'Büyük Patlama' ya da 'Big Bang', evrenin yaklaşık 13,8 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan, evrenin evrimi kuramı ve geniş şekilde kabul gören kozmolojik modeldir.
İlk kez 1920'li yıllarda Rus kozmolog ve matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı fizikçi Georges Lemaitre tarafından ortaya atılan ve evrenin bir başlangıcı olduğunu varsayan bu teori, çeşitli kanıtlarla desteklendiğinden başta Edwin Hubble, Einstein, Stephen Hawking gibi bilim insanları ve özellikle fizikçiler arasında geniş ölçüde kabul görmüştür.

Tarih evrenin bir atomdan ibaret olduğu dönemlerde başlıyor ve 6.1 milyar insanın yaşadığı 21. yüzyılının Dünya'sında bitiyor. Taş devri, tarih öncesi jeoloji, insanın evrimi, koloni yaşama geçiş, tarım dönemi, Colomb'un seyahatleri, endüstri devrimi derken bir bakmışız günümüze gelmişiz.

Konuya biraz geniş boyutta başladım, sizi biraz şaşırttım, farkındayım... Uzun Mehmet'in 1829 yılında kömürü bulmasıyla başlandığını sandığımız bölge tarihimizin sadece bundan ibaret olmadığını, aksine insanlık tarihiyle aynı zamanda olduğunu ironi yaparak vurgulamak istedim...

Dünyada yazılı tarih başladıktan sonra Hititler, Asurlar, Aztekler ve İnkalar gibi başka bazı halkların belirli dönemlerde egemen oldukları, bir süre sonra ise yok oldukları gözlenmektedir. İnsanın yeryüzünde belirmesi dinsel ve bilimsel olarak tartışılıyor olsa bile, kazılarda elde edilen bilimsel veriler yaşadığımız dijital çağda yeni ortak kullanım veritabanları oluşturularak kalan soru işaretlerini ağır ağır aydınlatmaya devam etmektedir.

Büyük patlamadan 13,8 milyar yıl sonra evren ve dünya şimdiki şeklini aldı, milyon yıllar sonra yeryüzünde hayat başladı, ilk ilkel insanların kolonileşmeye başlaması ile de yaşam tarzı değişime uğradı. Yazılı ve görsel tarihin başlamasıyla birlikte geçmişin izleri günümüze taşınabildi. Zonguldak bölgesindeki tarihsel araştırmalar gösteriyor ki, kısa tarihi olan merkezde kömür bulunmadan önce çevresi bir çok uygarlığa uzun dönem ev sahipliği yapmış. Zonguldak merkezinin 150 yıllık tarihi, kömürün bulunmasıyla eşdeğer düşüncesinin aslında çok yanlış olduğunu gösteriyor.
İnsanlık tarihiyle paralel bir çok uygarlığa tanıklık etmiş bu topraklar için, Frigyalılardan günümüze kadar bir çok imparatorluk bölgede savaşmış. Onları buraya çeken kuvvet kömür değilse neydi?... Bölgenin doğası, iklim ve mevsim sıcaklıkları, denizi, verimli toprak ve bitki örtüsünün çeşitliliği, kısaca dünya üzerindeki en iyi konuma sahip bölge oluşunun büyük etkisi vardı.
Fatih Sultan Mehmet'in Amasra'yı Cenevizlerin elinden almadan önce Amasra tepelerinden manzarayı seyredip, yarımada ve vadinin güzelliği karşısında büyülenmesi, ufka bakarak tarihe geçen sözleri... "La la, Çeşm-i Cihan bu mu ola"... "Dünyanın gözü" benzetmesini neden kullanmış olabilir. Kaleye elçi gönderip "Bu kadar güzel bir yeri zarar vererek almak istemem, kalenin anahtarını bana getiriniz" demesinin nedeni ne olabilir...
Fatih Sultan Mehmet; Amasra, Zonguldak ve Ereğli gibi dünyanın gözü sayılabilecek bu güzellikleri, gözü gibi bakılması gereken bu coğrafyayı, doğayı, çevreyi ve sahilleri yok etme politikalarını görse ne yapardı dersiniz!!!

