Konu ödeme değilse...

Gerçi ödeme olsa da fark etmez.

İmkan varsa...

Resmi işlerde son günü beklemeyiz.

Bir an önce işimizi görelim.

Gerçi her işte taktik öyle...

[*] [*] [*] [*]

Evrakları hazırladık.

Aldık elimize...

Çaldık kurumun kapısını...

Baktılar dosyaya...

Eksik var.

Gittik.

Tamamladık.

Yeniden geldik.

Sunduk dosyayı...

Bağışa gönderdiler.

Yaptık bağışı...

Aldık makbuzu...

Sonra...

Evrak kayıt...

Oradan yetkili imza...

Oradan şef...

Müdür...

Derken işlem bitti.

İşimiz hızlı yürüyor.

İş teslimata kaldı.

Nereye?

Bir numaraya...

Vardık bir numaraya...

Kimse yok.

Kaç defa odanın önünden geçtik.

Orada oturanı tanıdım.

Üç-beş dakika bekledik.

Gelen-giden olmadı.

Sonra hatırladım.

Bu bir numara...

Müdürün odasının önündeydi.

Camın kenarına oturmuş.

Sekreter ile konuşuyordu.

Çıktım üst kata...

Baktım konuşma devam ediyor.

Kapının kenarından baktım.

Sesimi çıkarmadım.

Ezik-büzük bekledim.

Beni fark etti.

Sonra muhabbete devam etti.

Baktı gitmiyorum.

Rahatsız oldu.

Yüksek tonla sordu.

- Ne vardı?

Alçak sesle...

Korkarak, çekinerek cevap verdik.

- Evrak teslim edeceğim.

- Burası müdürün odası... Seni kim gönderdi?

- Beni bir numaraya gönderdiler.

- Kapıda "müdür" yazıyor, görmüyor musun?

- Görüyorum da... Bir numaraya baktım.

- O oda aşağıda.

- İyi güzel söylüyorsun da... Bir numaradaki kişi burada... Orada kimse yok.

- Tamam, sen git. Aşağıda bekle. Ben birazdan gelirim.

- Tamam.

Sessizce indim.

Evraklar babamın üzerine...

Onu yormuyoruz.

Biz hazırlıyoruz.

Kardeşim var.

Babam oturuyor.

Verdim evrakları kardeşime...

- Bunları sen ver.

Sustum.

O gelince devam eder.

Bu kez susmam.

Sorun çıkmasın.

Bir-iki etmedi.

Aldı evrakları...

Dışarıda bekliyorum.

Biraz zaman sonra teşrif etti.

Yerine oturmadan beni soru.

Ses tonu halen yüksek...

- Bir arkadaş vardı. Nerde o?

Bu kez diyalog kardeşimle...

- O dışarıda.

- Çağırın onu gelsin.

Geldi kardeşim.

- Abi seni çağırıyor.

- Gelmem.

Gitti.

- Gelmiyor.

- Nasıl gelmez? Çağırın onu gelsin.

Birader posta güvercini...

Haber taşıyor.

- Seni çağırıyor.

- Gelmem.

Yeniden...

- Gelmiyor.

- Çağırın...

Baktım iş bitmeyecek.

Gittim.

- Ne istiyorsun?

- Bir şey izah etmem lazım.

- Dinlemek istemiyorum. Sen işini yap.

Dinlemedim.

Ses tonu hoş değil.

Ardından başka kabalıklar gelecek.

Bizde de sabır bitiyor.

Uzaklaştım.

[*] [*] [*] [*]

Aradan zaman geçti.

Biz halen köylüyüz.

Halen gazetede çalışıyoruz.

O ne yapıyor?

FETÖ işi çıktı...

Şimdilerde pişmaniye satıyor.

[*] [*] [*] [*]

Niye yazdık?

Makam, mevkii, koltuk...

Hepsi hizmet içindir.

Ne oldum değil...

"Ne olacağım" demek lazım...

Allah sonumuzu hayır eylesin.