"Toprak altında düz yatmak için toprak üstünde dik durmak gerek..." diye biz söz okudum geçenlerde...

Acayip hoşuma gitti!

Ancak günümüzde bu sözün tam tersi oluyor!

Toprak üstünde dik durması gerekenlerin çoğunun yattığını görüyoruz!

Kimi sağa, kimi sola, kimi yatağa!

Yanlış anlaşılmasın sözlerim!

Toplumun hemen tüm kesimleri böyle!

Herkes kendi menfaatinin peşinde!

Bürokrat, koltuğunda biraz daha oturabilmek için siyasetçinin önüne yatıyor! Son dönemde Zonguldak'ta danışman önüne yatanlar da var! Neyse...

Milletvekili adayı, seçilebilmek için önce genel başkanın önüne yatıyor!

Sonra "bir daha seçilebilirim" diye kalkmıyor!

İşadamı, bankacının önüne yatıyor!

Bankacı, tefecinin önüne yatıyor!

İl başkanı, milletvekilinin önüne!

Bakın, sade vatandaşın önüne yatan var mı?

Diyeceksiniz ki, seçimlerde!

Bizim halkımız dünden razı vermeye!

Sorgusuz-sualsiz veriyor, seçim sandığına gittiğinde!

Görüyorsunuz, herkes kendi menfaati için yatıyor birinin önüne!

Vatanımız için düşmana göğsünü siper eden askerimizi, polisimizi, istihbarat görevlimizi, koruyucumuzu unutmayacağız!

Gelelim Zonguldak'a!

Bu kent niye gitti geriye?

Çünkü TTK'yı yönetenler yattı siyasetçinin önüne!

Kömür üretmesi gerekeni, siyasi nedenlerle aldık yer üstüne!

Kömür üretmek yerine dedikodu ürettirdik insanlara!

Herkes aldı TTK'dan!

Herkes aldı Zonguldak'tan!

Emekçiler dışında "veren" olmadı!

Kimi kömürünü çaldı, kimi demirini!

Geldik bu günlere...

Şimdi tecavüzcüsüyle evlendirilmek istenen kadına döndü Zonguldak!

"Kenti kurtarsın" diye beklediklerimiz, aslında tecavüzcüler, gaspçılar...

Yazık bu kente!

Yazık bu kentin insanına...

'Ben seni işadamı sanıyordum!'

Geçenlerde oturduğum mekanda, arka masaya kulak kabartıyorum.

Genç ve çok güzel bir kadın, yine kendisi gibi güzel arkadaşına anlatıyor.

Olay şu:

Genç ve güzel kadın, kentten iki ünlü işadamıyla görüşüyor. Ama işadamları, bu durumdan habersiz...

Kadın, iki işadamından da para alıyor, gönül eğlendiriyor.

İki işadamı, birbiriyle çok iyi görüşüyorlar!

İkisi de birbirine benziyor!

İkisinin de kıçı yere yakın!

Biri, diğerinden daha zengin!

Bir eğlence mekanında iki işadamına denk geliyor güzel kadın!

Daha zengin olan, arkadaşına kızı gösterip, "Ben bu kızla dans edeceğim" diyor.

Diğer işadamı, hava atacak ya, "Ben söyleyeyim, dans et" diyor ve güzel kadına mesaj atıyor!

Kadın, mesajı görünce çılgına dönüyor ve yanıt veriyor:

"Ben seni işadamı sanıyordum. P......k olduğunu bilmiyordum."

Mesajı alan işadamı çılgına dönüyor. Genç ve güzel kadını mekandan tekme-tokat attırıyor!

Kadın, bir arkadaşını arayıp kendini oradan aldırıyor!

Ama kadının siniri hala geçmiş değil!

Yanındaki arkadaşına, "İyi yapmadım mı ama? Sen benim şeyimin kahyası mısın?" diyor.

Bazı işadamlarının yanlış yere "yatırım" yapmaları başlarına iş açabiliyor.

Günün Fıkrası: Bizim kıza yakışıyor...

Hoca, camide vaaz veriyormuş:

"Kızlarımıza sahip çıkalım. Çok açık giyiyorlar, boya sürüyor, zincir takıyorlar..."

Derken cemaatten biri seslenmiş:

"İyi de hoca, senin kız da yapıyor."

Hoca cevap verir:

"Şimdi Allah var, bizim kıza yakışıyor..."

Günün Sözü:

"Bazılarıyla kaliteli iletişim kurabilmenin tek yolu, onlarla araya mesafe koymaktan geçer..."

Azra Kohen