ZONGULDAK BÖLGESİNİN UZAK VE YAKIN TARİHİ...

FRİGLER DÖNEMİ...

MÖ 1200 yılında ağırlığını Frig oymaklarının oluşturduğu Ege göç kavimleri, Trakya üzerinden İç Anadolu'ya yayıldılar. Bu kavimlerden Bythin, Mariandyn ve Migdonlar Zonguldak yöresine yerleşerek bölgenin bilinen ilk halkını oluşturdular. Frigler ve diğer oymaklar, birkaç yüzyıl boyunca siyasal bir örgüt yapısı oluşturamamakla birlikte, Zonguldak'ın güneyine düşen yörelerde maden işletmeciliği ve el sanatlarında önemli bir gelişme elde ettiler. Daha sonraları (MÖ 676) Kafkaslardan kalkıp, Anadolu'ya giren Kimmer beyleri, Frigya'yı ardı ardına düzenledikleri seferler sonucunda ortadan kaldırdılar. Kimmerler daha sonraları Lidyalılar ve Asurlularla yaptıkları savaşlar sonucunda zayıf düştüler. İran'dan gelen Med devleti ile yaptıkları savaşlar sonucunda da tutunamayarak Anadolu'yu terk ettiler.

KOLONİLEŞME DÖNEMİ...

Kimmerlerin yöreyi terk etmesinden sonra Lidya Devleti kuzeye doğru genişleyerek, MÖ 5. yüzyılda Zonguldak yöresinde bir üstünlük sağladı. Yine aynı yıllarda, Batı Anadolu kıyılarında yaşayan Megaralılar ve Boityalılar Zonguldak yörelerine geldiler. Karadeniz kıyılarından getirdikleri malları boşaltabilecekleri küçük ticari iskeleler kurmaya yöneldiler. Bunlar arasında Filyos (Tios), Amasra, Ereğli gibi koloniler vardı. Persler, Zonguldak'taki Lidya egemenliğine MÖ 546'da son verdi.

213 yıl boyunca Persler Anadolu'nun tümüne egemen olmalarına karşın, koloni kentlerin yönetimine fazla karışmadılar. Ancak bu kentlerin yönetimine "Tiran" adı verilen kendi yandaşlarını getirmeye çalıştılar. MÖ 334'te Anadolu'ya geçen Makedonya Kralı İskender, Bronikos (Biga) Çayı yakınlarında Pers ordusunu yenince, Pers üstünlüğü de bu yörede sona erdi.

BÜYÜK İSKENDER DÖNEMİ...

İskender, bölgeyi Makedonyalı subayların yönetimine bıraktı. İskender'in subaylarından Kalas, yörede bir baskı oluşturmaya çalıştı. Fakat Bythinialı önder Bas'ın direnişi karşısında yenildi. MÖ 326'da Romalılar, MÖ 85'de Bythinia'ya girerek İzmit'i yağmaladılar. Bythinia Kralı, Roma hegemonyasını tanımak zorunda kaldı. MÖ 70 yılında ise Romalılar, Ereğli'den Samsun'a kadar Karadeniz kıyılarını ele geçirdi. Dolayısıyla Zonguldak bölgesi, Roma'nın Ön Asya vilayeti oldu.

ROMALILAR DÖNEMİ...

MÖ 70'te Romalılar Herakleia ve çevresini ele geçirdiler. Herakleia (Ereğli) yağmalandı. Kentin agorasındaki altın Herakles heykeli Roma'ya götürüldü.
Roma döneminde yazan coğrafyacı Strabon, Herakleia'dan "iyi limanları olan bir kent" olarak söz eder. Bir yarımada kıstağındaki Amastris'in (Amasra) iki yanında limanlar vardır. En iyi şimşir ağacı türü en çok Amastris toprağında, özellikle Kytaron (Gideros) dolaylarında yetişir. Romalılar kıyı kentlerini birer liman ve savunma noktaları oldukları için onardılar, Herakleia, Teion, Amastris, ikincil yollarla Nikomedia (İzmit) - Amasia (Amasya) anayoluna bağlandı. Bu kentler, kimi kalıntıları günümüze ulaşan tapınak, tiyatro, su kemeri, antrepa, bazilika, çeşme, vb. yapılarla genişletildi.
Hıristiyanlık öncesinde yörede başta Zeus Strategos olmak üzere birçok tanrı ve tanrıçaya tapılmaktaydı. Deniz tanrısı Poseidon da büyük saygı görmekteydi. Amastris'te Poseidon'a adanmış bir tapınak vardı. Herakleia ve Amastris sikkelerinde Poseidon betimleri görülür. Amastris'te Mısır Tanrıları Pis, Seragis, Apis'in tapınakları ve sunakları vardı. Ayrıca, Amastris'te Mısır kökenli kutsal lotus fidanı bulunuyordu.

