Ülkemizde, özellikle Zonguldak gibi dağlık-tepelik araziler üzerindeki kentlerde-beldelerde (Safranbolu'daki "Hıdırlık Tepesi" gibi!), halkın bellediği, kenti kuşbakışı gören hakim noktalar vardır. Bu noktalara, "seyir tepesi" ya da "bakacak" adı verilir.

Bursa'nın Uludağ bölgesinde de, ovaya yayılmış haldeki kentin panoramik manzarasının (!) iyi göründüğü, "Bakacak" denilen bir hakim nokta vardır.

İnternette, "Bursa, Uludağ, Bakacak" yazarak, bir gezinti yaparsanız, uğradığınız sayfaların, buraya gelip de, buradan aşağılara bakanların gördükleri için neredeyse tamamının, "Bursa'nın eşsiz manzarası, Bursa'nın doyumsuz manzarası; anlatılmaz yaşanır, Bursa'ya Bakacak'tan bakılır" gibi güzellik içeren nitelendirmelerle dolu olduğunu görürsünüz.

Herhalde bu övücü sözleri yazanlar, şehrin sadece Uludağ'ın yamaçlarına yaslanmış olan eski ve onun yakın çevresindeki planlı bölümlerine; Uludağ'ın doğa harikası manzaralarına; kuzeydeki ufuk çizgisini oluşturan Mudanya ve Kurşunlu tepelerine bakmış olmalılar.

Eğer buradan, şehrin son 40-50 yılda, Bursa Ovası üzerinde oluşan plansız-imarsız bölümlerinde de bir göz gezintisi yapmış olsalar; hele bir de, yollarında-sokaklarında dolaşmış olsalardı, herhalde o övücü sözlerden sonra "ancak, ama" diye başlayan, olumsuzluk içeren, sözcükler de eklerlerdi. Zira, şehrin bu bölümleri, adeta çok usta bir ressamın yapmış olduğu bir nadide tablonun, "müstehcen" diye üzeri kapatılan bölümleri görünümündedir.

Kentleşme için hiç uygun olmayan mümbit bir ovada, plansız-düzensiz bir şekilde kondurulmuş, büyüklü-küçüklü, çoğu çatısız, biri diğerine benzemeyen binalarla; yer yer de TOKİ konutları ve benzerleri gibi yükselen sitelerle, sanayi yapılarıyla örtüldüğünü; griye boyandığını görürsünüz. Böyle görüntülere de, herhalde, en azından, "... Ancak, güzelim Bursa Ovası'nı da katletmişler!" mealinde bir not düşerlerdi.

[*] [*] [*] [*]

Diğer kentlerimizdeki bakacaklardan bakınca görülen durumların, Bursa Uludağ'daki Bakacak'tan bakınca görünenlerden pek farklı olduğunu söylemek de zordur. Örneğin, Devrek'e , "Gazgondu" tepesinden ya da yeni Devrek-Ereğli yolu üzerindeki büyük heyelanın olduğu noktadan hiç bakmamanız uygun olacaktır. Zonguldak, Kozlu, Kilimli bakacaklarından ise (özellikle parçalı bulutlu havalarda), sadece gün batımı zamanlarında deniz tarafına bakmanız harika güzellikler görmenizi sağlayacaktır!

[*] [*] [*] [*]

Günümüz kentlerindeki bakacaklardan bakıldığında manzaralar böylesine olumsuz iken, Bursa ve Safranbolu gibi kentlerimizin geçmişten kalan bölümlerine bakıldığında görünen görüntülerin böyle olmadığını görüyoruz. Oysa buralar gibi tarihi yerleşim alanlarımız oluşurken, günümüzdeki gibi on binlerce mimarın, şehir plancısının, mühendisin; imar-iskan görevlilerinin ve de kentlerin imar planlarının olmadığını da biliyoruz. (Kim bilir, belki Bakacakkadı beldesindeki gibi, kadılar, Bakacaklardan kontrol ediyorlardı!)

[*] [*] [*] [*]

Günümüzde var olan bu sayılan imar-kentleşme unsurları hiç olmasaydı da; halk, o eski dönemlerde olduğu gibi kendisi organize olup mahallesine-sokağına-kentine sahip çıksaydı (Hatta, söylemesi zor, ama ülkemiz uygar bir ülkenin mandasında olsaydı!), ortaya çıkan görüntüler, günümüzdekilerden daha kötü oluru muydu? ("Olurdu" demek biraz zor gibi! Zira, Fransızların, İskenderun ve Zonguldak Fener Mahallesi; Rusların, Kars, İngilizlerin, Karabük Yenişehir Mahallesi gibi bölgelerde oluşturdukları yerleşim alanlarını, şimdilerde sit bölgeleri olarak koruyoruz. Ayrıca da, onlar buraları oluştururken de, oralarda aynı halk yaşıyordu!)

