Sanki Zonguldak insanı madende ölmek için can atıyor da, o yüzden "TTK özelleştirilmesin, kapatılmasın, satılmasın" diyormuş gibi bir hava yaratılıyor.

Jandarma zoruyla; evinden, köyünden, toprağından koparıp, çocuk yaşta ocağa soktuğunuz insanları, bugün dışarı atmaya çalışıyorsunuz.

Onlar, dışarı çıkmamak için direnmiyorlar.

Yapacakları başka bir iş olmadığı için direniyorlar.

Aslında Zonguldak insanının en iyi bildiği şeydir, ölmek.

Göçükte ölür, grizuda ölür, vagonun altında kalır ölür, elektrik çarpmasından ölür.

Yeraltında ölemeyenler ise; Hakkari'de, Şırnak'ta, Şemdinli'de ölür.

Zonguldak insanı güzel ölür.

Çünkü en iyi bildiği şeydir ölmek.

Yerin altında Azrail'le koyun koyuna çalışır.

Ölmez de sağ çıkarsa madenden, biraz yaşar, sonra meslek hastalığından kan kusa kusa ölür.

Dünyanın hiçbir yerinde ölüm bu kadar kanıksanmamıştır.

Gazipaşa'dan bir ambulans geçer... Siren sesleri yüreğini dağlar insanın...

Birazdan ajanslara düşer haber:

"Madende göçük: 1 ölü..."

O 1, sizin için en küçük sayı birimidir belki.

Ama o 1, babadır... Ailenin direğidir, yüreğidir...

Evlere ateş düşer, yürekler kanar o gece. Ertesi gün yine madene girilir, kömür kazılır.

Yolu yoktur, bu kentin... Belki de, "insanlar bu kentten kaçmasın" diye...

Yolu yoktur, bu kentin... Belki de, "Azrail bu kadar çabuk gelmesin" diye...

Başka kentlere uçamaz, Zonguldak insanı...

Ama şehidi uçarak gelir Zonguldak'a...

Siyasetçisi de öyle... Hizmet için koşmayan, "ön safta durayım" diye birbirini çiğner, şehit cenazesinde...

Güzeldir Zonguldak insanı...

Güzel ölür...

Güzel ağlar...

Güzel susar...

26 yılda bir kalkar ayağa Zonguldak insanı...

Mesela, 1965'de ayağa kalktı maden işçisi...

Yıllardır seslerini çıkarmayan, aşağılanan, küfre, azara, cezaya, yoğun emek sömürüsüne dişini sıkan insanlar, kendilerine dağıtılacak zamlar, yöneticilere dağıtılınca ayağa kalkmıştı. Devlet, olağanüstü hal ilan etmişti.

İşte o ayaklanmada jandarma kurşunuyla hayatını yitirmişti, Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar...

1991'de Ankara'ya yürümüştü maden işçisi... Köy Hizmetlerinin araçları yola dizilmiş, jandarma yolunu kesmişti, Mengen'de.

Daha sonra hain kurşunlara hedef olmuştu, yürüyüşün mimarı, efsane işçi lideri Şemsi Denizer.

Yıl 2017... Tam 26 yıl sonra... Bugün yine maden ocakları özelleştirilmek isteniyor. Zonguldak yine ayakta...

Tarih tekerrürden ibaret... Zonguldak insanı yine bedel ödeyecek...

Haydutlar, haydutlara dokunmazlar...

Star TV'de yayınlanan "Ufak Tefek Cinayetler" dizisinde oyunculardan Edip, şöyle diyordu:

"Dünyada insanlar ikiye ayrılır. İyiler ve haydutlar olarak. Ve haydutlar, düzen gereği her zaman kazanırlar. Çünkü herkesi kendileri gibi bilir ve ona göre davranırlar. Senin ve benim gibi iyiler ise, herkesi kendimiz gibi bildiğimizden gafil avlanırız. Haydutlar, haydutlara dokunmazlar. Çünkü birbirlerinden çekinirler. Ama iyilerin gözünün yaşına bakmazlar. Bu yüzden iyilerin yapabileceği tek şey, bir kenarda durmak, saklanmak ve haydutların ayağına basmamaktır. Bir kenarda iyiyi, sevgiyi yaşayabilmek için bulaşmamak lazım. Bunu bir yenilgi olarak görme. Sen kendini seç. Uğraşma onlarla. Bir daha söylüyorum. Onlarla baş edemezsin."

Zonguldak'taki haydutlar bu yüzden mi kazanıyorlar hep?

Bizim haydutları anladık...

Ama onlara çanak tutan bürokrat ve siyasetçilere ne diyeceğiz?

Yoksa aslında onlar haydut da bizim mi haberimiz yok?