Hıristiyan söylencesine göre, Karadeniz kıyılarında Hıristiyanlığı Havari Anderas yaymıştır. Hıristiyanların baskı altında tutulduğu dönemde Herakleia'da Ayazma Deresi Vadisi'ndeki mağaralar (Cehennemağzı Mağaraları) kilise olarak kullanılmıştır. Kahinler Mağarası adıyla bilinen en büyük mağarada Hıristiyanlıkla ilgili frenk izleri, gömütler bulunmaktadır. Söylenceye göre, Amastris'teki fanusu balta ile parçaladığı için putperestlerce öldürülen Hyakinthas, sonraları kentin yerel azizi sayılmıştır.

BİZANS DÖNEMİ...

395'te ikiye ayrılan Roma'nın doğu kısmında kalan bölge (Bizans), 7.yüzyılda Opsikian Theması sınırları içinde yer aldı. Bizans Döneminde Herakleia, Tieion, Amastris, İmparatorluğun doğudaki merkezi Trapezus yolu üstünde önemli uğraklardı. Başlangıçta birer metropolitlik olan Herakleia ve Amastris, İmparator Justinianas döneminde piskoposluk düzeyine indirildi. Bu kentler, bir iç deniz olan Karadeniz kıyısında bulunmaları ve art bölgelerinin sınırlılığı yüzünden eski görkemlerini günden güne yitirdiler.
8.yüzyıl sonlarında Müslüman Arapların bir akını çevreyi sarstı. 9.yüzyıl ortalarında Rus korsanlar kıyı kentlerini yağmalamaya başladılar. Bu akınlardan birinde Amastris tümüyle yakılıp yıkıldı. Bu yıkımdan sonra surların dışındaki asıl kent terk edildi.
Türklerin Anadolu'da yayılmaya başladığı dönemde, Zonguldak çevresinin eski kentleri küçük birer kasaba-kale görünümündeydi. 13.yüzyıl sonlarında Cenevizliler Herakleia ve Amastris'e yerleşerek ticaret merkezleri kurdular, bir süre sonra da bu kentlerin yönetimini ele geçirdiler. Timur'a giderken Amastris'e uğrayan İspanyol elçisi Clavija, kale dışındaki asıl kentin bir yıkıntılık olduğunu yazmaktadır. Bu, Cenevizlilerin yalnızca limandan yararlandıklarını göstermektedir. Kalede, Cenevizlilerin onarımlarını belirten Ceneviz devletinin yada tanınmış ailelerin armaları, kazınmış taşlar bulunmaktadır.

ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ...

