Makalenin daha kısa ve çabuk anlaşılması için konuya kişisel yaşanmış bir hikaye ile girmek istiyorum...

Geçmiş zaman, rahmetli babam 'Ferit Yıldırım' EKİ merkez garajında şoför. O dönemin iktidarı kendi kadrolarını kurmuş ve yerleştirmiş. Babam ise muhalefet görüşlü kurum çalışanı. Bütün yurtta şimdiki gibi particilik ve adamcılık etkili ancak o yıllarda ortak olan düşünce Cumhuriyet kazanımlarına saygı ve devletçilik.
Ulaştırma müdürlüğü bünyesindeki şoförlerden, yine ulaştırma müdürü için makam şoförü seçilecek, babam da başvuruyor, görevi isteyen çok aday var, tabi herkes işi kapmak için siyasileri devreye sokuyor. Kimi o partiden, kimi şu partiden diyerek kendi adamını kayırmak, muhalifleri ekarte etmek için çalışıyor.
Zamanın ulaştırma müdürü ve seçici müdür 'Mehmet Kızılay'ın kulağına hemen haberler uçuruluyor. "Efendim sakın ha! bu şahıs bizim partili değil, seçmelerde eleyin..." Komisyonun toplanıp seçmelerin yapılacağı zamandan iki gün önce müdür Mehmet Kızılay garaja baskın yapıp bütün aday şoförlerin araçlarının başlarına gelmesi talimatını veriyor. Ani yapılan bu baskında ortam geriliyor. Araçlarının başlarında sıralanan adaylar Mehmet Kızılay'ın talimatını bekliyor.
Müdür, "herkes araç motor kaputlarını açsın başında beklesin" diyor...
Yapılan kontrolde babamın aracının diğer adayların araçlarına göre bakımlı ve pırıl-pırıl olduğunu gözlemleyen müdür tercihini babamdan yana kullanıyor. Gerek parti merkezinden, gerekse partililer tarafından yapılan baskı ve telkinler etkili olmuyor. İşin içine devlet çıkarları girince kişisel çıkarlar akla bile gelmiyor. Ortak payda Cumhuriyet kazanımları, devletçilik, adalet ve hak olunca, particilik kaybediyor emek kazanıyor.

İleriki yıllarda babam garaj baş sürveyanı olana kadar 'Mehmet Kızılay'ın makam şoförlüğünü yaptı. Emekli olduktan sonra bile dostlukları ve aile ortamları devam etti...

1920 ile 1940'lı yıllar arası doğmuş insanlardaki bilinç bugünlerde unutulmuş görünüyor. Sayıları azınlıkta kalan bu nesil, bugünlere nasıl gelindiğini iyi bilen bir kuşak. Şimdiki var oluşumuzun ve özgürlüğümüzün bedelini ödemiş insanlar.
Vatanseverliğin, devlet malının, devlet ahlakının ve devlet adamlığının kişisel çıkarların önünde var oluş sebebimiz olduğunu yaşayarak öğrenmiş insanlar.
Hep deriz ya! 'Cumhuriyet Kadınları.' Bu deyim eksik kalmış gibi. Asıl olan, partizanlığı ve kişisel çıkarlarını devletinden üstün görmeyen, "Cumhuriyet Adamlığıdır..."

İNADILAR, İNAT ETTİLER YAPTILAR...

1924 ile 1938 yılları arasında yeni Cumhuriyet'le birlikte 45 büyük fabrika açıldı. Bu fabrikalardan 4 tanesi Zonguldak merkezinde, il sınırları içinde kuruldu veya temeli atıldı. Üstelik teknolojik yetersizliklere rağmen çok kısa bir sürede...

Bu fabrikalar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi %152 artarken toplam sanayi üretimi %80 artmıştır. Kömürde %100, Kromda %600, diğer madenlerde %200 artış olurken demir üretimi 0'dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926'da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. Tekstil sanayi, ülkenin tekstil ihtiyacının %80'ini karşılar duruma gelmiştir. Tekstil ürünleri ithalatı 1927'de 51.000.000 Türk Lirası iken bu rakam 1939'da 11.900.000 Türk Lirasına düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ZONGULDAK'TA KURULAN DEV FABRİKALAR...

