Uzun Mehmet:
Adına, kurumlar, makaleler, konferanslar, söylevler, dikilen anıtlar, ismini taşıyan maden ocakları, okul, cadde, mahalle isimleri verilmiş bir Zonguldak özelidir... İkiyüz yıllık bir tarih ile kısaca Zonguldak'ın sembolüdür...

Amma...

Cumhuriyet sonrası tarihin sorgulanması modasına Uzun Mehmet'te uyduruldu. Acaba gerçek mi, hayal kahramanı mı?

Kısa olan tarihimizi birileri kaşıma gereği duydu ve düğmeye bastı reset atıp yeniden yazmaya çalışılıyor...Diyelim hayal ürünü veya gerçek... Gerçek ise ne kazanacağız, hayal ise ne kaybedeceğiz... Tersinden de düşünebiliriz... Gerçek ise ne kaybedeceğiz, hayal ise ne kazanacağız... Şüphesiz şu bir gerçek ki, her türlü de çok şey kaybedeceğimizdir...

Peki...

Her yıl bütün dünyada kutlanan 4 Aralık Dünya Madenciler Günü kutlamasındaki Azize Santa Barbara'nın gerçek olduğuna dair belge var mı? günümüze kadar belgelenmiş yakını var mı? Azize Santa Barbara'ya inanıyoruz da, üç önemli bilim adamı ve yazarının araştırıp belgelerle ve yaşayan akrabaları ile tescilledikleri, Uzun Mehmet'in kömürü bulduğuna neden inanmıyoruz...

Tamam...

Belirli bir entelektüel düzeye sahip tartışmaları çok olumlu buluyoruz. Bunlar, bir yandan Zonguldak'ımızda da düşünen beyinlerin hala var olduğu anlamına geliyor, öte yandan da Cumhuriyet Kültürünün Zonguldak'ta da hala yaşadığı anlamına geliyor. Bu çok sevindirici...
Tartışmalardan korkmamak gerekir. Çünkü zamanın üzerini örttüğü tarihsel gerçekler, tartışarak, yeni belge sunumlarında bulunarak günışığına çıkartılır. Bir şeyi kabul etmek ya da reddetmek için o şey hakkında en azından asgari bilgiye sahip olmak gerekir...

Bununla beraber...

Son zamanlarda, kömürün bulunuşuna ilişkin resmi tarihi yazan Halkevi Komisyonu üyelerinin uydurmacılıkla, hayali senaryolar üretmekle suçlanmaları ve tartışmaların bu düzeye inmesi kabul edilemez. Halkevi Komisyonu'nu oluşturanlar, sıradan kişiler değil. Bir-iki dil bilen, Zonguldak'a ilk gazete ve dergiyi getiren, onları yaşatan, araştırmaları, sahne ve radyo oyunları, çevirileri, roman ve hikayeleri ile Zonguldak'lı emekçilerin yaşamlarını Türkiye edebiyatına taşıyan Cumhuriyet kuşağının ilk aydınlarıdır.
Örneğin Ahmet Naim ! Ölümü üzerinden yarım yüzyıl geçtiği halde eserleri hala kaynak olarak kullanılan, sanatçı kişiliği incelemelere konu olan, ciddi yayınevlerince kitapları hala basılan Ahmet Naim'in anısına yapılan haksızlık bu. bu düzeydeki insanları hayali senaryolar üretmekle suçlamak en azından vefasızlıktır, değer bilmezliktir, ayıptır !.. Redçiliğin de bir adabının, bir entelektüel düzeyinin olması gerekir...

Tahir Karauğuz, Hüseyin Fehmi İmer ve Ahmet Naim, Halkevi araştırma komisyonun aktörleri...1930 başlarında Uzun Mehmet'i araştıran üç değerli bilim adamı ve yazar. Düşünsenize 1930 yılında araştırmışlar, o yılları görmüş yaşamış ve o zamanki arşivlere ulaşabilecek en iyi zaman diliminde araştırmışlar.

