Sosyal medya üzerinden bir mesaj aldım... Mesaj şöyle;

"Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarının en büyük projelerinden olan, Filyos, Karabük, Eskipazar, Irmak demiryolu yapımı ve demiryolunun Zonguldak'a ulaşması öyküsü. Demiryolunun yapımında görev alarak yol açmadan esinlenilerek 'Yurtaçan' soyadı verilen büyük babam Mehmet Reşat'ın hayat öyküsü, demiryolundan sonra 1935-1937 arası Giresun jandarma mektebinde er eğitmenliği görevinde bulunmuş, 1938 yılında Cumhuriyet döneminin ilk Orman İşletmesi olan, Karabük Orman işletmesinin 1938 yılında kuruluşunda 2 nolu sicil numarası ile marka memuru olarak görev almış."

Mesajı gönderen, torunu "Nail Yurtaçan"...

Nail Yurtaçan, büyük babası Mehmet Reşat'ın kendi tuttuğu günlükleri ve anlattıklarını derleyerek kaleme almış ve bir makale haline getirmiş.
Bir kelebeğin ömrü kadar kısa süren nice isimsiz hayatlara örnek olan konunun beraberinde ülkenin çağdaşlaşma sürecine açılan yeni bir dönem olması, yaşadığımız şehrimizin yakın tarihini anlamak açısından da iyi bir arşiv kaynağı teşkil etmesi, yayınlamak için önem doğurmuştur.

MEHMET REŞAT YURTAÇAN...

Kısacık ömrünün 7 yılı Filyos-Irmak demiryolu yapımı, 2,5 yılı jandarma er eğitmenliği, 2 yılı Karabük Orman İşletmesi'nde olmak üzere 12 yılı Cumhuriyetin kuruluş yıllarında devlet hizmetinde geçen büyükbabam Mehmet Reşat Yurtaçan...
Ilgaz dağlarından ve araç ormanlarından gelen, Yenice ırmağı ile Devrek çayının birleşerek süzüle-süzüle Karadeniz'e akıp gittiği, Filyos çayını takip eden kendisinin de yapım yıllarında büyük emeği olan demiryoluna hakim sırtlarda Kelezoğlu türbesinde ebedi istirahatgahında yatmakta olup, Ankara Beytepe jandarma müzesinde, Giresun Jandarma Er Eğitim mektebinde çekilme fotoğrafının ve bilgilerinin de olduğu köşede gelen ziyaretçileri karşılamaktadır.

ZOR ŞARTLARDA DEMİRYOLU İNŞAATI...

Cumhuriyetimizin en büyük ideallerinden biri olan, Atatürk ve arkadaşlarının yurdumuzu bir baştan bir başa demir ağlarla örmek, Zonguldak kömürü ile Ankara'yı ve tüm yurdu buluşturma projesi olan Filyos - Karabük - Irmak demiryolu yapım çalışmaları 1927 yılının Mayıs ayında Filyos'ta ilk kazma vurularak başlar. Bir gurup ta Ankara Irmak'tan Ekim ayında Karabük istikametine doğru çalışmaya başlar...
Yol açma çalışmalarına genç Cumhuriyette henüz demiryolu açacak ekipman ve makine olmadığı için Danimarka İsveç ortaklı "Mohapp" firmasına verilir, Mehmet Reşat'ta firmada işe başlar, dönemine göre mekteplidir, günde bir lira yevmiyeli yol güzergahı ölçüm elemanı olarak...
Demir yolu yapım çalışmaların da o dönemde çavuşluk yapan Yenice'de uzun yıllar merkez muhtarlığı da yapmış olan merhum Kamil Akay şöyle anlatır;
"Yakın arkadaşımdı, çalışkan hesabı çok kuvvetli idi yol açma işi alır iken açılacak yoldan kaç metre toprak çıkacağını bir bakışta anlar ve hesap ederdi" demiştir.
Mehmet Reşat'ın çalışkanlığı firma yetkililerinin de dikkatini çeker, "Ekip kurarak çalışabilirsen biz sana keseneye iş verelim" teklifini alır. Henüz daha on sekizindedir, kabul eder.

