"Korkmuyor musunuz? diye sormuştum Zonguldak'ta bir madenci ağbime.
Korkup da napacan? demişti,
Korkuyla yaşanmaz ki.?
Kocaman harflerle 'önce güvenlik' yazıyordu önünde konuştuğumuz duvarın üstünde.
Önce düşük maliyet.
Önce yüksek kar.
Önce maksimum kapasite.
Önce karanlık .
Önce sessizlik.
Önce duman.
Önce ölüm.
Şimdi kriz masalarında kifayetsiz bir telaş.
Hiçbir yaraya derman olmayan başsağlığı mesajlarımız, gözyaşlarımız.
Çizmelerimi çıkarayım mı? diyor mahşerin ortasında çok yüksek kapasiteli bir kalp sahibi,
Ambulans kirlenmesin.? Bir de temizlik maliyeti eklenmesin masraflarınıza benden ötürü.
[*][*][*]
Hadi şimdi gider pusulasına yazın kardeşlerimizin vasiyetlerini.
Vergiden düşün babasız kalan çocukların acısını.
Soğuk rakamlar üzerinden bir hayat kurun karanlık ve ıslak maden dehlizlerinde.
Bu işin sorumlularını affetmeye hiçbir kulun gücü yetmez. Bunu ancak Yaradan yapabilir.
Allah sizi affetsin.
Çıkarın o pahalı çizmelerinizi.
Dünya daha fazla kirlenmesin."
[*][*][*]
Yılmaz Erdoğan...
Böyle yazmıştı.
Unutmuş olailirsiniz.
Hatırlatalım.
Soma...
Göçük.
Ölüm.
Madenci...
Gerçi hep böyle...
Madencinin kaderi.
Kara yazılmış.
Simsiyah...
Kömür karası...
Yerin ne önemi var?
Soma veya Gelik...
Ne fark eder?
Kader aynı..
[*][*][*]
Olay şu...
Madenci, günler sonra göçükten kurtuluyor.
Hemen ambulansa alınıyor.
Her tarafı kömür karası.
Üzeri başı toz toprak içerisinde.
Önce oturuyor.
Sedyeye binmek istemiyor.
Sedyeye yatırılıyor.
- Çizmelerimi çıkarayım mı?
Böyle soruyor.
Sedye kirlenmesin.
Özetle böyle...
[*][*][*]
Geçtiğimiz hafta benzer bir olay.
Madene iniyorlar.
Kafes bozuluyor.
Kömür karası kıyafetleriyle evlerine dönüyorlar.
Bir otobüse biniyorlar.
Otobüs boş.
Oturmaları söyleniyor.
Oturmuyorlar.
- Koltuklar kirlenmesin.
[*][*][*]
Onların güzelliğine yetecek kelime bizde yok.
Öyle ki... Bu durum... Duygu...
Anlatılmaz yaşanır. Hissedilir.
Gerisi hikaye...
[*][*][*]
Bize alkışlamak düşer.
Sevinmek düşer.
Böyle güzel insanlarla aynı şehirde yaşadığımız için mutluyuz.
[*][*][*]
Başka...
Nasibi olanlar...
Halen içerisinde insanlıkla ilgili kırıntı bulunanlar.
Bu olayı incelemeli.
Kafalarını iki ellerinin arasına alıp düşünmeli.
Kimlerin hakkını yiyorsunuz?
Kimlere verdiğiniz sözü yiyorsunuz?
Bu insanlar...
Onların çocukları...
Hatta onlardan önce bu uğurda şehit olanların emanetleri...
Birazcık olsun hizmeti hak etmiyorlar mı?
Böyle bakın.
Belki vicdanınız dile gelir.
Kulağınıza birşeyler fısıldar.
Sizde yaparsınız.
Kurtuluşa erersiniz.