1-Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma - 1935 Açılışı)
2-Zonguldak Kömür Yıkama Tesisleri (1934)
3-Zonguldak Taş Kömür Tesisleri (1935)
4-Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937- Temel Atma)

Bu tesisler imkansızlıklara rağmen çok kısa zamanda bitirilip ülke ekonomisine süratle kazandırıldı. Onlarca maden tesisi yanında, sektöre dayalı enerji üretimi için elektrik santralleri ve kömürün dış dünyaya akışını sağlayacak entegre yükleme tesisleri de hızla havzanın işleyişine kazandırıldı. Cumhuriyeti kuranlar, içinde hapsettikleri açlığı, heyecanla birleştirerek çalıştılar, ürettiler ve Zonguldak gibi bütün Türkiye'ye de kazandırdılar.

UNUTTULAR, İNAT ETTİLER YIKTILAR...

Zonguldak bir endüstri merkezi idi. Yurttan ve dünyadan insan akınına uğradı ve bütün dünyada endüstri merkezi olarak tarihe geçmişti. Endüstriyel bir miras üzerine kent inşa oldu.
1936 yılında Zonguldak'a ziyarete gelen yazar İsmail Habib Sevuk'un kaleme aldığı "Treni değil, şehri kaldırın" cümlesindeki endüstriyel miraslar şimdi teker-teker yok edildi.

Başlı başına açık hava müzesi sayılabilecek tesisler son yıllarda hurda fiyatına satıldı. "İnanarak, inatla ortaya çıkartılan endüstriyel miras, geçmişini unutan, inatla unutturmak isteyen bir iradenin kurbanı oldu..."

ATATÜRK'ÜN ZONGULDAK ZİYARETİNDEN SONRA SANAYİYE HIZ VERİLDİ...

Atatürk'ün 26 Ağustos 1931 tarihinde yaptığı ilk ve son Zonguldak ziyaretinde beraber geldiği Celal Bayar ve sonrasında görevlendirdiği Başbakan İsmet İnönü, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya ve Vali Halit Aksoy'dan oluşan bir çalışma gurubunun tekrar-tekrar bir araya gelmesinden, kalkınmada öncelikli bölge olarak Zonguldak'ı seçtiğini anlayabiliyoruz...
Endüstriyel yatırımlar, dev fabrikalar ve demiryolu ağı yanında şehre yapılan eserler aynı dönemi kapsıyor. Yollar ve binalar, valilik binası, gümrük binası, belediye binası ve halkevi binası aynı endüstriyel devrim zamanını kapsamındadır...

İSMET İNÖNÜ, DEFALARCA ZONGULDAK'A GELDİ...

İsmet İnönü, 1933, 1934, 1935, 1937, 1938, 1939, 1940, 1941, 1944, 1949 ve 1959 yıllarında çeşitli nedenlerle ve çoğu madenler olmak üzere Zonguldak'a bir çok ziyarette bulunmuştur. Bu ziyaretler, İsmet İnönü'nün Zonguldak'a ve kömüre verdiği değerin birer göstergesi olarak tarih notlarına geçmiştir.
İsmet İnönü, Zonguldak'a yaptığı ziyaretler sonrasında madencilikle ilgili bir çok kanun çıkartmış ve kömür üretiminde gözle görülür bir artış gözlenmiştir. İnönü'nün Zonguldak'a yaptığı ziyaretlerden en önemlisi ise ilk gelişi olan 17-19 Kasım 1933 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ziyaret olmuş ve Zonguldaklılar İsmet Paşa'yı coşku ve sevgiyle karşılamışlardır.