11.yüzyıl sonunda Anadolu'nun geleceğine Türkler hakim olmaya başlarken, Zonguldak havalisindeki eski şehirler küçük birer kale-kasaba görünümünde bulunuyorlardı. Bu yıllarda Bizans idaresinin zayıflaması bu bölgede güvenlikten eser bırakmamıştır. Bizans'ın resmi memurları olan Dukkas'lar, halkı haraca bağladıkları ve limanlara uğrayan yelkenlileri soydukları için iskeleler deniz ticaretindeki önemlerini yitirmiş durumdaydılar. Kıyı içi bölge ticaretinde karakol görevi yapan kale ve şatolar, çetelerin ellerine geçmiştir.
Bu kargaşa yıllarında Zonguldak havalisinde görünen ilk Türk Komutanı Emir Karatekin oldu. Bu cesur Türk komutanı, 1084'te Ulus, Bartın ve Devrek topraklarını ele geçirdi. Daha sonra kıyıya yönelen Emir Karatekin Zonguldak yöresini bütünüyle zaptetti. 1085'te de Sinop'u aldı. Ancak, yörenin Türklerin elinde kalması uzun sürmedi. Büyük Selçuklular ile Anadolu Selçukluları arasındaki çekişme sebebiyle 1086'da tekrar Zonguldak ve havalisi Bizanslıların eline geçti.
1092 sonlarında I.Kılıç Arslan'ın başa geçmesiyle toparlanan Anadolu Selçuklularını, Haçlı Seferleri ve 1107'de I.Kılıçarslan'ın ölümüyle çıkan taht kavgaları güçsüz bırakmıştır. Dolayısıyla Anadolu Selçukluları Zonguldak yöresinden uzak kalmışlardır. Onların bu durumundan faydalanan Danişmendliler, Karadeniz kıyılarını zaptederek Ereğli'ye kadar ilerlemelerine karşın yörenin tümünü elde edememiştir. II.KılıçArslan'ın 1155'te tahta geçmesiyle yeniden güçlenen Anadolu Selçukluları, 1176'da Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğratıp, 1178'de Danişmendliler devletini ortadan kaldırdılar. Ancak bu başarılarına rağmen Zonguldak ve havalisini ellerine geçiremediler. Zira, II.Kılıç Arslan'ın ölümü sonrasında çıkan taht kavgaları Selçukluların Bizans topraklarına seferler yapmalarını engelledi.
4.Haçlı Seferi esnasında Latinler, 1204'te Konstantinapolis'i ele geçirerek bir Latin imparatorluğu kurdular. Bu yüzden Haçlılardan kaçan Bizanslılar, Trabzon-Rum ve İznik-Bizans imparatorluklarını meydana getirdiler. Kısa zaman içinde sınırlarını genişleten Trabzon Rumları, İznik Bizanslılarına yenilince Zonguldak yöresi İznik Bizans İmparatorluğuna bağlandı. 1261'de Latinlerin Avrupa içlerine doğru dönmeleri üzerine, yeniden Konstantinapolis'e dönen Bizanslılar, ülke birliğini sağladılar. Bizanslılar da kendileriyle iyi ilişkiler içerisinde bulunan Ceneviz'e Zonguldak yöresindeki iskelelerden ticari amaçla yararlanma hakkı tanıdı.
13.yüzyıl sonlarında, iç kısımların Türkler, kıyıların ise Cenovalı gemicilerce kontrole alınması üzerine yöre topraklarında Bizans hakimiyeti son buldu. Eflani, Devrek, Bartın, Safranbolu, Ulus ve şimdiki Karabük toprakları, 1335'te bağımsızlığını elde eden Candaroğulları Beyliği'nin sınırları içine girdi.

OSMANLI DÖNEMİ...

Padişah I.Murat'ın bölge topraklarını Osmanlı sınırlarına katmak istemesine halk karşı çıkar ve Candaroğulları Beyliği yanında yer alır. Osmanlılar da 1380 yılında Cenevizlilerle anlaşarak Karadeniz Ereğli'yi satın alır. 1392'de Yıldırım Beyazıt, Zonguldak bölgesini Osmanlı topraklarına katar, ama 1402 Ankara Savaşında Timur'a yenilince alınan topraklar tekrar Candaroğulları Beyliği'nde kalır. Padişah Çelebi Mehmet, ülke bütünlüğünü sağlama politikaları çerçevesinde, Zonguldak'ın güney kesimini 1417'de Osmanlılara katarken, kıyı şeridindeki iskelelerde ticari yaşam yine Cenevizlilerin elindedir. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Amasra'yı alır. Candaroğulları Beyliği'ne son verir ve yöredeki Hıristiyan azınlıklar İstanbul'a yerleşmek zorunda kalır.