Halkevi Komisyonu, Uzun Mehmet'i Anma ve Kömür Bayramı'nın tarihsel temelini yaratırken, tabi ki çeşitli kaynaklara başvurmuştur. Kömürün bulunuşu öyküsü, Komisyon'un bireysel çabasıyla ortaya çıkmış değildir. Komisyon, kömürün bulunuş tarihini saptarken, doğal olarak kaynak taraması yapmış, dağınık, birbiriyle ilişkisiz gibi görünen verileri tek potada eritmiştir. Bugün şunu söyleyebilecek durumdayız: 1829 tarihi ile Uzun Mehmet, Komisyonun çalışmasından önce de biliniyordu. Komisyon bu verilerden de yararlanmıştır.

HRİSTİYANLARIN SANTA BARBARA'SI VAR İSE BİZİMDE UZUN MEHMET'İMİZ VAR...

Dünyada ve ülkemizde her yıl kutlanılan 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nün efsane ismi Santa Barbara ya da Azize Santa Barbara'dır, üstelik olayın geçtiği yer ise Anadolu da bir yer olan İzmit'tir...

Eski adı Nicomedia olan İzmit'te, Roma hükümdarının kızı "Barbe (Barbara)", gizlice Hristiyanlığı kabul eder. Bir putperest olan babası, onun kendi gibi putperest biriyle evlenmesini ister. Kızın bunu şiddetle reddetmesi üzerine, onu bir mağaraya hapseder ve mağaranın girişini bir duvarla ördürür. Kız, bu mağaranın içinde yıllarca gözyaşı döker, Allah'a yalvarır. Sonunda büyük bir uğraşla duvarı deler (veya duvar bir doğa olayı ile kendiliğinden açılır) ve kız kurtulur. Ancak, hükümdar kızını yakalattırır ve idam ettirir. Bu olay zamanla kulaktan kulağa yayılır; "Barbe", bir sebat ve güç abidesi olarak halkın gözünde "Azize" mertebesine yükselir ve bu olay giderek "Sainte Barbe Yortusu" adıyla her yıl kutlanan bir Hristiyanlık bayramına dönüşür. Böylece, Sainte Barbe'nin duvarı delme olayı, yüzyıllar sonra, Avrupalı madenciler tarafından da ve maden ocaklarımız çoğaldıktan sonra bizler tarafından da "4 Aralık Madenciler Günü" olarak kutlanmaya başlanır."...

Bu olay son zamanlarda bazı tarihçilerimiz tarafından, Uzun Mehmet'in Azize Sainte Barbe'ye karşı çıkarılması zorunda olan bir hayal kahramanı olması düşüncesini savunmasına sebep olmuştur...

Azize Sainte Barbara'nın hiçbir belge olmadan kabul görmüş olması yanında, 8 Kasım 1829 tarihinde kömürü bulduğu düşünülen Uzun Mehmet'in, çocuklarına kadar olan belgelere ulaşılmış, buna rağmen halen var mı, yok mu? Tartışması bir kesim tarafından devam ettirilmektedir.

(Orijinal ismi "Sainte Barbe"ye karşılık, halk arasında "Santa Barbara" olarak isimlendiriliyor)

UZUN MEHMET ARAŞTIRMALARI VE BELGELER...

Araştırmacı yazar Recep Çetin, Ereğli Belediyesinin periyodik yayın organı olan bültenin son (Kasım 2015) sayısındaki Uzun Mehmet başlıklı yazısında çok önemli belgeler açıkladı. Çetin, anılan yazısında, 1830 yılına ait Kestaneci köyü nüfus defterlerindeki kayıtlara dayanarak Uzun Mehmet'in hayali bir kişi olmadığını belgeliyor. Onunla da kalmıyor, mütareke basınının önde gelen gazetelerinden Sabah'ın 1892 tarih ve 882.sayısında kömürün ilk kez Ereğli'nin Köseağzı mevkiinde bulunduğunu belirten bir yazının yer aldığını belirtiyor. Sabah gazetesinin 1903 tarihli (sayısı belli değil) bir haberinde de kömürün kaşifi (bulucusu) olarak Uzun Mehmet'in söz edildiğini belgeliyor.
Demek oluyor ki Uzun Mehmet öyküsü Halkevi Komisyonunun hayal hanesinden çıkan bir öykü değil, tarihsel bir gerçektir.

