Bir önceki yazımda, referandumda "evet" ya da "hayır" diyecek olanlara bir şeyler söylemeye çalışmıştım.

Bu yazıda, uyarılarıma devam edeceğim.

Bu yazının başlığı "Demir Ökçe", Jack London'ın yazdığı bir romanın adı. Bizim ve bizden sonraki sol kuşağın, "Felsefenin Temel İlkeleri", "Ekonomi Politik", "Ve Çeliğe Su Verildi" gibi en çok okuduğu eserlerden biriydi.

1906 yılında yazılmaya başlanan roman, fantastik-hayali bir eser olmasının yanında okuyucuya, "Şimdiki zamanı ne kadar doğru anlayıp analiz ederseniz, geleceği o kadar doğru tahmin edersiniz" mesajını verir.

Romanın kahramanı Ernest; din adamları, büyük sermaye sahipleri, orta sınıf temsilcileri ile yaptığı tartışmalarda kapitalizmin ipliğini pazara çıkarır.

Romanda, yükselen işçi ve köylü hareketinin, sermaye sahiplerinin "Demir Ökçe"si altında acımasız zulüm ve katliamla nasıl ezildiği anlatılır.

Bunları neden mi anlatıyorum?

"Demir Ökçe" hep var oldu.

Üzerine bazen kadife kılıf, bazen ipek şal örttüler.

Ama dünyada da, ülkemizde de işlevini sürdürdü.

Düşünsenize;

12 Mart 1971 darbesi niye yapıldı?

"Sosyal gelişme, iktisadi gelişmeyi aştı."

Bunun Türkçesi;

"Toplumsal talepler, kar oranlarını düşürüyor." (Memduh Tağmaç, 12 Mart darbeci generali.)

12 Eylül, toplumun üstünden silindir gibi geçmeseydi, 24 Ocak Kararları uygulanabilir miydi?

Yani ülke, sermaye sınıfınca yönetilemez hale geldiğinde "Demir Ökçe" devreye girip gerekeni yapıyor.

"Bunun Anayasa değişikliği ile ne ilgisi var?" dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, var...

Hem de bal gibi var.

Çünkü, ülke tekrar yönetilemez hale geliyor.

Çünkü;

a- Türkiye, giren dış sermayeyi ülke ekonomisini krize dayanabilecek yapısal değişim için değil, "Yağma Hasan'ın Böreği"ni pişirmek için harcadı. Üretimi arttırıcı değil, gösterişli

mega inşaat projelerine ağırlık verdi.

b- Türk Lirası'nın Dolar karşısındaki giderek artan değer kaybını engelleyemedi.

c- İthalat ve ihracat farkından doğan dış ticaret açığı büyüyor.

d- Global anlamda cari açık çok yüksek.

e- Enflasyon oranı, benzer ülkelere oranla büyük, tekrar iki rakamlı hale gelmiş.

f- Ulusal rezervler yeterli değil.

g- AKP, iktidara geldiğinde, yani 2002 yılında 129 milyar Dolar olan dış borç, iki katı aşmış, 412 milyar Dolar olmuş. Bu borcun 278 milyar Dolar'ı özel sektöre ait.

h- Hane halkı borcu zaten felaket. Kredi kartları intihar nedeni olmuş.

ı- Tarım ve hayvancılık çökmüş; buğday, bakliyat, et dışarıdan alınıyor.

i- işsizlik dayanılmaz boyutta. Neredeyse yüzde 13 olmuş.

[*] [*] [*] [*]

Bugün güçlü bir toplumsal muhalefet yok, ama bu olumsuzluklar sürerse; kriz de, toplumsal muhalefetin yükselmesi de kaçınılmaz.

Böylesi bir durumda, iktidar için Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı eskisi kadar güvenilir değil. Her iki kurumda da FETÖ'cü unsurların ayıklanması sürüyor.

"O halde bugünden önlemini almak lazım" düşüncesindeler.

Yani olası bir durumda "Demir Ökçe"nin görevini yapabilmesi için demokratik değil, despotik bir rejim gerekli.

İşte bugün yaptıkları bu...

İktidar, gücünün zirvesinde...

Cumhurbaşkanı, zaten başkanlık yetkilerini kullanıyor.

Yani, bugün için bu değişikliğe ihtiyaçları yok.

Kısacası, bayram değil, seyran değil...

Ama bizi kesinlikle öpecekler.

İşin bu yönünü de bilin istedim.

Sorun devam ediyor.

"Evet" mi, "Hayır" mı?

[*] [*] [*] [*]

Bu tavanın balıklarına selamlar...