İki derviş...

Birlikte seyahat ederlerdi.

Hiç ayrılmazlardı.

Bir zayıftı...

İki gecede bir yemek yerdi.

Diğeri kuvvetliydi...

Günde üç öğün yemek yerdi.

Şehir şehir gezerlerdi.

Nasıl olduysa...

Sebepsiz...

Bir şehirde casus zannedildiler.

Yakalandılar.

Tutuklandılar.

Sorgulandılar.

Hiç bir şeyden haberleri yoktu.

Anlattılar.

Kimse onlara inanmadı.

Bir odaya attılar.

Odanın kapısını kerpiçle ördüler.

Aradan iki hafta geçti.

Suçsuz oldukları anlaşıldı.

Odanın kapısını açtılar.

Ne görsünler?

Kuvvetli olanı ölmüş.

Zayıf olanı halsiz...

Çaresiz...

Yaşıyor.

Kapıyı açanlar bu duruma hayret etti.

Bilgeye sordular.

- Neden kuvvetli öldü?

Zayıf neden yaşıyor?

- Bunun aksi olsa şaşardım.

Kuvvetli olan çok yemek yerdi.

Açlık ve susuzluğa dayanamadı.

Zayıf olanı kendini tutardı.

Açlığa tahammül etti.

Sağ olarak kurtuldu.

[*] [*] [*] [*]

Hisse...

Büyükler...

Kuvvetliler...

Her zaman zayıflar kadar dayanıklı değildir.

Ne kadar kuvvetli olduğumuza...

Bir de bu kuvveti nasıl ayakta tuttuğumuza bakalım.

Görelim...

İlk fırtına da...

İlk zorda başımıza neler gelir?

İmtihan dünyası...

Doğru ile yalan...

Esir düşmüştü.

Padişah öldürülmesini emretti.

Son karar verilmişti.

Ümitleri bitti.

Öldürülecekti.

Başladı sövüp saymaya...

Canından vazgeçen...

Gönlünden geçeni...

Diline geleni söyler.

Çekinmez.

Öyle de yapıyordu.

Padişah onu duydu.

Sordu.

- Ne diyor bu?

İyi kalpli vezir...

Tercüman oldu.

- Öfkelerini yenenler ve inanları affedenler cennetliktir.

Böyle tercüman etti esirin söylediklerini...

Padişah esire acıdı.

Sözlerden etkilendi.

Esiri öldürtmekten vazgeçti.

Diğer vezir tercümeyi beğenmedi.

- Bizim gibilere huzurda doğru söylemek yakışır.

Esir padişaha küfür etti.

Uygunsuz sözler söyledi.

Padişah da durumu anladı.

- Onun yalanı senin doğrundan daha uygun geldi.

O iyilik için "yalan" dedi.

Halbuki bu gerçek kötülüğe dayanıyor.

[*] [*] [*] [*]

İyilik getiren yalan...

Fitne getiren doğrudan evladır.

Nasip meselesi...

Ne karınca zayıf olduğu için aç kalır...

Ne de aslanpençesinin gücüyle karnını doyurur.

Rızkı veren Allah'tır.

Kimine az verir...

Kimine çok.

İkisini de imtihan eder.

Az verdiğini sabır ile...

Çok verdiğini şükür ile...

İnsan, niyet ile nasip arasında bir çizgi üzerinde yaşar.

[*] [*] [*] [*]

Kul kazancında tercih yapar.

İradesi kadar.

Nasip...

Tercih bizim...

Helal veya haram...

Kalın sağlıcakla...