Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Devrekli hemşehrimiz, dostumuz, güzel insan Yüksel Kocaman, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı oldu...

Haberi ajanslardan önce İbrahim Tığ verdi.

"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na Yüksel can atandı" diye mesaj attı.

Kendi toprağından birinin, devlet katında önemli görevlere gelmesi insanı gururlandırıyor.

Bu toprağa olan bağlılığını artırıyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanan dostumuz Yüksel Kocaman, tam bir Devrek aşığıdır. Bulduğu her fırsatta anne-babasının da halen yaşadığı Devrek'e gelir, dostlarıyla buluşur. Her kesimden insanla diyalog kurar. Makam, mevki hırsı, kibir yoktur.

Bu insani özellikleriyle çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyoruz.

Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nı tenzili rütbe gibi görenler olabilir. Ama öyle değil. Yüksel Kocaman, bu görev için özel olarak seçilmiştir.

Bugüne kadar geldiği her görevde başarılı olan Yüksel Kocaman'a yeni görevinde de başarılar diliyoruz. Hayırlı ve uğurlu olsun, Allah utandırmasın.

Bir kemiğe bakar!

Bugünlerde acayip duygular içindeyim.

Kendimi Türkiye gibi hissediyorum.

Bir haber yüzünden savcı büromuzda arama izni talep etti. Hakim karar verdi, polis aradı. Kendimi 17/25 Aralık mağdurları gibi hissettim!

Sonra politikacıların ceketinin altına saklanan yüreksizlerin saldırı girişimiyle karşı karşıya kaldım. Kendimi 15 Temmuz darbe girişimine maruz kalan Türkiye gibi hissettim. Güzel ülkem, Türkiyem de saldırı altında!

Gerçi Türkiye'nin düşmanlarının çoğu Güney'de!

Bize yapılan saldırılar Kuzey'den geliyor, her ne hikmetse!

Türkiye; DAEŞ, PKK, DHKP-C gibi örgütler, CIA, MOSSAD, El Muhaberatı, Alman, Fransız, İngiltere istihbarat birimleriyle mücadele ediyor.

Bizim mücadele ettiklerimize bakar mısınız?

Hazine işgalcileri, kaçak kömürcüler, tefeciler, nitelikli dolandırıcılar, atama-tayin işlerinden avanta alanlar, siyasi etiketleriyle rant yaratanlar, çıkarcı medyacılar!

Olsun "düşman" düşmandır. Seçme şansımız var nasıl olsa!

Biz düşmanımızı kendimiz seçeriz! Tanımadığımız kişiyi düşman bellemeyiz!

Görüyorsunuz değil mi? Bizimle baş edemeyen zavallılar, nasıl da güç birliği yaptılar. Ama bunların birliği, aralarına bir kemik atıncaya kadar... Bir bakmışsınız, kavgaya tutuşmuşlar! Birbirlerini ısırıyorlar.

Bunlar sürü halinde hareket gediyorlar! Yüksekten uçuyorlar! Kargalar gibi!

Biz ise, yalnız kaldık kartallar gibi!

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez!

"Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez" çok eski ve anlamlı bir sözdür.

Sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz. Hızır Aleyhisselam gelir kendisine yardımcı olur. Onlara en sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar "kötü yola sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler" diye...

Benim işlerim de böyle... Hep son dakika... Gelir "Hızır"ın biri, yardım eder, gider...

Yüce Mevla'ya beni koruyup kolladığı, son dakikalarda da olsa her dertten kurtardığı, kötülük yapanları cezalandırdığı için binlerce kez şükrederim. Şükretmeye de devam edeceğim...

İşadamının SİT'iyle, ÇED'iyle uğraşan Pakistanlı...

Pakistan'da bir milletvekilinin danışmanı, işadamının SİT'iyle çok yakından ilgileniyor.

Danışman, milletvekilini elinden tutup Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne götürüyor. Gerçi Pakistan'da Milli Emlak Müdürlüğü var mı, bilmiyoruz ama! Adam öyle anlatıyor. Sorun çözülmeye çalışılıyor. Bunlar, bugüne kadar söz verdikleri birçok işi yapmamışlar. "Şube Müdürü yapacağız" diye para aldıkları kişiyi bile kandırmışlar.

Bir milletvekilinin, bir danışmanın, işadamının SİT'iyle, ÇED'iyle ne işi olur?

Siz halkın SİT'iyle ilgilensenize!

O kadar boş zamanınız varsa, kendi SİT'inizle ilgilenin.

Bunlar Pakistanlı işte... Türkiye'de olsa böyle mi olur?