Bakacakkadı ile Tefen Alioğlu tüneli arası gösterilir ilk olarak...
Büyükbabam Mehmet Reşat;
Kelezoğlu Şaban oğlu Rıza Yılmaztürk, Türabioğlu Mehmet oğlu Ahmet Tiryaki, Enbiyaoğlu Yakup oğlu Ahmet Arduç, Türabioğlu Mehmet oğlu Salih Tiryaki, Kelezoğlu Tevfik oğlu Niyazi Türkyılmaz, saka (su taşıyıcı) olarak Enbiyaoğlu İsmail oğlu Ramazan Arduç, aşçı olarak Ferhatoğlu Mehmet oğlu Mehmet Arat'ın da aralarında olduğu bir ekip kurar...
Araç gereçten yoksun, deyim yerinde ise kazma kürekle işe koyulunur...
Mehmet Reşat, çalışan usta ayırımı yapmadan bazen yol açma ekibini köydeki evinin bahçesinde toplar, Ferhatoğlu Mustafa ve eşi Azize teyze yemek ve mezeleri hazırlar, yemekler yenir baba Seyit Ali hoca kızsa da rakı masaları kurulur evin yol üstündeki bahçesine. Ekiple beraber yapılacak işler hakkında konuşulur, muhabbet edilir, yapılacak işler planlanır.
Şimdilerde Gökçebey istasyonunun arkasında yol dolgu çalışmalarında toprak kaymasından iki işçisini kaybeder, ciğerinin yandığını yazar tuttuğu günlük defterinde.
Ekibinin çalışkanlığı, kendisinin ileri görüşlülüğü ve çalışkanlığı ileride soy adı kanunu çıktığında Yenice ırmağından sal ile yapılan ulaşımdan başka ulaşımın olmadığı Karabük'e ilk ulaşım yolu olan demiryolu açmadaki çalışma başarısı "Yurtaçan" soyadını getirecektir,..



"GÜNLÜK BİR FINDIK KABUĞU KADAR DAHİ KOPARIRSANIZ DEVAM EDİN"

1930 yılına gelindiğinde yol açma ve ray döşeme ekiplerinin de gayretleri ile üç yılda Filyos'tan Balıkısık istasyonuna ulaşılmıştır, yük tenleri ile deneme seferleri yapılır ama çalışma şartlarının en zor olduğu sarp kayalıklarla kaplı bölgeye de gelinmiştir, işler zor şartlarda yürümektedir, dönemin başbakanı İsmet İnönü bölgeye gelerek şartları görmüş, hafızalarda yer etmiş sözü ile "Günlük bir fındık kabuğu kadar dahi koparırsanız devam edin" diye moral ve güç verir.



O dönemde büyük babamın yol açma ekibinde olan Türabioğlu Salih Tiryaki sohbetlerde "Genciz, heyecanlıyız, kayalara merdivensiz çıplak ayakla çıkıyoruz" diye anlatır daha sonraki yıllardaki köy sohbetlerinde.

1932 yılına gelindiğinde çok zor şartlarda açılan Balıkısık, Bolkuş, Pirinçlik arası bitmiş, ırmak kenarlarında çeltik tarlalarının olduğu, sazlık bataklık ve sivrisineklerin karınca gibi kaynadığı, yükseklerinde üzüm bağlarının, karşıda on-on beş haneli köyün olduğu bozkır bir yer, daha sonra istasyona Karabük tabelası asılan yere ulaşılır.
Demiryolunun Karabük'e ulaşıp ilk trenin geldiği günleri 1922 doğumlu Karabük'te Cumhuriyetimizin ablası olarak bilinen, Karabük ilk belediye başkanlarından merhum doktor Necmettin Şeyhoğlu'nun eşi, yaşayan tarih, eczacı Hikmet Derman Şeyhoğlu hanımefendinin, Safranbolu Bağlar'daki her hali ile buram-buram yerel tarih ve kültür kokan köşkünde, haziran 2015 yılında yaptığımız söyleşide şöyle anlatır...
"İlkokulda okuyordum babam hidayet derman Safranbolu'dan beni elimden tutarak getirdi, o gün Karabük istasyonu Safranbolu'dan ve çevre köylerden gelenlerle kasım soğuğunda adeta bir bayram yeri oldu."

