Zonguldak'ta bir belediyemizin bin 900 tonluk bir malzeme alımında yaptığı iş ve işlemler acayip garip!

Plaka sahte, kantar fişi sahte, imzayı atan sahte!

Aslında alım da sahte! Belgelerini toparlıyorum!

Ama her yerinden sahtekarlık fışkırıyor!

Azıcık araştırdım. Meğer böyle bir alım da yokmuş!

Alım yapılacak firmanın durumu iyi değil!

Bir ihaleye girecek teminat mektubu sorunu var!

Belediyemiz o sorunu böyle çözüvermiş!

Halkın sorunu konusunda duyarlı olmayan belediyelerimizin, müteahhitlerimizin sorunuyla bu kadar yakından ilgilenmesinin nedeni ne olabilir?

Yine aynı kişi çıkıyor karşımıza: Napolyon!

O başkan istifa etmeli...

AK Parti Gülüç Belde Başkanı İsmail Yılmaz, trafikte tartıştığı 27 yaşındaki Öner Kepenek'i eşinin yanında, aracının içinde tekme tokat dövüyor.

Bir de bir görüntü bulmuş!

Görüntünün sonunda dayak yiyen Öner Kepenek'in İsmail Yılmaz'ın önüne geçtiği görülüyor. Görüntünün daha öncesi yok.

Yani öncesinde ne olduğunu bilmiyoruz. Bilmek de istemiyoruz.

Araçtan inip, öndeki aracın kapısını açıp, adama tekme tokat saldırmak nedir ya?

Bırakın bir siyasetçiyi, bir insana yakışır mı bu?

Araçta Öner Kepenek'in eşi var. Kadın özürlü.

AK Partili başkanın savunmasına bak!

Kadının özürlü olduğunu bilmiyormuş!

Yani özürsüz kadın olsa, kocası dayağı daha çok mu hak edecek?

Başkan bir halt yemiş!

Özür dileyeceğine, komplo teorileri üretip üste çıkmaya çalışıyor.

Hep ne diyorum: Koltuğundan güç alan değil, koltuğuna güç verecek kişiler siyaset yapmalı!

AK Parti Gülüç Belde Başkanı İsmail Yılmaz çıkıp özür dilemeli ve istifa etmelidir.

Hızımız kesilmedi...

Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde olmasına, özellikle kamu çalışanlarının tatile çıkmasına rağmen internet trafiğimiz gayet iyi gidiyor.

İnternet sitemiz, özellikle sıcak haberlerde Zonguldak'ta yayın yapan tüm internet sitelerinin toplamından fazla hit alıyor.

Bayram Tomakin, Aydın Arslanyılmaz, Ender Yüksel, Cüneyt Özfidan, Yeliz Alagöz başta olmak üzere tüm ekip arkadaşlarımı yürekten kutluyorum.

Ama Cüneyt Özfidan'a ayrı bir parantez açmak istiyorum.

Pusula'da çalıştığı için söylemiyorum. Başka bir kuruluşta çalışsa ne yapar eder, onu alırdım.

Toplumda, hele de basın sektöründe hala Cüneyt gibi temiz/güzel/iyi insanların olması, insanlığın ve mesleğin geleceğine olan inancımı artırıyor...

Durmak yok, yola devam...

Kıssadan Hisse: Koyunun küçüğü...

Köyün zenginlerinden birisi, oğluna kırk gün kırk gece düğün yapacağını ve düğüne gelen herkesi de memnun edeceğini söyler. Köyün ileri gelenlerinden yaşlı adam; "Her zaman, huzursuzluk çıkaran memnuniyetsiz birileri çıkar" demiş.

Zengin adamsa, "Ben memnun edeceğim" demiş ve düğün başlamış. Düğüne gelen herkese her gün birer koyun veriliyormuş. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün derken ufak tefek çelimsiz bir adam, herkesin duyacağı bir şekilde: "Ne bu ya! Her gün koyunun küçüğü bana geliyor" diyerek memnuniyetsizliğini dile getirmiş.

Günün Fıkrası: İki keşiş...

İki keşiş yolda giderlerken, bir su birikintisinden karşıya geçmek için bekleyen genç bir kadın görmüşler. Keşişlerden biri, genç kadını taşıyıp suyun diğer tarafına geçirmiş. Diğeri çok kızmış. Yaklaşık bir kilometre sonra arkadaşına demiş ki: "Biz bakiriz. Bırak bir kadını taşıyıp karşıya geçirmek, kadınlara bakmamız bile yasak. Nasıl böyle bir şey yapabildin?"

Diğer keşiş cevap vermiş: "Ben o kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen neden hala taşıyorsun?"

Günün Sözü:

Unutma: İnsanları tanıman için en uygun zaman ayrılmalarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzler açığa çıkmıştır.

Anton Çehov