Ciddi bir sorun var.
Memleketin gençleri memleketin sorunlarına karşı aşırı duyarsız.
Kurumlar da bu duruma ilgisiz.
Siyasi partiler var.
Güya onların gençlik kolları var.
İşsiz kolları demek daha doğru olsa gerek.
Her biri bir yerde işe girme umuduyla partilerin kollarında yer alan isimler.
Bu yüzden ilgi genelde kim iktidardaysa ondadır.
Hele hele seçim dönemlerinde.
Aman Allah´ım.
Dersiniz ki; "Bu gençler bu kadar ilgiliyse ülkenin sırtı yere gelmez´
Dersiniz ki; "Bunların yüzde onu aktif siyasette kalsa yeter"
Seçim sonraları göremezsiniz.
Zaten onları çağıran da pek yoktur.
İş yaptırsalar, siyaset öğretmeye kalksalar ceplerine üç beş kuruş bir şey koymak var çünkü işin ucunda. Diğer yandan Meslek odalarının durumu da acı.
Onlar da ticaretle uğraşan gençler yok muş gibi davranırlar.
Şirket sahibi babalar ufaktan ufaktan oğullarını oralara hazırlamaya çalışır.
Keşke hem babalar, hem patronlar hemde evlatlar daha istekli olsa.
Nerdeeee!
STK´lar.
Açılınca Sivil Toplum Örgütü, kapanınca STK oluyorlar. İçine kapanık ve evrenselleşmemiş yapıları ile biz onları yine de çok seviyoruz! Elimizde bunlar var.
Ne yapalım yetinmek zorundayız.
Dernekler. Hem de yüzlerce.
Çoğu amaçsız. Seneden seneye gıy gıy yaparak, mangal yakarak, aidat toplayarak ayakta durmaya çalışan dernekler.
Seçim zamanları birden bire hatırlanıveren hemşehri dernekleri.
Onlar başka bir alem.
Oysa kentsel kültürlerin kaynaştırılmasıysa amaç
Hadi yapında biz de eğlenelim biraz.
Kültür ve sanat kurumları var.
Az da olsa var.
Birkaç tane.
Gençlerin belki de tek umut bağladığı yerler.
Ama oralarda da söz sahibi yetki sahibi değiller.
Yahu nerede bizim gençler.
Hepsi mi bunların tembel?
Hayır değiller.
Ama ağabeyleri bir alem.
Bakın çevrenize.
Hemen hemen hepsinin yöneticileri orta yaş üzeri insanlar.
Son olarak hayatımıza Genç Girişimciler Grubu girdi. Keşke bu sayı çoğalsa.
Herkesin bu konuda kendisine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Ne varsa gençler de var. Ağabeylik yapmasını bilmeyenler kentin önünü de gençliğin önünü de tıkıyorlar. Geleceğin önünü tıkıyorlar.
Siyaset, kent meselelerinin peşine gitmesi gereken gençlik ya kız peşine, ya iş peşine gitmek zorunda bırakılıyor.
El insaf!


Bartın´a değil ama Ankara´ya giderim!

Bizim ekip kaç gündür Bartın´da ikinci gazete için çalışıyor. Allah mahçup etmesin. Bu sayede internete haber atma sürecide başlamış oldu.
Bartın´da ki gazete heyecanımızı tebrik eden dostlarımızdan bazıları; "Bartın´a sen mi gideceksin" diye soruyor.
Gitmemi istediklerinden mi yoksa meraklarından mı onu anlamaya çalışıyorum. Bartın´da deneyimli ve güçlü isim Arif Üçler var. Çok sıkılırsak yer değişiriz belki. Arif´in bunu hiç kabul edeceğini zannetmiyorum. Ama ilerde Ankara olursa bak onu tartışabiliriz. Böylece haber merkezindeki arkadaşlar da benim stresimden kurtulmuş olurlar. Ama ben onlarla kavga edecek bir şey yine bulurum.


Posbıyık´tan vazgeçemezler

CHP´de son dönem tartışmalar yine Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık üzerinde dönüyor.
Posbıyık´ın son dönemde değiştiğini söyleyenlerdenim.
Posbıyık´ın zaman zaman yaptığı çıkışlara rağmen aynı görüşteyim.
Posbıyık özgüveni olan ve bunu her platformda sergileyen siyasetçilerden.
Açık açık kavga ediyor.
Söylüyor.
Belirleyici oluyor.
Ve siyasetin kısırlaştığı bir dönemde yine öne çıkan isim oluyor.
Şov yapıyor belki ama ambalajın için tam dolduruyor.
Sordum.
"Milletvekilliğini artık düşünmüyorum. Gerçekten düşünmüyorum" diyor.
Posbıyık düşünmeyebilir.
Ama gitmeli.
Zonguldak´ta milletin bu kadar huzurunu kaçırmasına gerek yok.
Gitmeli ve Ankara´dakilerin huzurunu kaçırmalı.
CHP´den gitmezse Ak Parti´den gitmeli.
Ve gidecek.