Osmanlı Devleti'nin ilgisini çekmeyen Zonguldak ve yöresi önce 1654 yılında Kazak korsanlarca, sonra da korsanlara karşı halkı korumak amacıyla gelen yeniçerilerce yağmalanır. Ekonomik ve ticari önemini yitiren bölgeye devlet sahip çıkmayınca eşkıyalar ve ayanların baskısı halkı göçe zorlar.

KÖMÜRÜN BULUNUŞU VE YAKIN TARİHİMİZ...

Kömür karbon bakımından zengin yeraltında yüzyıllar boyunca kalıp dönüşüme uğrayan kayaç parçalarıdır. Çok çeşitli maddelerin kimyasal değişime uğrayarak oluşur.

Bataklıklar ve nemli yerlerde asitin artması ile birlikte üstü kapanan organik maddelerin bozunmuş çürüyen bitkilerin yerin altında inmesi yüzyıllar boyunca orada katılaşması sonucunda oluşmaktadır. Kömürün oluşumunda en büyük etken zamandır yerin altında zamanla değişime uğrarlar ve katı taş halinde gözükür. Sıcaklık ve basınca maruz kalarak dönüşümlerini tamamlarlar. Bitkiler öldükten sonra bakterilerin etkisi ile değişime girer yerin altında kalarak karbon miktarı artarak dönüşüm başlar
Karbon miktarına göre kömürler sınıflandırılır. %60 turba, %70 linyit, %80-90 taş kömürü, %94 antrasit kömürü yer alır.

Kömür ilk Çinliler tarafından bulunup kullanıldığı söylenir. Bulunuşundan itibaren demircilik işlerinde ateşin derecesini arttırmak için kullanılırdı. Zamanla evlere kadar gelip sobalarda kullanılmaya başlanmıştır. En yaygın olarak 18. yüzyıllarda kullanılmaya başlanmıştır.

Kıta hareketliliğinin sürekli devam ettiği yeryüzü üzerinde, yakın tarihimizi etkileyen, bataklık ve sık bitki örtüsüne sahip coğrafyası olan ve yaşadığımız yere hayat veren taşkömürünün doğal olarak bu bölgede oluşması yöremizin kaderi açısından yakın tarihimizde bir dönüm noktası olmuştur...

Taşkömürünün 1829'da bulunmasıyla tekrar önem kazanan bölge 1882 yılından sonra yabancı sermayenin ilgi merkezi olur. Taşkömürü havzasındaki üretim ocakları İngiliz, Fransız, Alman, Belçika, Rus, Yunan ve yerli şirketlerce çalıştırılır. Yöredeki şirketlerinin haklarını korumak, kömür üretimini artırmak bahanesiyle Fransız askerler 08.Mart 1919'da Zonguldak'ı, 08 Haziran 1919'da da Kdz. Ereğli'yi işgal eder. Var olan Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerinin oluşturduğu milis güçleriyle Fransızlar 18.Haziran 1920'de Ereğli'den, 21 Haziran 1920'de de Zonguldak'tan çekilmek zorunda kalır.

CUMHURİYET DÖNEMİ...

Kısa bir zamanda şehir merkezi haline gelen Zonguldak'ın tarihi, yörenin tarihinden çok çok yenidir. Şehrin oluşumu, bu havalideki kömür madeninin işletilmesiyle başlamıştır.
Madenlerin faaliyete geçmesiyle havzaya yerli ve yabancı sermaye girişi başlamıştır. Bu suretle kömür ocakları, birbiri ardına açıldıkça baş gösteren ekonomik ve sosyal koşullar, maden ocaklarının açıldığı bu sahada yeni bir yerleşim birimi meydana getirmiştir. 1896 yılına kadar yapılan yazışmalarda Zonguldak, Ereğli livasına bağlı "Zonguldak nam mevki" olarak anılmıştır.
1893'de Zonguldak limanı mendireğinin inşası ile faaliyet sahası daha da genişleyen Zonguldak mevkinin nüfusu ve bina sayısı hızla çoğaldığından, tarihi Zonguldak'a oranla çok eski olan Gaca Köyü, konumunu muhafaza ederken, Elvan Köyü'nün mahallesi olan Zonguldak mevkii 1899 yılında kaza olmuştur. Zonguldak 1920 yılına kadar kaza teşkilatı olarak yönetilmiştir. Ancak maden cevherinin üretimi ve satışı arttıkça, daha doğrusu ekonomik koşullara şartlara paralel olarak şehirde nüfus ve yapı adedi de arttığından, Zonguldak, 1 Haziran 1920 tarihinde kaza sınıfından çıkarılarak mutasarrıflık (ilçe) sınıfına alınmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve sonrasında kurulan Cumhuriyet'le birlikte havza hak ettiği önemi görmüş ve Zonguldak 1 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olmuştur.
14 Mayıs 1920'de müstakil mutasarrıflık olan Zonguldak Merkez, Bartın, Hamidiye (Devrek), Ereğli kazalarından oluşmuştur. Cumhuriyetin ilanından (29 Ekim 1923) sonra 1927'de Safranbolu kazası da bağlandı. Sonraki yıllarda ilin bazı kasabaları da birer ilçe merkezi olarak teşkilatlandırıldı.