Osmanlı Devleti döneminde ihmal edilen Zonguldak kömür havzası, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra millileştirilerek Türk sanayisinin enerji kaynağı olarak ekonomideki önemi gittikçe artmıştır. Bu yönüyle Zonguldak diğer iller arasında önemli bir konuma sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti devlet adamları kömür havzasının ıslahıyla yakından ilgilenerek ekonomik alandaki etkisini daha da arttırabilmek amacıyla "Karaelmas" diyarı olarak bilinen Zonguldak'a birçok defa ziyarette bulunmuşlardır. Bu bağlamda İsmet İnönü de birçok defa Zonguldak kömür havzasına ziyarette bulunmuştur.

CELAL BAYAR KATIR SIRTINDA MADENLERİ DOLAŞTI...

1920 öncesi madenlerimizi işleten yabancılar, halkımızı köle gibi çalıştırıyordu. Henüz Kurtuluş Savaşı devam ederken Zonguldak Havzası'nı işleten Fransız şirketinde çalışanların acı ve korkunç şikayetleri üzerine 1921'de Atatürk Celal Bayar'ı Zonguldak'a gönderdi. Bayar dört gün katır sırtında seyahat ederek orada yabancı, başta Fransız şirketlerinde çevre köylerden getirilerek zorla çalıştırılan köylülerin sömürge halkı köleleri gibi insafsızca çalıştırdıklarını tespit etti. Aç ve çıplak halde çalışan bu işçileri korumak üzere Ankara'dan bir müfettiş gönderildi ve işçiler arasında yardımlaşma sandığı kuruldu. Ardından "Zonguldak Amele Kanunu" olarak bilinen 10 Eylül 1921 tarih ve 151 sayılı yasa çıkarılarak kömür havzası işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları düzenlendi. Bu kanuna göre,18 yaşından küçüklerin çalıştırılmaması, çalışma süresinin 8 saat olması, ücret tespitinde işçi temsilcisinin de yer alması, ocak çevresinde hastane ve eczanenin bulunması, işçiler için hamam ve dinlenme yerlerinin yapımı gibi zorunluluklar getirildi...

CUMHURİYETİN İLK DEV YATIRIMLARINDAN (KOK) ANTRASİT FABRİKASI...

Temel atma töreni...
İstanbul, İzmit, Zonguldak, Gelibolu, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Ankara'nın suni antrasit ihtiyaçlarının sağlanması amacıyla 500.000 Lira sermaye ile Sömikok fabrikasının kurulması için maden Kömürü Türk Anonim Şirketi'ne 25 yıl süreyle, Teşvik-i Sanayi Kanunu'na dayanılarak, Bakanlar Kurulu tarafından imtiyaz verilmiştir. 15 Ağustos 1934'te, Celal Bayar ve İsmet İnönü, Zonguldak'ta İş Bankası ve Sümerbank'ın ortak teşebbüsü olarak inşa edilen suni antrasit fabrikasının temelini beraber atmıştır.

Başbakan İsmet İnönü burada şu konuşmayı yapmıştır:
"İş Bankası ile Sümerbank'ın ortak teşebbüsü olarak kurulan suni antrasit fabrikasının temelini atmış bulunuyoruz. Bununla hakiki kömür sanayine girmiş bulunağız. Sanayide ve evlerde kullanmaya elverişli kömür tedarik etmek bu fabrikanın mahsulü olacak, fabrika aynı zamanda kimyevi mahsuller vermeye başlayacaktır... Dün ve bugün temel attığımız veya açtığımız müesseseler, yüz binden fazla ton sarf etmek için kömür havzasına yeniden müşteri olmuştur. Büyük Millet Meclisi'nin kanunlarını ve programlarını tahakkuk ettirmek ve milletin umumi inkişafına bütün kuvvetiyle çalışmak için milli bankaların gösterdikleri gayreti sizin huzurunuz da ve sizinle beraber bütün memleketin karşısında takdir etmeyi vazife sayarım.

