Çocukken arkadaşlarımızla oyunlar oynar, şakalaşırdık. Bu oyunlardan bazıları bilmeceler ve şaşırtmalı sorulardı. Aklımda kalanlardan biri de "Ankara'da gemi batmış..." diyerek arkadaşımızdan gelecek tepkiyi şamataya çevirdiğimiz günlerdi... Bir kuşak bu şakayı hatırlamıştır, ancak şimdiki kuşak herhalde espri olarak algılamaz. O yılların masumiyetini bilemezler... Az bir coğrafya bilgisi olan hemen "Ankara'da deniz yok..." cevabını verir kurtulurdu. Aksine, dolmuşa gelip "Hangi gemi batmış? Nasıl batmış?" gibi cevap verip kaşınanlar işi iyice sulandırır, dilimize düşerler makara konusu olurlardı... Ankara'da deniz olmadığını bilmemek büyük bir kusur sayılmazdı, kişinin bilgisinden ziyade görgü, saygı ve ahlakı daha önemliydi. Eski yıllarda başka şehirleri görmek, gezmek çok kolay da bir iş değildi. Askerlik zamanına kadar yaşadığı yerden başka bir yeri görmeyen çocukların sayısı fazlaydı. Şimdiki gibi iletişim çağının verdiği anlık haberleşme ve bilgi alışverişi olmayan güzel yıllardı... En hızlı haberleşme aracı mektup, en az bir hafta bekleyerek gerçekleşirdi... Ergenlikte telefon ve televizyonla tanıştık, gençlikte bilgisayar, ileri yaşlarda uydu ve cep telefonu teknolojisi derken bu günlere geldik... Biraz şanslıyız galiba, sanki eski çağdan, dijital çağa dolu-dolu yaşayarak geçtik. 75 yılda bir görünen Halley kuyruklu yıldızını bile gördük, üstüne birde milenyumu yaşadık. İlerisini, gerisini bilmem bizim kuşak her şeyin iyisini tadan ve yaşayan bir nesil oldu...

Bu makalenin konusu batık gemiler, Zonguldak limanında Karadeniz'in hırçın ve fırtınalı denizlerine yenik düşerek suyun altında kalan batıklar. Ancak gemilerin hep suda battığını sanıyorsanız hatalısınız. Gemiler karada da batabiliyor. Konuya yaşanmış örneklerle açıklık getireceğiz, çocukken eğlencemiz olan "Ankara'da gemi battı..." oyunumuz şimdi gerçek oldu. Evet, Ankara'da gemi battı, hem de 'Ankara' yolcu gemisi...

Konunun ana temasını, Zonguldak limanında meydana gelen deniz kazalarına ait kayıtlara ve görsellere dayanarak bitireceğiz ancak somut batıkların yanında soyut olarak nasıl batırıldığını açıklamak için iki ana başlık altında anlatacağız...

BATIKLAR...

1-KARADAKİ BATIKLAR...
2-DENİZDEKİ BATIKLAR...

1-KARADAKİ BATIKLAR...

Zonguldak'ın ulaşımı uzun dönem sadece deniz yoluyla sağlandı. Arazi yapısı ve teknolojideki yetersizlikler dolayısıyla 1930'lu yıllara kadar başka ulaşım aracı kullanılamamıştı. 1930'lu yıllardan sonra demiryolu ve karayolu ulaşımı gelse bile deniz yoluyla ulaşım önemini korudu. Kömürle birlikte gelen göç akınında yolcu gemileri diğer limanlardan insanları taşıdılar. 1950 yılından sonra deniz yolculuklarında kalite yükseldi kamaralı ve lüks taşımacılık arttı.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin deniz filosu da güçlendi. Yeni gemiler Denizcilik İşletmesi kurumuna kazandırıldı. Bu gemiler limanlar arasında mekik dokudular. Karadeniz hattında İstanbul'dan Rize'ye kadar haftada 2-3 tarifeli sefer konuldu. Zonguldak insanını bir asır boyu bu gemiler başka limanlara taşıdı. İş dünyasını, malzeme, erzak ve özlemleri yerlerine teslim etti. 1980 yılından sonra diğer iç dinamikler gibi denizcilik sektörü de kan kaybetti ve seferler azaldı, yolcu yetersizliği, yüksek maliyet gerekçesiyle kaldırıldı ve bu gemiler özelleştirme rüzgarına kapılarak teker-teker satıldılar. Karadeniz hattında çalışan en son nesil "Ankara ve Samsun" gemileri kardeşti. Onlar da satıldılar, gemileri alan firma artık zarar etmiyor, başka hatlarda yolcu taşıyor...

