Ekim ayını kışın kapıyı çaldığı ay olarak biliriz. Cumhuriyetimizin ilanı bu aya büyük anlam kazandırır.
Kısaca hatırlatmamız gerekirse bu ay 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhuriyetimizin ilan edildiği aydır.
Ekim ayı yine bildiğiniz gibi tahılların ekilmeye başlandığı bir aydır.
Ek-mek´ten türemiş, zaten adını da bu özelliliğinden almıştır.
Ekim ayında ekilen tahılların başında buğday gelir.
Buğday ekim ayında ekilir, haziran ayında biçilir.
Gazetemizin kuruluşu ilginç bir tesadüf eseri bu aya rastladı.
Anlayacağınız Bartın´a gazete ektik.
Bizde ne ekersen onu biçersin diye bir laf vardır.
Tarım ürünü eken tarım ürünü biçer.
Rüzgar eken fırtına biçer.
Biz gazete ektik haber biçeceğiz, yorum biçeceğiz.
Okur biçeceğiz.
Bartın´a gazete ile birlikte doğruluk ektik, dürüstlük biçeceğiz.
Gazetemizin adı Pusula.
Biliyorsunuz Zonguldak´ta da bir tane Pusula gazetesi var.
Pusula´nın orada sadece gazetesi değil dergisi de var.
11 yıldır dergisiyle, 4 yıldır da günlük gazetesiyle Zonguldak´a yön gösteren Pusula şimdi Bartın´a da yön gösterecek.
Bugün ilk sayımızı çıkardık.
Neden çıktığımıza gelince;
Biliyorsunuz geçen ay yaşanan talihsiz olaylardan sonra Bartın´ın basın yayın hayatında büyük bir boşluk doğdu.
Gazetemiz öncelikle bu boşluğu dolduracak.
İlkeli gazetecilik yaparak kamuoyunun doğru, dürüst ve tarafsız bir şekilde bilgilendirilmesini sağlayacağız.
Gazetemiz haklının yanında haksızın karşısında olacak, doğruya doğru, eğriye eğri, iyiye iyi, kötüye kötü diyecek.
Bu işi bugüne kadar olduğu gibi yine eğilmeden bükülmeden, sağa sola sapmadan, el etek öpmeden, yağcılık yoğurtçuluk yapmadan yapacağız.
Gazete okumak isteyen bizi izlesin.
Pusula Bartın´a yeni bir ses, yeni bir nefes getirecek.
Gazetemiz yöremize, bölgemize, ülkemize hayırlı olsun.
Heyecanlıyız.
Yeni bir aşk ve yeni bir şevkle çalışacağız.
Okurlarımıza iyi bir gazete vereceğiz.
Allah mahcup etmesin.


Zor günler geçirdik


Vatani görevimi 1992 gibi PKK ile mücadelenin en zor dönemlerinden birinde Hakkari Çukurca´da yapmanın ayrıcalığını yaşadım.
Hayatımın bu dönemiyle her zaman gurur duymuşumdur.
Kısaca anlatacak olursam;
Nisan ayında Kars Sarıkamış´taki birliğimizden kalktık, Kuzey Irak sınırına geldik.
Burada kasım ayına kadar tam 8 ay kaldık.
Şırnak-Çukurca yol ayrımındaki Köprülü karakolunda bir aylık intibak eğitimin ardından üç gruba ayrıldık.
Bir grubumuz Kuzey Irak sınırına sıfır noktada olan Türkiye´nin en çok basılan karakolu Üzümlü´ye, bir grubumuz Şırnak yolu üzerindeki Serbest´e, bir grubumuz da iç kesimde daha merkezi bir yerde olan Çığlı´ya konuşlandı. Üzümlü karakolu birlik konuşlandıktan bir ay sonra saldırıya uğradı.
Ama ne saldırı.
Bir anda yerden mantar gibi biten çoğu 15-18 yaşlarındaki genç ve çocuklardan oluşan yüzlerce terörist karakolu gün ışımaya başlarken çembere aldı.
Çatışma sabaha karşı 5´te başladı ve ertesi günü öğlene kadar sürdü.
Teröristler önce köye hakim tepedeki pusuyu ele geçirdi, sonra karakola saldırdı.
Arkadaşlarımdan 14´ü şehit düştü.
Biz Çığlı´daydık.
Üç gün sonra yarbay olan komutanımız beni de yanına aldı ve skorsky helikopterle Üzümlü´ye gittik.
Komutanımızın beni yanına almasının sebebi sıhhiye askeri olmamdı.
Takriben 20 dakikalık bir uçuştan sonra Üzümlü´ye indik.
Harpten çıkan köyde karakolun yakınındaki evler atılan mermilerle delik deşik olmuş, adeta kalbura dönmüştü.
Atılan roketler binalarda büyük delikler açmıştı.
Sarıkamış´tan birlikte geldiğimiz ve bir ay önce gruplara ayrılarak vedalaştığımız arkadaşlarım ruh gibiydi.
Harpten çıkmışlardı ve şehitlerin üzüntüsü yaşanıyordu.
Psikolojileri tamamen çökmüştü.
Moraller sıfırdı. Aynı tabloyu 18 yıl sonra yeniden yaşadım.
Üzümlü´de savaştan çıkan askerlerin psikolojileri neyse, bizim de gazetemiz kapandıktan sonra yaşadığımız psikoloji aynıydı.
Ekspres´in kapanması bizim için büyük bir yıkım oldu.
Belki sahibi bile benim kadar etkilenmemiştir.
2003´den beri emek veriyordum.
Şahsen benim çocuğum gibiydi.
Çocuğumu kaybetmiş gibi üzüldüm.
Aradan üç hafta geçmesine rağmen arkadaşlarımızla birlikte halen daha tam olarak kendimize gelebilmiş değiliz.
[*] [*] [*]
Sağ olsun Pusula sayesinde biraz olsun ayağa kalktık.
Biliyorsunuz biz bazı arkadaşlarımızla birlikte kendimize yeni bir sayfa açtık.
Pusula bize yön gösterdi, teselli oldu, moral oldu.
Bize iş verdi, aş verdi, güç verdi.
Teşekkürler sevgili dostum Ali Rıza.


Akıntıya kürek


Artık valilerle, milletvekilleriyle, amirlerle, müdürlerle uğraşmayacağım, onlar hakkında yazı yazmayacağım.
Bundan böyle kralları, kraliçeleri, şeyhleri, şahları, şıhları, imparatorları yazacağım.
Valileri, milletvekillerini, müdürleri, amirleri yazıyorum da ne oluyor sanki.
Bir şey mi değişiyor.
Aynı tas aynı hamam.
Onlar sonuçta bildiklerini okuyorlar.
Falan konuda çalışma yapılması gerekiyor diyorsunuz, uyarıda bulunuyorsunuz, kimse kılını kıpırdatmıyor.
Filan konuda bir şeyler yapın diyorsunuz, sanki duvara konuşuyorsunuz.
Kendimiz konuşuyoruz, kendimiz dinliyoruz.
Boşuna yoruluyoruz, yürek bayıltıyoruz, kendimizi paralıyoruz.
Yaptığımız akıntıya kürek çekmekten başka bir şey değil. Olup bitenlerin bir tek cevabı var, o da şu:
Bu kadar demokraside bu kadar oluyor.
Bu arada kısa bir bilgi notu: Gazetemiz oturuncaya kadar gün aşırı yazacağım.
Daha sonra her gün sizlerle birlikte olacağım.
Çarşamba günü görüşmek üzere.