Her hadise bize memlekette sanayi programı herkesin sevdiği ve takip ettiği umumi ve milli ülkü olduğunu göstermektedir. Hiç bir program bu kadar umumi alaka ve heyecanla kabul edilmemiştir. Bu hal programın tahakkuk ettirilmesi için en kuvvetli unsurdur. İki seneden beri yeni sanayi için tasavvur ettiğimiz zaman saat gibi işlemiştir. İş bankası ve Sümerbank ve bütün bu hareketleri kudretli ve uğurlu eliyle idare eden İktisat Vekili Celal Bey, programın tatbiki için bize hangi müddetlerden bahsettilerse hepsini zamanında tahakkuk ettirmiştir Şimdi temelini attığımız fabrikayı bir sene sonra açmış olacağımızı kendileri bize bildiriyorlar. Bilhassa yeni tesisatta zaman cetvelini tahakkuk ettirebilmek büyük bir kuvvettir, meselelerin iyi tetkik edildiğinde, tedbirlerin gayet iyi hazırlandığına kanaat verici bir delildir."
(Şakir, 1952:131; Özgen, 2007:100-101; Cumhuriyet, 16 Ağustos 1934).

Açılış töreni...

10 Aralık 1935'de saat 11.30'da Zonguldak halkı, öğrenciler ve maden işçilerinin bulunduğu fabrika önündeki kalabalık ilk olarak Türkiş Genel Direktörü B. Esat beyin teknik konuşmasını dinlemiş, onu parti il başkanı B. Altıok'un heyecanlı söylevi takip etmiştir. En son Ekonomi Bakanı Celal Bayar bir konuşma yaparak kurdeleyi kesip Kok Fabrikasının açılışını yapmıştır...
(Cumhuriyet, 4 Aralık 1935).

Ekonomi Bakanı Celal Bayar açılış konuşmasında:
"Bu fabrikayı İş bankası yapmıştır. Ve hükümet İş bankasına bu işi vazife olarak vermiştir. İş bankası, büyük Atatürk 'ün yüksek kudretinden ilham alarak daima dinamik hareketlerde bulunmak suretiyle kendi sahasında millete rehber olmuştur." demiş ve Zonguldak Gazetesi 'ne de beyanat vererek; Havzanın bile ele alınması zaruridir... Bu defa Zonguldak'ı ziyaretimde Zonguldak kömürlerinden kok metalürjik yapılmasının mümkün olduğu hakkında salahiyettar zevatın bana verdikleri teminat vardır. İleride yapacağımız demir sanayi için bunun ehemmiyeti büyüktür. Avrupa 'da yaptırdığımız tecrübeler bu defa Sömikok Fabrikasında tekrar ettirilecektir.

Verilen teminat teeyyüt ettiği takdirde havza kömürleri için yeni bir mazhariyet elde etmiş bulunuyoruz demektir." açıklamasını yaptıktan sonra bir soru üzerine Bayar:
"Demir çelik fabrikaları Karabük'te kurulacaktır. Planları hazırlanıyor. İnşaat mühendisleriyle müzakereye başlayacağız. İlkbahar'da temelini atmak için gayret gösteriyoruz. Temel attıktan sonra bitirmek için iki buçuk sene gibi bir zamana ihtiyaç vardır. Elde mevcut demiri tamamen işletmek istemiyoruz. Fabrikaları kısmen hariçten ve kısmen dahilden alınacak maden cevheriyle işleteceğiz. Hariçten getirilme imkanı olmadığı zamanlarda da dahildekileri işleteceğiz" demiştir. Bayar, ayrıca kömür sanayi kurma çabasının asıl amacı olan, Karabük'te kurulacak demir ve çelik fabrikasının da müjdesini vermiştir. Zira "çeliğin üretilmesi için en önemli madde kok kömürüdür ki bu da memlekette üretilmeye başlanmıştır." diyerek soruyu cevaplamıştır.
(Cumhuriyet, 5 Ocak 1937)

ZONGULDAK (KOK) ANTRASİT FABRİKASI İNŞAATI FOTOĞRAF ALBÜMÜ...














Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
(zonguldaknostalji.com)
Cumhuriyet Gazetesi Arşivi