Değerli okurlarım; benim toprağına, suyuna, insanına gönül verdiğim iki köyüm oldu. İlki, derin karın olduğu bir kış gününde doğduğum, çocukluğumun geçtiği Safranbolu&[#]8217;nun Güney Köyü; diğeri ise, &[#]8220;Karayolları Hatırası&[#]8221; diyebileceğim, son yirmi yıla yakın zamandır sakini olduğum, eski adı &[#]8220;Abas&[#]8221; olan, Kozlu&[#]8217;daki Esenköy&[#]8217;dür.

Çocukluğumun geçtiği yıllarda, iş, güç, yokluk, sıkıntı çok olduğu için, yaşım kırklara-ellilere gelene kadar &[#]8220;kurtuldum&[#]8221; diye sevindiğim, çocukluk yıllarımın geçtiği köyüme biraz uzak oldum, uzaktan baktım. Hatta Karayolları&[#]8217;ndaki ilk yıllarımda, Kastamonu&[#]8217;ya giderken yakınlarından geçtiğim tepelerin dik yamaçlarındaki tarlalarımızın olduğu tarafa bakmak bile içimden gelmezdi.

Ancak daha sonraları, yıllar geçtikçe, köyüme olan bakışlarım, düşüncelerim değişti. Mühendisliğin, ulaşılması çok zor olduğu bir zamanda, köyden çıkan ilk mühendis ve hele bir de profesör olunca; köyümün ve köylülerimin sorunlarına olan ilgim, katkılarım, onlarla olan sohbetlerim de artınca, aramızdaki sıcaklık da arttı. Birlikte olduğumuz zamanlarda karşılıklı ilgi ve sevgi, çok içten ve gönülden oldu ve halen de oluyor. (Ancak, laf aramızda, başlattığımız köy meydanı ve çevre düzeni projesini bitirmediği için, şimdiki muhtarımıza biraz kırgınım.)