Şimdi, Karadeniz hattına yolcu gemisi seferleri konulsa zarar eder mi dersiniz?
Bu sorunun cevabını yaşanmış bir olayla anlatalım...
Son dönemde Zonguldak'ta yaşanmış bir yolculuk hikayesi...
Olay eski değil, son nesil gemilerin satılmadan kısa bir süre yaşanmış...
'Ankara gemisiyle Zonguldak'tan Rize'ye yapılan bir yolculuk hikayesi...'
Cümle yanlış oldu...
'Ankara gemisiyle Zonguldak'tan Rize'ye yolcu olmak için yapılan mücadelenin hikayesi...'

Zonguldak'ta yaşayan Karadenizli çoktur, tatillerde köylerine gidip hasret giderir, bağ bahçelerinde çalışırlar. Tercihleri genelde denizyolu olmuştur. Deniz havası alarak yolculuk etmek, kamarada dinlenerek, gezerek, görerek seyahat etmenin güzelliği tarifsizdir. Zonguldak limanı Karadeniz'in önemli uğrak noktasıdır. Denizcilik işletmesinin gemi filosunun azaldığı 90'lı yıllarda zoraki koyduğu tarifeli seferlerin birinde Zonguldak'tan Rize'ye gitmek isteyen bir aile çarşıdaki acenteden kamaralı bilet almak ister, geminin dolu olduğu sadece Pulman koltuklu yer olduğunu bildirilir. Bileti satın alırlar. Geminin geldiği gün ve saat rıhtımda beklerler. Gemi varış saatinde gelmez, bekleyen onlarca yolcu ne olduğunu anlamak için kılavuz ve acenteye sorar. 'Geminin hava ve deniz şartlarının elverişli olmaması dolayısıyla limana uğramadan geçtiği' cevabını alırlar ve biletleri iade edilir. Cevap bazı yolcuları tatmin etmez, çünkü güneşli bir hava ve durgun bir deniz vardır. Üstelik bu liman azgın dalgalarda bile yolcu transferi yapan limandır. İtiraz ederler, ama sonuç çıkmaz. Bir sene sonra aynı gemi ve aynı yolculuk serüveni tekrarlanır, yolcular bu kez kararlıdır. Hak aramak vatandaşlık görevimiz der ve meteorolojiden o gün ve saate ait hava raporu alıp olayı mahkemeye taşırlar. Mahkeme ses getirir ama sonuç getirmez. Ancak bir sonraki gemi seferlerinin limana uğramasında etkili olmuştur. Yolculuk başlar ancak Pulman koltuklu yolcuların sayısı çoğunluktadır. Duyarlı insanlar kamaralı yolcuları takip ederler. Kamaralar kilitlidir ve kalan yolcu yoktur... Sinop, Samsun, Trabzon limanına kadar takip ederler. Limanlarda inen ve binen yeni yolcuların hepsi 'Pulman koltuk' biletli yolcudur. Yolcular arasında yapılan istişarede, yer olmadığı için kimseye Kamaralı bilet verilmediği öğrenilir. Kalabalık ortamda Pulman koltuklarda yolculuk etmek insanları yorar, yapılan tutarsız hizmet amacına ulaşır ve deniz yolculuklarına ilgi azalır, daha sonraki yıllarda insanlar kara yolculuğunu tercih etmeye başlarlar...

Denizcilik filosuna ait en yeni yolcu gemilerinin de hazin sonuna ağır-ağır gelinmiş olur. Son yıllardaki yolcu sayısındaki eksilme ve devlete yüklediği yüksek maliyetler öne sürülerek, türünün son örneği 'Ankara ve Samsun' gemileri zarara çalıştığı gerekçesiyle alınan karar ile Ankara'da batırılır.
Bu gemiler Türk karasularında binlerce yolcuyu diğer türleri gibi taşıdılar, kavuşturdular, şimdi hepsi özele satıldı ve özel sularda zarar etmeden yolcu taşımaya devam ediyorlar. Zonguldak eski yolcu rıhtımı artık boş, karşılamaya, uğurlamaya gelen insanların geçmişte bıraktıkları hatıralarını bekliyor...

BEŞİNCİ VE SON 'ANKARA' GEMİSİ...

1970'li yılların sonlarında Polonya Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletine 65 milyon Dolar borcu vardır. O zamanlar bir Demirperde ülkesi olan Polonya Devletinin bu borcu, o gün içinde bulunduğu şartlar içerisinde, ödemesinin de imkanı yoktur. Polonya Devleti bu borcu mal karşılığı olarak ödemek ister.

Bu borca karşılık 3 adet feribot ile Camialtı ve Gölcük tersanelerde inşa edilmekte olan Deniz Nakliyat T.A.Ş gemilerinde kullanılmak üzere Sulzer marka motor teklif edilir.
Teklif edilen feribotlardan bir tanesi kızaktan inmiş, donanım işlerinin sonlarına gelmiş, bir başka değişle hazır gibi; ikinci feribot ise birincisinin teslimini müteakip takip eden yıllar içerisinde, üçüncüsü ise tüm malzemeleri Polonya Hükümeti tarafından karşılanmak üzere Türkiye'de inşa edilecektir.
Bu teklif zamanın hükümetince değerlendirilir, bu arada Deniz Yolları İşletmesi filosunda bulunan gemiler birer-birer kadro dışı bırakılmıştır.
Bunlar arasında Ansaldo Tersanesinde 1950 yılında inşa ettirdiğimiz S/S Samsun ve S/S İskenderun ile Marshall yardımı çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri'nden 1948 yılında satın aldığımız S/S Ankara gemisi de vardır.

