İlkokulda öğretmen vardı.

Bize öğretmen...

Akköylü'ye hoca.

[*] [*] [*] [*]

Sorumlu ebeveynler...

Daha doğrusu babalar...

Annelerin pek esamisi okunmazdı...

Okulun açılmasına bir hafta kala...

Son Cuma...

Pazara gidilir...

Alışveriş yapılır...

Okulun ilk günü...

Baba, çocuğun elinden tutar.

Kimliğini alır.

Okula kaydını yaptırır.

Bir okul...

İki sınıf...

En fazla iki öğretmen...

Hem müdür...

Hem müdür yardımcısı...

Hem memur...

Ne kadar iş varsa...

Onlar yapar.

Zaman zaman velilerden destek alır.

Boya-badana...

Tamirat işleri...

İmece usulü görülür.

Öğrenci, böyle bir öğretmene teslim edilir.

Kayıt yaptırılır.

Eti öğretmenin...

Kemiği velinin.

Öğretmen insan ise...

Adam ise...

Eğitim gönüllüsü ise...

Sorun yok.

Bahtıma hep böyleleri çıktı karşıma...

Zaman zaman başka hikayeler duyduk.

Tanık olduk.

Onun için her zaman dua ederim.

Allah öğretmenlerimden razı olsun.

[*] [*] [*] [*]

Sonra eğitim başlar.

Bizimkiler...

Tatlı-sert...

Sevdiklerini bilirdik.

Hissederdik.

Ama...

Tembellik...

Yaramazlık...

Okulda kabul görmeyecek hareketler...

Onlardan birini yaparsak...

Karşılığını alacağımızı bilirdik.

Gerçi başarının da ödülü vardı.

Ödev defterimize bir imza...

Kırmızı kalemle...

Yanında bir yıldız...

Veya el yazısıyla yazılmış; pekiyi...

Mutlu olurduk.

[*] [*] [*] [*]

Karşılıksız severdik.

Saygı duyardık.

Halen de öyle.

Örf...

Adet...

Gelenek...

Görenek...

Yazılı olmayan kurallar...

Şöyle der:

Öğretmeni görünce, elini öpeceksin.

Karşıdan geliyorsa...

Kenara çekileceksin.

Yakanı ilikleyeceksin.

Kendine çeki düzen vereceksin.

Elini öpeceksin.

Kaç tanesi el öptürdü?

Hatırlamıyorum.

Az olduğundan olsa gerek.

[*] [*] [*] [*]

Tabii bunun bir karşılığı da vardı.

Saygı...

Karşılığında saygı görürdük.

Öğretmenler...

Sadece bize değil.

Herkese aynı saygıyı gösterirlerdi.

Ayrım...

Daha doğrusu bilerek adaletsizlik yaptıklarına şahit olmadım.

[*] [*] [*] [*]

Geldik günümüze...

Bir okul önü...

Karşılıklı iki bank...

Üç öğretmen oturmuş.

Sohbet ediyor.

İkiye bir.

Veli selam veriyor...

Yerinden kalkan yok.

Sohbet başlıyor...

Yer gösteren yok.

Boş yere buyur eden yok.

Manzarayı gördüm.

[*] [*] [*] [*]

Öğretmenlerim geldi aklıma...

Onların öğrencilerini hatırladım.

Otobüste yaşlılara...

Hatta kendilerinden büyük olanlara yer gösterirlerdi.

Şimdiki çocuklara bakıyorum...

Selam alırken, bacak bacak üstüne atıyorlar.

Kımıldamak zor geliyor.

Öyle düşünüyordum.

Bu manzaradan sonra fikrim değişti.

Zamane çocuklarının öğretmenlerine baktım...

Yaptıklarının geçmişe göre normal olduğunu düşünüyorlar.

Çocuklara çok görmemek lazım...

Onlara bu hale düşürenler belli...

Zamane velileri...

Zamane öğretmenleri...

Geleceğimiz hayırlı olsun.