UZUN MEHMET'İN KÖMÜRÜ BULUŞU...

Mehmet, Ereğli'ye bağlı Kestaneci Köyü'ndendir. 1820'li yıllarda Ereğli'nin belli başlı ailelerinden olduğu bilinir. Mehmet, askerliğini bahriye eri olarak yapmıştır. Terhis olurken kendisine, subayları tarafından kömür numunesi gösterilmiş ve memleketine dönünce siyah taşlardan araması istenmiştir. O yıllarda donanmaya ilk kömürlü gemiler satın alınmıştır.
'Kara taş' ve ya 'ateş taşı' Zonguldak bölgesinde bilinmektedir hatta kötü koktuğu ve kötü duman yaptığı için daha çok odun kullanılmaktadır. Odun bolluğu ve kolaylığı başka yakacak ihtiyacına gerek bırakmamaktadır.
Kömürle çalışan motorların icadından sonra özellikle taş kömürü aranır olmuştur. Asıl olan Mehmet'in taş kömürünü ilk bulan olması değil, sanayideki önemini kavrayıp Padişaha ilk götüren kişi olmasıdır.

Mehmet, bir gün Neyren Köyü civarındaki değirmene gider. Mevsim hasat sonu olduğu için, değirmen doludur. Mehmet, dere kenarında dolaştığı sırada siyah taşlar görür. Bir anda askerde kendisine gösterilen siyah taş (ateş taşı) aklına gelir. Bunlardan biraz toplayarak yanan ocağa atar. Taşların yandığını görünce çok sevinir. Ertesi gün aynı yere gizlice giderek daha geniş arama yapar. Bazı yerleri kazan Mehmet, çuvala koyduğu kömür numunelerini İstanbul'a götürür. Padişah İkinci Mahmut, kömürün bulunuşuna çok sevinerek Mehmet'i 50 altınla ödüllendirir. Böylece taş kömürünün bulunuşu, 8 Kasım 1829 olarak tarihe geçer.
Dönemin Ereğli Ayanı Hacı İsmail Ağa, Mehmet'in kömürü bulmasını hazmedemez. İstanbul'a Fen Heyeti'ne gitmek için yola çıkan Mehmet'i, Leblebici Hanı'nda öldürtür...

UZUN MEHMET VE SOY AĞACI ÇALIŞMALARI...

1829 yılından günümüze gelene kadar Uzun Mehmet'in ailesi kök ağacında olduğu gibi yelpaze şeklinde dallanarak gelmiştir. Soy ağacına dahil olan aile fertlerine 1932 yılından sonra belli bir dönem devlet tarafından ödüller verilmiş ancak bu gelenek 1980 darbesinden sonra ve tasarruf tedbirleri gerekçesiyle iptal edilmiştir. Elimizde olan belgelere dayanarak bunlardan bazılarının bilgilerini verebiliriz.

1830 yılındaki nufüs sayım verileri 1844 vergi kayıtları, 1903 ve 1932 tarihli gazete haberlerine göre. Ailenin var olduğu, günümüze bir artış göstererek geliştiği görülmektedir.
Uzun Mehmet'in kaç çocuğu kesin bilinmese de, bir koldan oğlunun Mustafa olduğu, Oğul Mustafa, eşi Rukiye'nin kayıtları belgelerle sabit görüldüğü.. Mustafa ve Rukiye'nin torunu Ali Rıza Efendi.ve oğlu Hacı İbrahim Şekerci.ise 1932 tarihli Akşam gazetesinde haber yapıldığı belgelenmiştir.