Deniz Yolları İşletmesi'nin de mevcut hatlarda seferlerini devam ettirebilmek için gemilere ihtiyacı bulunmaktadır. Alınacak bu feribotlar Deniz Yolları İşletmesine derin bir nefes aldıracaktır.
Birinci feribota Ankara adı verilir.
Deniz Tarihçisi Yazar Eser Tutel "İstanbul'un Unutulmayan Gemileri" adlı kitabında M/F Ankara'nın İstanbul'a gelişini şöyle anlatır. "1983 yılında bir sabah, vapurla Bebek'ten Eminönü'ne inerken denizdeki büyüklü küçüklü vapurlarının düdüklerinin hep birden çalmaya başlaması ile irkilip etrafıma bakındım. Bayraklarla donanmış bembeyaz bir geminin Sarayburnu'nun önünden doğru dönerek limana girmekte olduğunu görmeyeyim mi? Baktım yanında boydan boya kocaman lacivert harflerle TURKISH MARİTİME LİNES diye yazıyor, kıçında da bayrağımız dalgalanıyor. Burnundaki ismini sökmeye çalışıyorum evet "ANKARA" Yazıyordu. O nazlı-nazlı süzülerek limana girerken içimden yeni "Ankara"mızın uzun ömürlü olmasını temenni ettim."

M/F Ankara Polonya'dan İstanbul'a gelip seferlere başladığı zaman kendinden önceki S/S Ankara gibi popüler olmuştu. Sefer yaptığı İzmir'e dolu gidip dolu geliyordu. Bir dönem günümüzün de popüler bir şarkıcısı olan Ajda Pekkan'da yolcuları eğlendirmek amacıyla program yapmıştı. Bu seferlere iştirak edebilmek amacıyla İstanbullular adeta yarışa girmişti. M/F Ankara İzmir'den Venedik'e, İstanbul-İzmir, İstanbul-Zonguldak-Samsun ve Trabzon hatlarında çalışmıştı.

1990'lı yılların başlarında özelleştirme kapsamında olan Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin Deniz Yolları İşletmesi filosundaki gemilerden bazıları satılarak hurdaya gitmiş, bir kaçı İDO ve GESTAŞ adlı kuruluşlara verilmiştir. M/F İskenderun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na, TDİ Karadeniz yabancı bir firmaya, M/F Ankara ve M/F Samsun ise Deniz Ticaret Odası ve TÜRSAB adlı kuruluşun ortak olduğu Deniz Cruise & Ferry Lines firmasına satılmıştır.

2-DENİZDEKİ BATIKLAR...

1848 yılından itibaren kömür ticaretinde artış gösteren Zonguldak, denizden gelebilecek her türlü doğal tehlikeye maruz, tamamen korumasız felaketlere açık bir kıyı yapısına sahipti, kömür yükleme iskelesi Karadeniz'in azgın dalgalarına karşı korunaksız tehdide açık bir iskeleydi. Gemilerin yanaşması ve kömür yüklemesi denizin ve hava şartlarının durumuna göre mümkündü, iyi havalarda yükleme mavnalarla açık denize taşınarak yapılıyordu. Limana kaçınılmaz bir ihtiyaç hasıl olmasıyla 1891 yılında şimdiki eski liman rıhtımı inşası başlatıldı ve 1900 başlarında tamamlandı. Her ne kadar fırtınalara karşı koruma sağlasa bile Karadeniz'in azgın dalgaları mendireği aşıp hasarlar vermeye devam etti. Zonguldak limanı Kayıtlı-kayıtsız birçok deniz kazasına şahitlik etti. Bu süreç 1957'de tamamlanan büyük limandan sonra azalma gösterdi.
Elimizde bulunan fotoğraf ve belgeleri derleyerek deniz kazalarını ve batıklarının bulunduğu bir albümü hiyerarşik olarak sunuyoruz...

















Zonguldak, barındırdığı kömür rezervleri dolayısıyla bir çok ticari ve askeri gemilere barınak olmuş stratejik önemi olan bir liman şehridir. Paylaşılan fotoğraf karelerinden ayrı, tarihin değişen zamanlarında, I.Dünya ve II.Dünya savaşları sırasında onlarca ticaret gemisi, savaş gemisi ve Denizaltı gemileri Zonguldak karasularında batmıştır...

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
(zonguldaknostalji.com)
Ali Bozoğlu