Karabük' ün demir çelik kurulmadan önce 13 haneli bir köydü, demir çelikle kuruldu tezinin yanlış olduğunu, Karabük' ün kuruluşunun demiryolu ile başladığını, 1937-1938'lerde demir çelikle ve orman işletmesinin kuruluşu ile de şehrin daha da büyümeye başladığını anlatıyor.
Büyükbabam Mehmet Reşat' ın yol açma ekibinde aşçı olan kendisinin kayınbiraderi, benim de annemim babası, dedem 1996 yılında vefat eden Ferhatoğlu Mehmet Arat'ın anlatımı ile;
"İşçi ve mutfak çadırları kurduk ırmak kenarına, ıssız bir yerdi o zaman Karabük, geceleri ayaz olurdu, ben yemeklerini yapardım, erzak kumanya Safranbolu'dan, su kuyulardan, ekmek köy fırınından okkalık ekmek olarak gelirdi, ekmek ve suyu bizim Enbiyaoğlu Ramazan Arduç getirirdi, Ramazan ağa da alem insandı, su almaya gider çabuk gelmez tencerelerim yanardı, köy fırınından okkalık ekmeğin hesabı aylık yapılır bazen hesap tutmaz fırıncı ile bizim defteri tutan Türabioğlu Abdurrahman arasında tartışma olurdu, sonradan öğrendik ki, bizim Ramazan ağa bazen günlük kendi istihkakı okkalık ekmeğin haricinde bir okkalık ekmek daha alır, yolda gidip gelir iken yer imiş, bu ayer adam" diye ramazan amcanın da olduğu cemiyetlerde anlatır Ramazan amca da içli içli gülerdi, "İşte böyle zor şartlarda yapıldı bu Karabük demiryolu" diye sözü bağlardı.
Kendine göre bir sosyal çevrede edinir Mehmet Reşat, Safranbolu ve eskipazarda düğünlere katılır, bazen onun için hoş anıları da olmasa da. Firma ile bazı problemler baş gösterse de devam edilir. 1934 yılı ortalarında Filyos'tan başlayan Ekipler Eskipazar'a ulaşır. Mohap firması ile alacaklarını tam tahsil edemese de büyükbabam Mehmet Reşat ve ekibinin demiryolu açma işlemleri sona erer. Önce Filyos-Eskipazar arası yolcu trenleri çalışmaya başlar 1934 de, Batıbel tünelindeki işlemlerin bitmesi, Irmak-Eskipazar arasının da hizmete açılması ile Filyos-Irmak hattı ulaşıma açılmış olur.



SOYADI KANUNU VE İLK KÖMÜR ANKARA'YA ULAŞIR...

1935 de Filyos-Zonguldak demiryolu yapımını Filyos-Irmak hattı yapımında tecrübe sahibi olmuş ve büyükbabam Mehmet Reşat Yurtaçan gibi soy isimleri demiryolu yapımı ile ilgili konulmuş yerli müteahhitlerden Nuri Demirağ, mühendisler Ata Hayri Kayadelen, Naci Dağdelen ve ray döşeme işlemlerini mühendis Asım Fahri Yolaçan bey üstlenmiştir.

Demir yolu 1936' da Çatalağzı'na ulaşır, 1936'nın 18 Kasımında Çatalağzı'ndan ilk kömür yüklü tren Ankara'ya yola çıkar 19 kasım günü tren Ankara'ya ulaşır, Zonguldak valisi Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya'ya Zonguldak'ın kara elmasını takdim eder bayram yeri olur,

1937'de Ankara garı demiryolu ile Zonguldak garına bağlanır, genç cumhuriyetin kurucuları Atatürk ve arkadaşlarının bir ideali gerçekleşmiş, Akdeniz'le Karadeniz demir ağla bağlanmıştır, Zonguldak karaelması ile Türkiye tanışmış, nice sevgilileri bazen ayıran bazen kavuşturan, adına türküler yakılan, dağların aslanı kara tren çelik raylar üzerinde seyr-ü seferlerine başlamıştır artık.

Büyük babam Mehmet Reşat yapımına çok emek verdiği Filyos-Irmak demiryolu hattının Kasım ayında yapılan açılışını göremeden 23 Nisan 1935 tarihinde Giresun 2 nolu jandarma mektebine 444 kura numarası ile jandarma er eğitmeni olarak sevk edilerek asker olur.

Şimdilerde Giresun Teknik Anadolu Lisesi olarak hizmet veren bu tarihi yerde 43 nolu Jandarma er eğitmeni olarak askerlik görevini yerine getirir.



