Mithat Akif, 1882 tarihinde Sofya'da doğmuştur. 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Harbi) arefesinde, Sofya'dan Anadolu'ya göç eden bir ailenin çocuğudur. Büyükbabası Tahir Bey, Mithat Paşa'nın (Sadrazam) yakın dostudur. Mithat Paşa; Bulgaristan'daki Niş ve Tuna Valiliği görevleri sırasında, uzun süre, Sofya'da Mithat Akiflerin evlerinde oturmuştur. Mithat Akif Bey'in adı da bu tanışıklıktan gelir (Mithat Akif Bey'in kendi ifadesi ile).

Sofya'dan zorunlu göç sonrasında, önce Bandırma'ya yerleşen aile, daha sonra Eskişehir'e taşınır. İlk ve orta öğrenimini, Eskişehir'de tamamlayan Mithat Akif Bey, daha öğrenciliği yıllarında, Eskişehir'de yayımlanan Mestan İsmail Bey'in gazetesinde yazdığı yazılarla genç yaşta basın hayatına girer.

Daha sonra, Vakit gazetesinin sahibi, Giresun milletvekili Hakkı Tarık Bey'le birlikte bir gazete çıkarır. Bolu'da görevlendirildikten sonra, önceleri Dertli gazetesinde makaleler yazar. Daha sonra da, Kuvayı Milliye'nin ateşli taraftarlığını yapacak olan, Türkoğlu gazetesini yayımlar.

MALTA'DA SÜRGÜN YILLARI...

Birinci Dünya savaşı sırasında bir süre Bursa Hususi Muhasebe Müdürlüğü ve vekaleten Mudanya kaymakamlığı görevlerinde bulunmuştur. Kurtuluş savaşı yıllarında düşman tarafından yakalanarak Malta'ya sürülmüş, 736 gün sürgün hayatı kaldıktan sonra yurda dönmüştür.
İngilizlerle, 16 Mart 1921 tarihinde, Malta Sürgünleri hakkında bir anlaşma imzalanır. Türkiye adına, Bekir Sami Bey'in imzaladığı bu anlaşmada; yargılamalarda suçlulukları kanıtlanamayan Türk tutukluların hemen salıverilmesi hakkında bir rapor düzenlenir. İlgili raporun ikinci maddesinde, ilk salıverilecek 22 kişi içinde Mithat Akif Bey'in de adı vardır. İngilizler, yapılan anlaşmalara rağmen, geciktirerek uygulanan salıverme işlemlerinde, bu gruptan üç kişiyi; (Edirne mebusu Şeref ve Faik Beyler ile birlikte 2693 sürgün numaralı Mithat Akif Bey'i) 24 Mart 1921 günü serbest bırakırlar.
Aslında; Mithat Akif Bey'in serbest bırakılmasına esas olan, İngiliz Yüksek Komiserliği'nin ilgili belgesi, Türk tarafının delegesi Bekir Sami Bey'in imzaladığı Londra Anlaşması'ndan üç ay öncesine aittir. 17 Aralık 1920 tarihinde, Malta Mahkemeleri, Mithat Akif Bey'in suçsuzluğuna ilişkin kararı almıştır, fakat İngiliz askeri ve siyasi yetkilileri tarafından bu mahkeme kararı uygulanmamıştır!

MİTHAT AKİF BEY'İN MALTA'DAN ANADOLU'YA DÖNÜŞÜ VE MİLLİ MÜCADELEYE KATILIŞI...

Mithat Akif Bey, II. İnönü Savaşı'nın kazanıldığı günlerde, Malta zindanlarındaki sürgünlüğünden Anadolu'ya, Bolu'ya doğru dönüş yolundadır.
Mithat Akif Bey, önce İstanbul'a, daha sonra da Bolu'ya gelir. Bolu'ya gelir gelmez, Eskişehir ve Kütahya Muharebeleri'ndeki yenilginin peşi sıra; Tekalif-i Milliye Emirleri doğrultusunda, Sakarya Meydan Muharebesi için yapılan hazırlıklara katılır. Bolu'daki çalışmaların en ön saflarında yerini alır. Milli Mücadele yanlısı, Mustafa Kemalci tavrı ile yeniden dikkati çeker. Bolu ve Dertli gazetelerinde, Kuvayı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çalışmalarını destekleyen yazılar yazar. Bolu'da, 1916 yılında, I.Dünya Savaşı yıllarında yaptığı gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde de, cephede savaşan askerler için, yardım kampanyaları düzenler. Toplanan yardımların savaş hatlarına götürülmesi ve dağıtılmasında bizzat heyetlerin başında yer alır. Bu çalışmalarının yanı sıra, kuvvetli ve keskin kalemini daha etkili olarak kullanmak, Milli Mücadele'ye basın yoluyla destek sağlamak amacıyla bir yeni gazete yayınlamaya karar verir.