Yelpazenin günümüze ulaşılabilen ve bilinen aileleri soyadlarına göre Akar Ailesi, Kibra, ailesi, Altay ailesi ve Uzunmehmet ailesi bugün için gündemde belgeli bilinen köklerindendir.

DOĞU KARAOĞUZ ARŞİVİNDEN BİR ALINTI...

Uzun Mehmet konusunda önemli bir kanıtımız daha var: Zonguldak'ta bir zamanlar bir Namık Kemal İlkokulu vardı. Orada okumuş olan bir yakınımdan dinlemiştim. 1930'lu yıllarda yapılan "8 Kasım - Uzun Mehmet'i Anma ve Kömür Bayramı Günleri"nde, öğretmenler, Uzun Mehmet'in torunu olarak bildikleri Ziya adındaki bir öğrenciyi kürsüye çıkartır, şiir okuturlarmış.

Bu kişi ile yıllar sonra bir gazete haberinde karşılaştım: Milliyet gazetesinin arşivinde yaptığım araştırmada, bu gazetenin 15 Kasım 1964 tarihli sayısında, şöyle bir yazı gördüm;
"135 Yıl Önce Türkiye'de Maden Kömürünü Bulan Uzun Mehmet Minnet ve Rahmetle Anıldı."Yazı, bildiğimiz Uzun Mehmet öyküsünü anlatıyordu, ancak iki de resim vardı. Birinci resim, yaşlı bir adama aitti. Resmin altında şöyle yazıyordu: "Uzun Mehmet'in torunu Halit Uzunmehmet, şimdi 73 yaşında." Diğer resmin altında da şu yazı vardı: "Bu resimde de Uzun Mehmet'in torununun oğlu görülüyor. Adı: Ziya Uzunmehmet, Yaş: 38.
Bu ifadeden, Ziya Uzunmehmet'in 1926 doğumlu olduğu anlaşılıyor. Benim yukarda sözünü ettiğim yakınım da 1926 doğumlu. Dolayısıyla, Ziya Uzunmehmet'le, aynı tarihlerde, aynı ilkokulda, belki de aynı sınıflarda okumuşlar. İki ayrı kaynak çok güzel örtüşüyor, hatta bir tanesi resimli.

Elimizde TBMM tutanaklarından bir başka belge daha var...
Zamanın Sanayi Bakanı Fethi Çelikbaş'ın imzasını taşıyan, 5.6.1963 tarihli bu belgede şöyle deniyor:

"Zonguldak milletvekili Mehmet Ali Pestilci'nin 29.4.1963 tarihli yazılı sorusu: Memleketimizde maden kömürünü bulan Uzun Mehmet'in torunu 1306 doğumlu Halit Uzunmehmet'e, Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi tarafından her ay yapılmakta olan 200 lira yardımın 1960 senesinden itibaren kesilmesi sebepleri nedir? Halen 74 yaşında ve muhtaç durumda bulunan bu şahsa bir yardım yapılması düşünülmekte midir?

Cevap: Memleketimizde maden kömürünün ilk bulucusu Uzun Mehmet'in torunlarından Halit Uzunmehmet'e ayda 100 lira yardım yapılması, Zonguldak Kömür İşletmeleri'nin talebi ve Etibank İdare Meclisi'nin kararıyla 1.8.1954 tarihinden itibaren uygun görülmüş ve bu miktar, adı geçenin isteği üzerine günün şartlarına uydurularak, Müessese tarafından 1.1.1959'da 150 liraya, 2.7.1959'da 200 liraya yükseltilmiştir."
Ancak, yazının devamında, 27 Mayıs İnkilabı'ndan sonra Hükümetçe alınan ciddi tasarruf tedbirleri nedeniyle "Bu yardımın Müessese tarafından kesilmesi zarureti hasıl olmuştur." denilmiştir. Yani, 27 Mayıs'la birlikte bu yardımın kesildiği anlaşılıyor.

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
zonguldaknostalji.com
Recep Çetin (Yazar)
Sina Çıladır (Yazar)
Doğu Karaoğuz (Yazar)