ASKER MEHMET REŞAT...

O yıllarda tuttuğu günlüklerini okuyan babam Adil Yurtaçan'ın anlatımı ile "Anadolu'dan gelen saf, temiz, ezik, bazen sağına soğan, soluna sarımsak konularak sağını solunu öğrenebilen acemi jandarma erlerine eğitim verir, yeni kurulan Cumhuriyetin ideallerini fikirlerini öğretir. Bazen yanlış anlaşılmadan dolayı kendisi için hiç de hoş olmayan anıları da olmuştur. Mehmet Reşat'ın, kendi deyimi ile "Yıpratıcı olsa da vatan görevidir kaçılmaz." der.
İki yıllık vatani görevden sonra 1937 yılının Mayısında izne gelir, hasret giderir, eş dost akraba çocukları ve babaları Sakarya savaşında şehit olduğu için yetim kalan, babaları gibi gören yeğenleri Huriye ve Zuhriye ile izin dönüşü birlik komutanına hediye olarak o dönemde bölgemizde çokça olan renk-renk tüyleri ile süslü yaban sülün horozu getirir.
Askerliğe 23 nisan 1935 günü başlayan Mehmet Reşat 29 Ekim 1937'de Cumhuriyetin 14.yılının kutlandığı gün evine döner.

ASKERLİK DÖNÜŞÜ YAŞANAN BİR ANI...

Askerlik dönüşü çevresi ile sosyal ilişkilerini sürdürür, Cumhuriyetin aydınlanmacı yüzü henüz yeni-yeni toplumumuza yerleşmektedir, insanlar ürkek ve çekingendir, Mehmet Reşat'ın yaşadığı bir olay o dönem insanlarının eğitim düzeyini ve ruh halini iyi ifade eder. 1926 doğumlu birkaç yıl önce aramızdan ayrılan, kendisinin kayınbiraderi olan merhum Eyüp Arat'ın anlatını ile;
"Çocuktum, köyden Tefen'e tarlamıza gidiyorduk, bir gürültü ile o zamanlar tarla olan Çamurlu Köprü'ye tayyare kondu, ben de hevesle tayyare göreceğim diye koşarak gittim, mısır belleme zamanı idi, kadınlar mısır bellemeyi bırakıp kazmalarını atarak kaçıyordu, yaşlıların kimi namaza durmuştu gavur bastı diye, tayyareden el ediyorlar- kaçmayın- diye, kimse yanaşmıyor, nerede imiş eniştem göründü atının üzerinde, askerden getirmişti atını, bağırdı kaçanlara kaçmayın görmüyor musunuz bayrağı, o Türk tayyaresi diye, meğerse keşif tayyaresi imiş, yakıtı bitmiş, iki gün bekledi benzini geldi, tayyare manevra yapa-yapa havalandı gitti" diye anlatırdı.



İLK ORMAN İŞLETMESİ KURUMU VE İŞBAŞI...

Atatürk daha önce vakıfların işlettiği ormanları millileştirmeye karar vermiştir. İlk orman işletmesini orman revirliği adı altında Karabük'te kurmaya karar verir. Büyükbabam Mehmet Reşat'ta teklif alır, kendisini demiryolu yapımı çalışmalarında tanıyan arkadaşları aracılığı ile, 5 binadan mevcut Karabük istasyonunda bir binada orman mühendisi Muzaffer Yener beyin idaresinde "Mehmet Reşat Yurtaçan 2" sicil numarası ile 1938 yılı Mart ayında 45 lira maaşla marka memuru olarak Kazım Gökalp ve Hasan Değer beyler de kesim memuru olarak görev alırlar. Demir çelik fabrikasında da artık ilk yerli üretim heyecanı başlamıştır, köyden akranlarını alır getirir, Muharrem Tiryaki, Sait Soysal, Hasan Arduç ve kendisi gibi giyime meraklı İsa Yılmaz, daha sonra hepsi de Karabük'te kök baş olurlar.

