Nasreddin Hoca'nın kadılık yaptığı zamanlar...

Huzuruna bir dava gelir.

Davacıya sorar.

- Nedir şikayetin?

- Bu adam akşama kadar odun kırdı.

Baltayı her vuruşunda "hınk" dedim.

Ona yardım ettim.

Akşam oldu.

Parasını aldı.

Benim payımı vermedi.

Hoca davalıya döndü.

- Doğru mu söylüyor?

- Evet, ama...

Ben çalıştım.

O baktı.

Bütün odunu ben kırdım.

- Aldığın para yanında mı?

- Evet.

- Getir bakalım bana.

Adamın hakkını verelim.

- Aman kadı efendi...

Etme, eyleme...

Ben çalıştım...

O seyretti.

- Getir keseyi...

Adama çaresiz.

Verdi para kesesini...

- Geçin yerinize...

Hoca keseyi bir salladı.

Şıkır şıkır para sesi...

Davacıya...

- Al paraların sesini...

Git buradan.

"Hınk" deyicinin hakkı bu kadardır.

[*] [*] [*] [*]

Bilinen bir fıkra...

Aklıma Zonguldak'ı getirdi.

Memlekette ne oluyorsa...

Uzaktan seyrediyoruz.

Seçtiklerimiz de öyle...

Sonra da bekliyoruz...

Ve elimizde sadece kuru gürültü var.

Yapılacak, edilecek...

Maliyeci...

Kaplumbağa...

Ormanda geziye çıkmış.

Aheste aheste dolaşırken...

Canhıraş koşan tilkiyle karşılaşır.

Nefes nefese kalan tilkiye sorar...

- Hayırdır tilki kardeş.

Ne bu telaş?

- Ormana maliyeciler gelmiş?

Onlardan kaçıyorum.

- Neden?

- Şimdi bakacaklar.

Bende kürk.

Hanımda kürk.

Çocuklarda kürk.

Dünyanın vergisini yazarlar.

Sözünü bitirmeden...

Kaçmaya devam eder.

Bunu duyan kaplumbağa durur mu?

Tüm hızıyla kaçmaya çalışır.

Kaçamadıkça, yuvarlanır.

Onu gören leylek dayanamaz.

Sorar...

- Hayırdır kaplumbağa kardeş...

Nedir bu telaş?

- Ormana maliyeciler gelmiş.

Bende ev...

Hanımda ev...

Çocuklarda ev...

Bizden dünyanın vergisini alırlar.

Hem konuşur...

Hem kaçmaya devam eder.

Bunu duyan leylek durur mu?

Son hızla...

Uçar...

Onun bu telaşını gören maymun.

Merak eder.

- Hayırdır leylek kardeş.

Nedir bu acelen?

- Duymadın mı?

- Neyi?

- Ormana maliyeciler gelmiş.

Bende yazlık.

Hanımda yazlık.

Çocuklarda yazlık.

Dünyanın vergisini yazarlar.

Onlardan kaçıyorum.

Der...

Demez uçar.

Bir anda uzaklaşır.

Maymun durur mu?

O da başlar ağaçtan ağaca atlamaya...

Biraz çabalar.

Sonra durur.

Aklı başına gelir.

- Ben niye kaçıyorum ki?

Benim kıçım açık.

Hanımın açık.

Çocukların açık...

[*] [*] [*] [*]

Etrafımıza bakın.

Kaçanlara...

Kaçıranlara...

Hepsinin kürkü var.

Evi var.

Yazlığı var.

Başka...

Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Kaçmamak...

Kaçırmamak lazım...