Alamanya gezisinde dikkatimizi çeken en önemli şeylerden biri cam kulelerdi.


Ülkenin her tarafında cam binalar yapılmış.


Köln&[#]8217;de gittiğimiz çok katlı yerel medya binası da bunlardan biri.


Herkes herkesi çalışırken görüyor.


Bunlar biri eyalet meclisi.


Diğeri Federal Meclis.


Bu tablo bizi şeffaflık politikasına götürdü.


Almanlar için şeffaf olmak önemli.


Toplumsal çalışma ahlakı dürüst olmayı gerektirir.


Şeffaf olmayı gerektiriyor.


Bunu niye anlattım.


Bizlerin daha iyi günler görebilmek için en çok ihtiyacımızın olduğu şey şeffaflık.


Diyeceksiniz ki;
&[#]8220;Bizde de artık binalara cam giydirme yapılıyor&[#]8221;


Evet doğru.


Ancak bizim camlara film giydiriliyor.


Amaç içerden dışarıyı görmek.


Dışarıdan içerinin görünmesini sağlamak değil.


Almanlara göre önemli olan fark.


Dışarıdan bakınca da içerisinin görünmesi.


Bu yüzden camlara bir film uydurmamışlar.


Bildiğimiz düz sade cam.


Dışarıdan bakınca kim ne halt ediyorsa görüyorsunuz.


Burnunu karıştıranı da görüyorsunuz, elleşeni de!


Ancak bu şeffaflık anlayışı toplumsal gelişmeyle eşdeğer.


Bizde öylemi?


Değil.


Oysa şeffaflık, medeni bir toplumun en kuvvetli mekanizması.


Makamlar kıçı açık olanlar için maalesef bir koruma kakanı oluşturuyor.


Belgeli ya da belgesiz!


Bizde kıçı açık siyasetçi çok.


Kıçı açık belediye başkanlarına rastlamak mümkün.


Kıçı açık olduğu halde adaylık için çırpınanlar var.


Ancak bu günlerde en fazla kıçı açıkta olanlar sanırım sendikacılar.


Bunlar bir birlerinin açıklarını göstermek için yarışıyorlar.


Siyasetle uğraşanlarda öyle.


Ülke nasıl şeffaf olsun.


İsteyen, haklı dayanakları olduğunda başkasının açık kıçını deklare etsin.


Buna da bir diyeceğim yok.


Yalnız bu işler bir dizi çıkarlar için görmezlikten geliniyorsa o zaman değişen ne?


Yada çıkarlar bozulduğunda bilinen ama paylaşılmayan bazı gizli işler açıklanıyorsa bunun neresi şeffaflık?


Doğrusu bizim şeffaflığımız biraz zorunluluktan ve koltuk ihtirasından ileri geliyor.


Toplum olarak hepimizin çıkarması gereken dersler var.


Dobra konuşanlara ve şaffaf davrananlara kızmak yerine anlamaya çalışarak bir adım atabiliriz.



Böbürlenen siyasetçilere mektup!



Bizde adettendir.


Siyasetçiden çok şey beklenir.


Milletvekillerinden çıkış yapmalarını bekleriz.


Onlar genel başkanlarıyla ters düşmemek için ellerinden geleni yaparlar.


Çok haklıdırlar!


Bugünler değişen ne?


Hiçbir şey!


Hepsi alkış bekliyor.


Hepsi çabalarının takdir edilmesini bekliyor.


Parti içlerinde de kendilerinin bir adım öne çıkarılmaları hoşlarına gidiyor.


Biri üst üste iki defa manşete çıksa diğeri gazeteci arkadaşlara imalı mesajlar gönderiyor.


Var mı ya böylesi?


Tersaneler Projesi&[#]8217;nde güzel başlangıçlar oldu diye medya Filyos Masalı&[#]8217;nı sorgulamasın!


Duble yollar da gecikmelide olsa çalışmalar devam ediyor diye Mithatpaşa ve Asma Tüneli projesini görmezden gelelim!


Zonguldak Karaelmas Üniversitesi&[#]8217;nde güzel yatırımlar oldu diye eğitim sorunumuzu, sosyal sorunlarımızı görmezden mi gelelim?


Yazmayalım mı?


Gazeteciler bunları yazmasın mı?


Sormasın mı?


Eleştirmesin mi?


Öneri getirmesin mi?


Siyasetçiden çok şey beklemeyi bizlere kimler öğretti?


Elbette ki siyasetçiler.


Yapılan güzel şeyleri elbette takdir edeceğiz.


Edemezsek zaten bizim ayıbımız olur.


Keşke daha fazla şeyler yapsalar da daha fazla takdir edebilsek.


Biz gazetecilerin güzel işler yapan kişileri takdir etmekle bir tarafımız eksilmez.


Ancak haksız övgüler de siyasetçilere, politikacılara bir şey kazandırmaz.


Demek ki o zaman ne yapacaksınız?


Çok daha fazla çalışıp bize eserler kazandıracaksınız!