Çaycuma, Devrek'in bir nahiyesi iken, 1944 yılında ilçe oldu. Yine aynı yıl uzun yıllar Safranbolu'nun bir bucak merkezi olan Ulus da Zonguldak'ın yedinci ilçesi olarak kuruldu. Daha sonra sırasıyla, 1953'te Karabük ve Eflani, 1957'de Kurucaşile ilçe merkezi oldular. Temmuz 1987'de Alaplı, Amasra ve Yenice kasabaları, Mayıs 1990'da da Gökçebey kasabasının kaza haline getirilmesiyle Zonguldak'ın ilçe sayısı on üçe yükselmiştir.
Ancak 28 Ağustos 1991 gün ve 3760 sayılı yasayla Bartın'ın il olması sonucu Bartın'ın yanı sıra Amasra, Ulus, Kurucaşile; 6.Haziran.1995 gün ve 550 sayılı yasayla da Karabük'ün yanı sıra, Eflani, Safranbolu ve Yenice ilçelerinin ayrılmasıyla ilçe sayısı beşe düşmüştür.

12 Kasım 2012'de TBMM'de kabul edilen 6360 sayılı kanun sonucu Kozlu ve Kilimli beldelerinin ilçe olması sonucu, ilçe sayısı 7'ye çıktı.

ZONGULDAK YÖRESİNİN KRONOLOJİK TARİHİ...

Tarih Devri, yazının bulanması ile başlar. Anadolu'ya yazı Hititlerin (MÖ 2000-1200), Asurlularla yaptıkları ticaret (Asur ticaret kolonisi: Kültepe, Kaniş, Kayseri) ile girmiştir. İlkçağ'da (MÖ 3200-MS 375) bugünkü Zonguldak topraklarında Paflagonya (Merkezi Kastamonu) ve Bitinya (Merkezi İzmit) denen bölgeler ve siyasal kuruluşlar vardı. İlkçağ'dan günümüze (Yakınçağ) değin Zonguldak ve çevresinin tarihçesini, tarihsel kronolojiye uygun olarak açıklayabiliriz

-- Frigyalılar (Frigler) Dönemi (MÖ 1200/750-676).
-- Yunanlıların (İyonlar ve Diğerleri) ve Lidyalıların Kolonileri Döneminde (MÖ 7.yy-6.yy) .
-- Persler (Eski İranlılar) Dönemi (MÖ 555-MÖ 333).
-- Hellenizm (Makedonya İmparatorluğu).
-- Büyük İskender, Bitinya ve Pontus Krallıkları) Dönemi (MÖ 4.yy-MÖ 1. yy).
-- Romalılar Dönemi (MS 1.yy-4.yy).
-- Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) Dönemi (4.yy-13.yy).
-- Anadolu Selçukluları (1075/77-1308) Dönemi (11.-13.yy).
-- Beylikler Dönemi (13.yy-15.yy) .
-- Osmanlı Dönemi (14.yy-20.yy) .
-- Cumhuriyet Dönemi (20.yy-21.yy).

Yardımcı kaynaklar...
Zonguldak Nostalji
zonguldaknostalji.com
alkeolojikhaber.com