Bu köşede sürekli Zonguldak sorunlarını gündeme getiriyorum.

Yolsuzluk yapanları, hırsızlık yapanları, vatandaşı soyanları, avanta alanları yazıyorum.

Bir tek vatandaşı soyanlardan ses çıkıyor.

Onlar, bu yazılardan acayip rahatsız oluyor.

Sinir uçlarına değdiğim zaman daha çok cırlıyorlar.

Gerçekten Ankara'da kurulu bir ekip var.

Ve bu ekip, Zonguldak'ta bazı işadamlarının, bürokratların, tayin-atama işi olan bürokratların işlerini takip ediyor.

Ve bu işlerden açık açık para talep ediliyor.

Parasını aldıkları halde işini yapmadıkları insanlar var.

Bu insanlar, Gazipaşa Caddesi'nde konuşuyorlar.

Sesi fazla çıkan tehdit ediliyor.

Bunu devleti yönetenler de biliyor.

Ama Ankara'dakiler işi arsızlığa vurmuş.

İstemeye, almaya devam ediyorlar.

"Benim haberim yok" diyecek olan kişi de yalan söylüyor. Hepsinden haberi var.

Avanta istenen, avanta verdiği halde talebi yerine getirilmeyen kişilerle yüz yüze gelindi.

Ama sorun çözülmedi. Şöyle düşünün...

Bizim gazetede birisi haber yapmak için para alıyor.

Haber yayınlanmıyor. Durum bana iletiliyor. Ben, elemanımın aldığı parayı iade etsem, suçu örtmüş olmaz mıyım? Yapmam gereken şey, para alan elemanın işine son vermektir.

Ama Ankara'da böyle olmadı. Al gülüm, ver gülüm...

Birlikte güzel güzel çalışmaya devam ediyorlar!

Rant kavgası o kadar büyüdü ki, para için birbirlerine girdiler.

Bunlar üç kişiydi. Şimdi ikiye düştüler!

Hele adamın birini bir soyuyorlar, bir bilseniz!

"Kimlere kaldık? Bu iş bu kadar ayağa düştü mü?" dersiniz!

Çoğu gitti, azı kaldı!

Tek bildiğim şey, Reis'in her şeyden haberi var.

Reis'in Zonguldak'ta olan-biten her şeyden haberi var!

Vakti zamanı gelince, gereken yapılacak...

Hurmalar, tırmalar...

Kocaman yüreğimiz var...

Bir milletvekili aradı, "Kendine dikkat et, buralar çok hareketli" dedi.

Sonra uyardı:

"İçişleri Bakanlığı'na, Adalet Bakanlığı'na, Maliye Bakanlığı'na gidip-geliyorlar. Bir komploya kurban gidebilir, bir saldırıya uğrayabilirsin. Aman dikkat et."

Bütün bu girişimlerden haberdarım aslında.

Sahte isimlerle şikayet ediyorlar, defterlerimi aldırıyorlar.

Ama Allah'a şükür, şimdiye kadar bir şey tutturamadılar.

Belki, Ereğli'de olduğu gibi adımı herhangi bir suç örgütüne iliştirebilirler. Bunun için çalışıldığını hissediyorum. Başarılı olabilirler mi, bilmiyorum.

Ama bir süredir "tetikçi" aradıklarını biliyorum. Parada anlaşamadılar! Malum, ekonomik kriz var! Nitelikli dolandırıcı yüreksiz olmasa, parayı verecek! Bizi indirtecek!

Ama korkuyor... Sonrasında başına gelecekleri biliyor!

Sacayağının biri Ankara'da...

İkisi Zonguldak'ta...

Eninde-sonunda bu ayaklardan en az birisi kırılacak.

O zaman göreceğiz biz sizi...

Bu satırları korktuğumuz için değil, kocaman yüreğimiz olduğunu ve korkmadığımızı anlatmak için yazıyoruz... Ve ne yapmak istediğinizi bırakın, aklınızdan geçeni bile biliyoruz! Zonguldak'ta herkes kimin ne o olduğunu ya da olmadığını çok iyi biliyor!

Bunu sadece Zonguldak'la ilgisi olmayanlar bilmiyor...

Bunlar bir tuzak kuruyor, Allah gelip o tuzağı bozuyor! Hevesleri kursaklarında kalıyor!

Hep böyle oluyor! İyi mi?

Ergenekon'dan çıkar gibi!

İnternet sitemizde yayınlanan yazımıza bir okurumuz, şöyle bir yorum yapmış:

"Görünen o ki; Zonguldak'ın bu cendereden kurtulabilmesi için, zamanında atalarımızın Ergenekon'dan çıkmak için demir madenini erittikleri gibi, bizimde 'demir' , 'akdemir' ve 'bakır' gibi cevherleri(?) eritmemiz gerekiyor..."

Ne muhteşem bir benzetme...

Üstelik bu cevherlerimiz aynı potaya uygunlar!

Birlikte eritilebilirler!

Öyle değil mi?