1939 şubatında 50 lira maaşa terfi ettirilip Keltepe orman işletmesine kesim memuru olarak görevlendirilir, haftada iki gün çalışan posta trenleri ile köye gelir bazen, babaannemin deyimi ile;
"O artık Karabük'te orman işletmesinde köyündeki insanları da işe güyen, boynu gravetli depe mamuru Memet Efendi'dir" artık...
İnsanlar imrenir giyimine kuşamına, giyinmek için değil korunmak için giyinildiği yıllarda. gramofonu vardır dönemin ünlü firması "Sahibini Sesi"nin plakları çalar gramofonunda, bazen arızalanır gramofon tamir için haber salınır Hacıoğlu mahallesinden Hallampa lakaplı Satılmış Erdoğan'a, bayan Safiya söyler "bülbül konmuş gül dalına", " Erzurum'un dağlarında, çiçek açmış bağlarında", daha nice içli yanık türküler, insanlar gelir gider bu içli türküleri şarkıları dinlemeye.

Babaannem 1981 Nisanında vefat edinceye kadar beni de araştırmaya sevk eden sözleri;
"Bu memlekete o kadar hizmet etti, gençliğini verdi, abisi İsmail Sakarya muharebesinde kaldı, babası Seyit Ali hoca yaşlı, ocuklar da küçüktü. İsmail'im 11'inde, Adil'im henüz 2 yaşında beşikte idi, hakkını arayamadık." demesini doğrularcasına, Karabük orman işletmesinin arşivindeki 80 yıllık memur kütük defterinde büyükbabamla ilgili 22 Şubat 1939 gün 1715-39 sayılı emirle Keltepe orman işletmesine kesim memuru olarak görevlendirildikten sonra ayrıldığına dair kayıt yoktur yazmaktadır...

KARABÜK DEMİRÇELİK FABRİKASI...

Genç cumhuriyetin bölgemize demiryolundan sonra Atatürk'ün Ukraynalı prof Yurçenko ve ekibine yaptırdığı fizibilite çalışmaları ile demir çelik Ereğli'ye mi Tefen'e mi yapılsın tartışmaları sürerken 3 Nisan 1937'de Karabük tarlalarına başbakan İnönü ve sanayi bakanı Bayar'ın katılımı ile ilk kazma vurulmuş, Bartın'dan, Devrek' ten ve civar ilçelerden coşkulu halkın katılımı ile bayram yaşanmış, fabrikanın Karabük'e yapılmasına başlanmıştır.

KELEBEK ÖMÜRLÜ BİR HAYAT...

1927 doğumlu Kastamonu Göl Köy Enstitüsü mezunu emekli ilköğretim müfettişi Hidayet Yılmaz ağabeyimle yaptığımız söyleşide;
"Haftada bir köye gelirdi, şık giyinirdi her halinden oturuşu kalkışı ile, bizlere yaklaşımı hitap şekli devlet memuru olduğu belli oluyordu, herhalde biz de ondan etkilenmişizdir" diye anlatır...
Mehmet Reşat genç yaşına rağmen yıpranmış, dönemin kötü hastalığı vereme yakalanmıştır. 1939 yılı yazında annesi Gülsüm vefat etmiş, o yıllardaki iletişim ve ulaşım güçlüğünden dolayı bunu köye geldiğinde öğrenmiş, bu onu kahretmiş, hastalığını olumsuz etkilemiştir. Yeni kurulan Karabük'te daha doktor, hastane yoktur. Zonguldak'a gider gelir, doktor Nimet beye, evde istirahat verir doktor, tarla bağ bahçe işleri çok denilerek, kendisinin karşı çıkmasına rağmen, Kozlu'dan bakıcı Arife kadın getirilir, daha sonra hep soru işareti olur Arife kadın, hastalığı ilerler, kontrole gittiğinde doktor Nimet bey kızar, ne biçim devlet memurusun, dediklerimi tutmamışsın diye...
1950'li yıllarda Devrek'te kaymakamlık tahkikat katipliği yapan Safranbolulu Canip beyin ve 1950'li yıllarda yapılan Gökçebey - Devrek köprüsünü yapan Tevfik Mete beyin ortağı Kazım beyin anlatımıyla; "Çok yakın arkadaşımızdı, bu topluma, çevresine yapacağı çok faydalı işler vardı." dedikleri büyükbabam, 1940'ta bahar çiçeklerinin yeni açmaya başladığı Mart ayının 15'inde, günümüzün yaşam ömrü göz önüne alındığında bir kelebeğin ömrü kadar kısa sayılabilecek yaşta, 30 yaşında hayata gözlerini yumar...

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
zonguldaknostalji.com