15 Ağustos 1921'de, sahibi olduğu Türkoğlu gazetesinin ilk sayısını yayımlar. Haftada bir Pazar günleri yayımlanan Türkoğlu gazetesi, Mutasarrıf Fahreddin Bey'in Bolu'ya gelişi ile pazartesi günleri yayımlanmaya başlar. Gazetenin basımı, Bolu Vilayet Matbaası'nda yapılmaktadır. Türkoğlu gazetesi, bu dönemde yayımlanan İngiliz ve Saray destekçisi gazeteler karşısında, Bolu'daki Kuvayı Milliye güçlerinin yayın organı gibi çalışır. Kurtuluş Savaşı muharebelerindeki tüm gelişmeler, Mustafa Kemal'in bütün duyuru ve telgrafları, TBMM'nin çıkardığı kanunlar vb. Türkoğlu gazetesinde yer alır. Ülkenin değişik yerlerindeki illerin işgalini kınayan bildiriler, miting çağrıları, orduya destek ve yardım kampanyaları Türkoğlu gazetesinin baş sütunlarında yer verilen haberlerdir. Ayrıca, Mithat Akif Bey'in; Bolu'nun imarı ve gelişmesi, ülkenin kalkınması, halkın aydınlatılması konularında dikkat çekici önerileri de Türkoğlu Gazetesi'nde ilgiyle takip edilmektedir...

MİTHAT AKİF BEYİN ZONGULDAK'A GELİŞİ...

Bolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti''nin, 19 Eylül 1922'de yapılan seçimlerinde, Mithat Akif Bey, en çok oy alarak seçilen adaylardan birisidir. Ancak iİlerleyen dönemde Mithat Akif Bey'in yaşamını Zonguldak'ta sürdürdüğünü görüyoruz, Zonguldak'a ilk geldiği zaman Kasaptarla ocaklarını işletme görevi verilmiş, daha sonra CHF ve Halkevi başkanlığı görevlerini üstlendiğini görüyoruz Türkoğlu Gazetesi yayın hayatına son vermeden Bolu'dan ayrılan Mithat Akif Bey, yaşamının bundan sonraki yıllarını Zonguldak'ta sürdürür.
Mithat Akif Bey, Mondros Ateşkes Anlaşması'nı izleyen işgal günlerinde, kaymakamlık görevinde bulunduğu Zonguldak'ta, 1930'lu yılların başında, Vilayet İdare Heyeti Reisi olarak görevlendirilir. Halk Fırkası başkanlığının yanı sıra, Zonguldak Halkevi'nin de kurucusu ve başkanı olur. Son yıllarında bütün gücünü ve emeğini; Zonguldak'taki hizmetler, eğitim ve kültür faaliyetleri için kullanır.

ZONGULDAK HALKEVİ'NİN KURUCUSU VE YENİ BİNASINDA GÖREV YAPAN İLK BAŞKANI...

Halkevi inşaatının temelinden açılışına kadar olan sürede birebir olarak çalışmaları yerinde takip etmiştir. Zonguldak'a sanat ve kültürün kazanımında en büyük destek verenlerin başında gelmektedir.


Halkevi bünyesinde; kütüphane kurulması, gençlik teşkilatlarının oluşturulması, spor, müzik kulüplerinin kurulması çalışmalarının öncüsü olur. 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yıl kutlama programında önemli rol üstlenmiştir.

