Mescit uzaktı.

Perşembe'den yola çıktı.

Yürüdü.

Hava karardı.

Kabristana vardı.

Vakit daha vardı.

Orada kalmaya karar verdi.

Kabristanın içine girdi.

İki rekat namaz kıldı.

Bir kabre yaslandı.

Beklerken gözlerine uyku geldi.

[*] [*] [*] [*]

Kabirde yatanlar kabirlerinden çıktılar.

Halka halka oturdular.

Konuşuyorlar.

Halkanın dışında kalan biri var.

Kirli elbiseli...

Genç...

Üzüntülü halde oturuyor.

Diğerleri onu yanlarına almıyorlar.

Beklerken oradakilerin hepsine tepsiler geldi.

Üzerleri mendille örtülü...

Hediyeler dağıtıldı.

Herkes kendi tabağını aldı.

Kabrine girdi.

Sadece o genç geride kaldı.

Üzüntülü halde kabre girmek istedi.

- Hey Allah'ın kulu... Neden üzülüyorsun?

- Sen o tepsileri gördün mü?

- Evet gördüm.

- O tabaklar, hayattakilerin ölmüşlerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadakalar, yaptıkları dualar Cuma geceleri onlara gelir.

- Senin geride kimsen yok mu?

- Anam hacca gitmek istedi. Beraber yola çıktık. Ben yolda öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Beni kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Beni anmadı. Beni hatırlayan kimse yok.

- Senin ananın evi nerede?

Evin yerini öğrendi.

Anasını öğrendi.

[*] [*] [*] [*]

Bir an uyandı.

Rüyaymış.

Kalktı.

Abdestini aldı.

Sabah namazını kıldı.

Sonra gidip o kadını buldu.

Yanına yaklaştı.

İzin istedi.

Kendini tanıttı.

İçeri girdi.

- Bu konuşacaklarımızı kimse bilmemeli.

- Tamam.

- Çocuğun var mı?

- Yoktur.

- Daha önce bir çocuğun olmadı mı?

Kadın derin bir nefes alır.

Çocuğunu hatırlar.

- Daha önce bir oğlum vardı. Öldü.

Ağlamaya başlar.

Durumunu anlatır.

Daha da üzülür.

- O benim ciğerparem, kalbimdi.

İçim onun yuvası olmuştu.

Göğüslerimden ona süt içirdim.

Kucağım onun sığınağıydı.

Kadın bin dirhem çıkarır.

- Bunları göz nurum, yavrum için dağıt.

Kalan ömrümde onu duadan unutmayacağım.

Onun için sadaka vereceğim.

Gider.

O bin dirhemi dağıtır.

[*] [*] [*] [*]

Ertesi Cuma gelir.

Yine yola çıkar.

Aynı kabristanda mola verir.

İki rekat namaz kılar.

Kabre yaslanır.

Yine gözleri dalar.

Herkes kabrinden çıkar.

Halka halinde otururlar.

Genç, bu kez halkaya dahil olur.

Üzerinde beyaz elbiseleri var.

Mesut...

- Allah bizim için seni mükafatlandırsın. Gönderdiğiniz hediye geldi.

- Siz kabirdekiler Cuma'yı bilir misiniz?

- Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile bilir.

Birbirleriyle konuşurlar.

- Bu faziletli gün için selam... Selam... Selam...

[*] [*] [*] [*]

Bu rüyanın sahibi, Salih Meri'dir...

Gelelim bize...

Hepimizin bir gideni var.

Dolayısıyla orada bekleyeni var.

Unutmayalım.

Bir sadaka...

Bir dua...

Allah, geçmişlerimize gani gani rahmet eylesin.

Bugün Perşembe...

Akşamı Cuma gecesi...