Övünmek gibi olmasın, ama son yıllarda, köyüme yolum düştüğünde, minareden &[#]8220;Dikkat, dikkat hocamız köy kahvesine gelmiştir. Halkımıza duyurulur&[#]8221; şeklinde duyuruların yapıldığı bile olmuştur. Toplumun zayıf ekonomik ve sosyal çevrelerinden çıkıp da bir yerlere gelebilen ve köyünden, kasabasından, köklerinden kopmayan sınıf değiştirmişlerin yaşadığı güzellikleri hep yaşadım ve halen de yaşıyorum.
Bu arada, daha önce, Pusula Gazetesi&[#]8217;nde, &[#]8220;Acemi Danamızın Acemilikleri, Çatal Kazık Çakılmaz&[#]8221; gibi başlıklarla çıkan yazılarımda, şimdilerde adı &[#]8220;Güney Kafe&[#]8221; olan köy kahvehanemizde, köylülerimle olan sohbetlerimi sizlerle de paylaşmıştım.
Bu arada, birlikteliklerimizden birinde, köyün kahvehanesini işleten ve yakın zaman önce rahmetli olan, Sevgili Abdurrahman&[#]8217;ın, &[#]8220;Şenol Abi, ne alırsın? Sana ne yapayım?&[#]8221; sorusuna cevabımı beklemeden, &[#]8220;Abi sana güzel bir kapiçino yapayım&[#]8221; dediğini de unutmam mümkün değildir. Herhalde, rahmetli de sağlığında, &[#]8220;Lan vicdansız, ayran, kızılcık (ekşi üzümden yapılan) nerdek şerbeti, ıhlamur, köyde tarımı da yapılan safran çayı nereye gitti de kapiçino yapıyorsun?&[#]8221; fırçamı unutmamıştır. Nur içinde yatsın.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; son yıllarda, Karabük&[#]8217;ten, Safranbolu&[#]8217;dan ve köylerinden söz edince, Sayın Mehmet Ali Şahin&[#]8217;i hatırlamamak, kadir kıymet bilmemezlik olur. Köyümüze 8-10 kilometre uzaklıktaki, Ovacık ilçesinin Ekincik Köyü&[#]8217;nden olan Sayın Vekilimizin ilgi ve hizmetlerinden köyümüz de payına düşeni fazlası ile almıştır. (Belli olmaz, belki bundan sonra alamayabilir!).
Toplam nüfusu 150 bin kadar olan Karabük-Safranbolu ikilisine 50 bin dolayında(!) öğrenci kazandırmanın; kampüse (yasal olarak mümkün olmayan!) havaalanı bile yapma girişiminde bulunmanın mükafatı olarak ve Sayın Şahin&[#]8217;in desteği ile Vekilimiz olan Sayın Rektör Milletvekilimizin adı ise, çoktaaan unutulmuştur.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; bu yazımın amacı, ilk köyümden söz etmek olmayıp, halen yaşadığım ikinci köyüm olan Zonguldak&[#]8217;ın Kozlu ilçesinin Esenköy&[#]8217;lü birkaç değerli teyzenin ve ablanın, bir ev önü sohbetinden yapacağım alıntıları sizlerle paylaşmaktır. Ancak, yazının girişi gene uzadı.
Yirmi yıla yakın bir zamandır sakini olduğum Kozlu Abas (Esenköy) Köyü&[#]8217;nde de, köylülerin benden, benim köylülerimden bir sıkıntımız olmadı. Bu köyde mekan kurmamda, 1970&[#]8217;li yıllarda, Zonguldak-Ereğli yolunun yapımı sırasında personelim (şimdilerde de komşum) olan bir kardeşimiz sebep olduğu için, bu ikinci köyüme &[#]8220;Karayolları Hatırası&[#]8221; diyebilirim.
Köydeki ilk yıllarımda, ders yılı sonlarında bahçemizde partiler düzenlediğimiz, kitaplar, kalemler, defterler paylaştığımız köy bebeleri çoktan ana-baba oldular. Ancak baba olanlar, babaları, büyük babaları gibi madenci olamayınca, başkaca da bir iş bulamayınca, birçoğu köylerini, kentlerini bırakıp başka yerlere gittiler. Hele bir de köydeki Üniversite Hastanesinde taşeron işçilikleri de olmasaymış, durum daha da kötü olacakmış.
Hatırlarsınız, bundan bir önceki yazımda, Esenköy Merkez Camisi&[#]8217;nin hemen yanında, manzarası hoş bir noktada, köylülerin &[#]8220;Goca Meşe&[#]8221; diye adlandırdıkları, 450-500 yaşında olduğu söylenen bir meşe ağacının olduğunu yazmıştım. Doğası, konumu uygun olan bu ağacın mümkünse &[#]8220;anıt ağaç&[#]8221; olarak korunması ve altının da oturma ve seyir yeri olarak tanzimi önerimi, Sayın Kozlu Belediye Başkanımızın ve Ormancı dostlarımızın ilgisine arz etmiştim.
[*] [*] [*] [*]
Bundan kısa bir süre önce, kendilerini yakından da tanıdığımız, orta yaşın üstünde üç-beş komşu teyze ve çok aklı başında bir komşu abla, güneşli ve ılık bir havada; köyün henüz köy dokusunun ve yaşantısının bozulmadığı bölümünde bulunan Emine Teyze&[#]8217;nin evinin önünde, gizlisi-saklısı olmadan, ara sıra düşük dozda kahkahalar da atarak, sohbet ediyorlardı. Artık köylerde bile yaşanması, bulunması zor olan bu sohbetlerinin, yukarıdaki arz konusu ile ilgili bölümlerini, hoşgörülerine sığınarak (kendi şiveleri ile!), aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum.
[*] [*] [*] [*]
Emine Teyze: Gız şu bizim Garayolcu Hoca va ya, caminin dibindeki Goca Meşe&[#]8217;yi gazeteye vemiş. &[#]8220;Bu meşe bin yaşında, belediye, hükümet bunu gorusun&[#]8221; demiş. Benim böyük torun Alaaddin söyledi. Adamla gelmişle, meşenin dibini ter temüz etmişle, oturacak yerle de yapmışla. Meşenin üstüne de sarı teneke çakmışla. Tenekeye de &[#]8220;madencilerin anasına...&[#]8221; deyi yazmışla. Çok gözel olmuş.
Ürfet Ağa&[#]8217;nın Gelini Elif: Emine Hala, orasını ben de gördüm. Çok güzel olmuş. Goca Meşe&[#]8217;ye çakdıkıları sarı teneke, teneke değil; plaka. Üstüne yazdıkıları da &[#]8220;madencilerin anasına...&[#]8221; değil, &[#]8220;bu köyden maden gazalarında şehit olan 22 madencinin anısına&[#]8230;&[#]8221;
