Zonguldak Valisi Sayın Ahmet Çınar'ın kentin tarih, doğa ve kültür turizmini geliştirmeyi amaçlayan 15 büyük projesi tartışmaları da beraberinde getirdi.

Projelerin görselleri çok güzel...

Bir kısmının projesi, kaynağı ve onayı hazır...

Ama bazıları zaman alacak.

Projelerin açıklanmasının ardından sosyal medya ve internet sitemiz aracılığıyla gelen yorumlar ilginç...

Hizmet yoksunu Zonguldak'ta önce altyapı sorunlarının çözülmesi isteniyor.

"Yolumuz yokken, park neyimize?" deniyor.

Gerçi Sayın Vali, karayolları için büyük ödenek ayrıldığını, önümüzdeki kısa süre içinde yollarımızın ve tünellerimizin tamamlanacağını söyledi.

Halkımız o kadar umudunu yitirmiş ki, artık bitmeyen bir işe kimse inanmıyor.

Filyos Vadi Projesi'yle ilgili bir haber atıyoruz...

Sitenin en az okunan haberi oluyor.

Çünkü vatandaş artık inanmıyor.

Galiba en büyük sorun bu...

İnancımızı yitirdik...

Çıkarcılık ve açgözlülük...

Erdoğan Demir'in Yeni Adım Gazetesi üzerinden yürüttüğü algı operasyonu aralıksız sürüyor. Bu arada, Yeni Adım Gazetesi'nin hakkımızda yazdığı her yazı için Basın İlan Kurumu ve Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde başvurularımızı yapmaya başladık.

Gelelim son yalanına... Bilindiği gibi Basın İlan Kurumu, Türkiye genelinde birçok ilde gazetelerin birleşmesine öncülük etti.

Basın İlan Kurumu yetkililerinin Zonguldak'a geldiği bir gün onlara birleşmelerin nasıl yapıldığını sordum. Zonguldak'ta ilan alan beş gazetenin 3 gazeteye nasıl düşürüleceğini sordum. Fikrimi anlattım. Hak kaybına uğramadan bir birleşme olamayacağını anlayınca, konuyu kapattım.

Geçen hafta Zonguldak Valisi Sayın Ahmet Çınar'ı ziyaret ettiğimizde, gazete sayıları konuşulurken, bu birleşme konusunu, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nden gelen yetkililerle konuştuğumu, ancak bizim düşündüğümüz şekilde birleşmeye onay verilmediğini söyledim.

İnanış Gazetesi'nden Adnan Küçükvar, bu konuyu köşesinde saptırarak yazdı.

O saptırınca, Erdoğan Demir durur mu? O da aklınca bize kaptırdı!

Ortaya saçma-sapan bir tartışma çıktı.

Bizi çıkarcılık ve açgözlülükle suçlayan Erdoğan Demir'e söylediği sözlerin hangimize daha çok yakıştığını bir kere daha düşünmesini tavsiye ediyorum.

Devletten aldıkları Filyos Ateş Tuğla Fabrikası'nın SİT alanı içinde kalan küçük bir bölümünü aldıkları fiyatın üstünde devlete satabilmek için önünde engel gördüğü herkese ağır eleştiriler getiren birinin suçlamalarına bakar mısınız?

Bazı işadamları, parayı düşürünce, bazı değerlerini de düşürüyor.

İnsan, bu duruma üzülüyor.

Yazık... Başka bir şey söylemiyorum.

Kıssadan Hisse: Ne kadar büyüksün ya Ebubekir!

Hz. Ebubekir vefat etmiş, Hz. Ömer hilafeti teslim almış, devlet emanetlerini inceliyor. Bir akşam vakti sandıklar açılıyor, evraklar ve mali hazineye ait altınlar, dirhemler tasnif edilip devir teslim yapılıyor.

Evrakları tek tek inceleyen Hz. Ömer, sandıklardan birinde bir kavanozla karşılaşıyor. İçi dirhemlerle dolu kavanozu merak ederek açıyor. İçinden şu not çıkıyor:

"Ben ki; Allah Rasülü'nün Halifesi Ebubekir, hilafetim süresince devlet hazinesinden bana bağlanan maaşı almaya haya ettim ve hiç kullanmadım. Çünkü bulunduğum makam; tebliğini ücretsiz, hak rızası için yapan Rasül makamı idi. Tamamen kendi gayretimle geçindim. Benden sonra gelecek halifeye teslim edilmek üzere tüm maaşım bu kavanozdadır. Devlet hazinesine kaydedilsin!"

Hayatı Hz. Ebubekir'le hayır yarışına dönüşen Hz. Ömer, olduğu yere öylece çöker. Ağlamaklı vaziyette şunları söyler:

"Ne kadar büyüksün ya Ebubekir! Hayatında seni geçmeme fırsat vermedin, vefatın sonrasında da buna imkan tanımıyorsun Ne kadar büyüksün ya Sıddık!"

Hisse: Maaşlarıyla yetinmeyip Bitcoin benzeri işlere yönelen imamlara gelsin!