Zonguldak ve çevresinde; öksüz, fakir, kimsesiz çocukların eğitim, sağlık hizmetleri için koşturur. İşsizlere, gariplere sahip çıkması, kendisine; Mithat Baba lakabının verilmesine yol açar. Doktor Necati Bey ve Mecit beylerle birlikte sağlık ekipleri oluşturarak ilçe ve köylere sağlık taramalarına çıkar.(Kendisi de Tıbbiye'de okumuş, siyasi eylemleri sebebiyle okuldan uzaklaştırılmıştı) Kaza ve nahiyelere telefon hatlarının çekilmesi, elektrik hatlarının yaygınlaştırılması, yol yapım faaliyetlerine bizzat nezaret eder. Memlekete hizmet aşkı o denli yüksektir ki, bu yol yapım çalışmaları sırasında, yol yapımında çalışanlarla aynı çadırlarda yatıp kalkar, çalışmaları yakından denetler.

SAĞLIK DURUMUNUN BOZULMASI VE VEFATI...

Uzun süredir kendisini etkileyen şeker hastalığının, mücadele yıllarının zor ve zahmetli günlerinin, Bekirağa Bölüğü ve Malta zindanlarının yıprattığı bedeni; 1934 yılı başında,daha önceleri yakalandığı ve giderek ağırlaşan zatürreye dayanamaz.. .Bir süreliğine İstanbul'a Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürülerek tedavi görse de, kısa bir iyileşme dönemi sonrasında, çok erken sayılabilecek bir yaşta,53 yaşında iken, 5 Mayıs 1934'de vefat eder. Zonguldak Yeni Cami'de kılınan cenaze namazından sonra, Halkevi bandosu eşliğinde, bütün çevre yerleşimlerden gelen çok kalabalık bir halk topluluğu tarafından, Kozlu yolundaki Hastane yanı mezarlığında, ebedi istirahatgahına defnedilir.

AVUKAT BEKİR SITKI BEY, MİTHAT AKİF'İN MEZARI BAŞINDA ŞU KONUŞMAYI YAPAR...

-- Çok yüksek ruhlu bir insan, büyük bir vatanperver, pek muktedir bir teşkilatçı ve bütün insani fazilet ve meziyetleri şahsında cemetmiş büyük yaradılışlı Mithat Akif'i dün gece aramızdan kaybettik. Bugün de ebediyetin kara topraklarına gözyaşlarımızla birlikte tevdi ediyoruz.
-- O büyük Türk evladı, memleketinin bütün inkılap savaşlarında ön safta hazır bulunmuş, bu yüzden çok kahırlar çekmiş, Malta zindanlarında senelerce yatmış ve azminden, kuvvetli iradesinden hiçbir şey kaybetmemiş, bütün hayatını memleketine vakfetmiş büyük bir şahsiyetti.
-- Harbi Umumi'de,burada kaymakam iken, vakit düşman Zonguldak önüne geldiği zaman dahile kaçmak isteyen ahalinin önüne düşerek; nereye gidiyorsunuz, düşman donanmasına birlikte göğüs gerelim, diye deniz kenarına doğru ilerlemesi, kahraman ruhunun bariz misallerinden birisidir.
Mithat Akif Zonguldak Halkevi başkanlığında bulunduğu dönemde canla başla hastalık demeden çalışmıştır. Öyle ki ölüm yatağında bile dudaklarından dökülen son cümleler şunlar olmuştur: "Yapılacak işler var... Seyfi Çavuş hazır ol; teşkilata gidiyoruz!... Beni Halkevine götürün!... Halkevi bahçesini görmek istiyorum!..." diyor ve son sözleri:"Gazi!. Ankara!... " olmuştur...

MEZARI DÖNEMİN BELEDİYE BAŞKANI TARAFINDAN ŞİMDİKİ YERİNE NAKLEDİLDİ...

Mithat Akif Beyin Hastane yanındaki mezarı, kentleşmenin getirdiği büyümeden dolayı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak dönemin Zonguldak Belediye Başkanı Hüseyin Öztek, (1968-1977) Zonguldak'a hizmet vermiş bu devlet adamına vefa örneği olacak bir çalışma ile kaybolmuş mezarını ortaya çıkarmış ve şimdiki Belediye Asri mezarlığına taşımıştır. Eski mezar taşıyla birlikte yeni mezar taşı yaptırmış ve bu devlet adamını ebedi istirgahına taşımıştır...

Yardımcı kaynaklar...
Doğu Karaoğuz (Araştırmacı-Yazar)
Tuna Aratoğlu (Araştırmacı-Yazar)