuruldu göbek taşına


Yan gelip yattı



[*] [*] [*]



Memleketin en ünlü tellakları


Sardılar dört yanını


Kimi elini kaptı, kimi bacağını



Bir keseleme sürtme faslı başladı.


Tam on iki saat


On iki ünlü tellak


İncitmeden keselediler


Hazretin mübarek vücudunu.



Öylesine kir çıktı ki sormayın


Her biri nah parmağım gibi



Aman efendim bu ne kiri


Demeye kalmadı


Keselerin altında eriyip gitti


Koskoca sadrazam



Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı:


- Nettünuz devletliyü?


Dediler tellaklara.



Tellaklar cevap verdi:


- Biz yıkadık, keseledik.


Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.


Suç bizde değil.


Neyleyelim


Kir bitti


Sadrazam elden gitti.



Ümit Yaşar Oğuzcan


( 1926 - 1984 )