Günümüzde var olan mühendislik yapılarının ve eserlerinin tamamına yakınının (Marmararay'ın bile yüz yıllık ömürleri olduğu düşünülürse!), bırakınız, beş yüz, bin yıl sonrasını, 80-100 yıl sonrasına bile ulaşabilecek; "sit alanı", ya da "tarihi eser" diyerek, korunmaya değer olabilecek kültür varlıklarımızın kalabileceğini söylemek zordur.

[*] [*] [*] [*]

BAŞKA ALANLAR İÇİN DE "BAKACAK"LAR OLUŞTURULSA!..

Bilindiği üzere, toplumsal yaşamın her alanı, bir büyük sistemin parçaları durumundadır. Birisindeki durum ("postanesi ne ise, hastanesi de odur" misali!), diğerlerinin az-çok göstergesi olur. Bu nedenle, bakacaklardan bakınca görünen ve de görünmeyen olumsuzlukların, sadece mekansal düzensizliklerle sınırlı olduğu söylenemez.

Toplum yaşamının demokrasi, hukuk, eğitim, yönetim gibi diğer alanları için de, halkın bakması için uygun "bakacak" noktaları oluşturulmuş olsa ve bu noktalardan bakılsa, imar- kentleşmedekilere benzer olumsuz manzaraların bu alanlarda da fazlasıyla görülebileceğine kuşku yoktur!

[*] [*] [*] [*]

Hain, hırsız ve işbirlikçi FETÖ yapılanması ve 15 Temmuz 2016 kalkışması da, ülkemizdeki adalet, eğitim, emniyet, siyaset gibi birçok alandaki bozuklukların bir ürünüdür ve ülkemiz için son yüzyılın en büyük depremidir. Bu büyük deprem, çok büyük zararlara neden olmuş olsa da, devletimizi yıkamadığı için o ülkenin insanları Allah'a şükür etmeli; iktidarı ve muhalefeti ile tüm siyaset ve yönetim kadrolarıyla, böyle depremlerin tekrarlanmaması için, ne gerekiyorsa yapmalıdır.

Bilindiği üzere, Marmara Depremi, devletimize ve milletimize çok büyük ders olmuştur. Bakacaklardan bakınca, görünen ve görünmeyen mekansal yapılarla ilgili olumsuzlukların olmaması için (eksiklikleri olsa da), birçok iyi şeylerin yapıldığı biliniyor.

FETÖ gibi yapılanmaların olmaması için de yapılacak en önemli işlerin başında; soran, sorgulayan, düşünen, analiz edebilen iyi vatandaşlar, iyi insanlar yetiştirecek bir eğitim sisteminin oluşturulması olduğuna kuşku yoktur. Bu konuda, özellikle 1970'lerin ortalarından günümüze kadar olan dönemin üzücü sonuçları ortadadır.

[*] [*] [*] [*]

Yapılan yeni Milli Eğitim Müfredatı, iyi bir eğitim için bir yol haritası olabilir mi? Yapılan tartışmalara bakılırsa (Bu arada, Çelikel Lisesi, Karabük Demir-Çelik Lisesi gibi), geçmişin başarılı okullarının günümüzdeki ve 40-50 yıl önceki yönetim ve bir bölüm öğretim kadrolarının toplu fotoğraflarına; özellikle de lise öğrencilerimizin, okul içi tutum ve davranışlarına, okul çıkışlarındaki, evlerine dönüş yollarındaki kılık, kıyafetleri ve davranışları gibi durumlara bakılırsa, bu başarının zor olabileceği söyleniyor.

Bu konuda, başarıya giden yolu bulmak için Amerika'yı yeniden keşfe de gerek olmadığına inanıyorum. Yapılması gerekenin, bu alanda başarılı olan (Güney Kore, Vietnam, İsrail gibi) ülkelerde yapılanların benzerinin yapılması olduğuna inananlardanım.

Bilinmelidir ki; savaşlarla, büyük zorluklarla elde ettiğiniz bu coğrafyanın mevcut doğal ve kültürel değerlerini koruyup, bu değerlere, uygar-demokratik ülkelerde var olan yeni değerler katamazsak; bunu gerçekleştirebilecek, içinde bulunduğumuz zamanın ve de 20-30 yıl sonrasının taleplerine uygun nesiller yetiştiremezsek (antik kentlerden söktüğümüz taşlarla gecekondular yaparsak!), o coğrafyada bin yıl yaşasak da, bizler için yurt olarak kalması zor olacaktır.

"Bakacak"lardan bakınca güzel manzaraların görünmesini ve de başlayacak olan yeni eğitim- öğretim yılının tüm sevgili öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz için hayırlı ve başarılı olmasını dilerim.

[*] [*] [*] [*]

BİR NOT: On yıl kadar üniversitemiz adına hizmetinde olduğum Bursa'da, doğup-büyüdükleri yerlerle, yakınlarıyla bağlarını sürdüren çok sayıda hemşehrimiz ve de faal bir dernekleri bulunuyor. Kendilerine, Zonguldak'tan selam ve sevgilerimizi, derneklerine de başarı dileklerimizi gönderiyoruz.