Hayriye Teyze: Ben bu hocanın aklına şaşarın&[#]8230; Memlekette isyanları gorumayala&[#]8230; Her gün u kada iysan ölüken meşeyi mi goruyacaklarımış? Yanı başımızda yıllardu daş ocağı çalışduruyala. Daha düne gada, meyvesini topladuğumuz gocaman gocaman, canım kesdane ağaçlarını devürdüle. Devürmedükleri de, gışın toprak gaymasıynan devrülüya. Garşusundaki Hacı Gilin, Deli Musaların filan evleri de, dinamütden çatladı. Köy gasaba oldu, hala doğru- dürüst yolu yok. Hela guyuları yollara akıya. Hoca gazeteye bunları verseymiş ya...
Fatma Teyze: Gız Hayriye&[#]8230; U daş ocağıynan muhtar hanım da uğraşıyamuş emme, &[#]8220;Ocak ruhsatlı. Yapılacak bi şey yok&[#]8221; deyalarımış.
Ürfet Ağa&[#]8217;nın Gelini Elif: Demek ki kestane ağaçlarını devirsinler; etrafı toz-duman etsinler, her gün sabahdan akşama takı, tak ve lağım sesleriyle insanları huzursuz, rahatsız etsinler, &[#]8220;evleri çatlatlatsınlar&[#]8221; diye ruhsat vermişler.
Hava Teyze: Gız, Goca Muhtar zamanında köylünün imeceyinen yapduğu, dağlardan boruynan su götüdüğü aşadaki eski köy çeşmesi va ya, çeşmenin önünde, gece-gündüz, içi su damacanalarıynan dolu arabalar guyruk oluyamuş. Bazı kere, uşak çişi gada az akan suda gaplarını doldumak üçün, gece yarılarına gadar bekleyalarımış. Arabalardan bağıra bağıra şarkı-türkü çalıyalarımış. Su almaya, çoluk-çocuğuynan gelenlerden, mangal yakanla, piknik yapanla bile oluyamuş. Hoca, goca meşenin altını deyil, su almaya gelenler üçün, &[#]8220;eski çeşmenin yanında bi piknik yeri yapsınla&[#]8221; deyi yazsaydı ya!
Fatma Teyze: Bazı kere boru patlamasından filan, İmamın Oğlu Hacıali, Arucu Selahaddin gibi bir, iki hayırsever arızayı giderene gadar çeşmenin suyu kesiliya ya, u zaman gelip de su bulamayanla, &[#]8220;Belediye neye bu suya bakmaya, suyu akıtmaya?&[#]8221; deyi bağırıp-çağıranlar bile oluyamuş. Birisi suyun yokluğuna gızgunluğundan çeşmenin borusunu-musluğunu parçalamış. Çeşmenin yanında, Ormancıların dikdüğü, bi dut ağacı varıdı ya, unu bile gırmışla, kesmişle. Bunlara iysan denü mü be!
Ürfet Ağa&[#]8217;nın Gelini Elif: Sizin haberiniz yok. &[#]8220;Çeşmenin suyu, kısırlığa, böbrek taşlarına iyi geliyormuş&[#]8221; diye, bir laf da çıkarmışlar. Su için gelenler, onun için geldiklerini ve beklemeye katlandıklarını söylüyorlarmış.
Hava Teyze: Gız bunların hiç aklı yokmuymuş be! Ismayıla Gilin, u çeşmenin suyundan başga, yıllardu içdükleri başka su yok. Gelininin uşak üçün gitmedüğü dokdur galmadı. İzet Dayı da böyrek daşından gaç kere ameliyet oldu. İyi gelseyidi, unlara iyi gelüdü. Kimseye sormayalamıymış!
Ürfet Ağa&[#]8217;nın Gelini Elif: Vallaha bu milletden korkulur. Şimdi de, o korunan Goca Meşe&[#]8217;nin altında &[#]8220;yatır varmış&[#]8221; diye de uydurular. Bundan sonura goca meşeye çul-çaput bağlamaya, adak adamaya, altında adak gurbanı kesmeye de gelirler!..
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; yukarıdaki sohbete katılan, Ürfet (Rıfat) Ağa&[#]8217;nın Gelini Elif, köyde aklı başında, sözünü-sohbetini iyi bilen, değerli bir kardeşimiz olarak bilinir. Bu değerli kardeşimize, daha sonra, ülkemizdeki bu terör yangınları ve yangınlarda yanan canlar konusunda ne düşündüğünü sordum. Cevabını da sizlerle paylaşmak istiyorum:
&[#]8220;Hepimizin içinde olduğu gemi, tarihinde hiç geçmediği, görmediği kadar iç ve dış tehlikeler altında giderken yolcuların konuşacağı zaman değildir. Bize düşen, gemiyi yönetenlerin ve yürütenlerin bizlerden istediği sıkıntılara, fedakarlıklara katlanmak, kendilerine mümkün olan yardımları yapmaktır.
Onlardan beklediğimiz de, daha önceki zamanlardan ve seferlerde hiç olmadığı kadar, çok daha dikkatli hareket ederek, hata yapmadan gemiyi selamete çıkarmalarıdır. Bilirsiniz, eşek çamura saplanınca, onu çıkarmak için, sahibinden daha güçlüsü olmazmış. Her şey bir tarafa bırakılmalı, çıkartılan ve çıkartılması muhtemel yangınların engellenmesi, yeni canlarımızın ölmemesi için, devleti ve milleti ile birlik ve beraberlik içinde, ne gerekiyorsa yapılmasını istiyoruz.

En son, İstanbul&[#]8217;da yanan canlara ve tüm şehitlerimize Allah&[#]8217;tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı; canla-başla mücadele eden güvenlik güçlerimize yardım ve başarı dilemekten başka ne diyebilirim?&[#]8221;

Gerçekten de denilemez değerli kardeşim... Dediklerine ben de yürekten katılıyorum. Ya siz?
[*] [*] [*] [*]
BİR HATIRLATMA&[#]8230;
Değerli okurlarım; ülkemizde insanlıktan az-çok nasibini almış olan herkesi derinden üzen yangınlar sürse de, yapılması gereken ekonomik ve sosyal faaliyetlerin yapılması gerekiyor.
Nihayet, politikacıların üzerinde konuşmaktan, bizlerin de onları dinlemekten yorulduğu, yılların hikayesi olan Filyos Projesi ile ilgili ilk somut adım atıldı. Sayın Başbakanımız tarafından, liman inşaatı başlatıldı. Hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.
Bilindiği üzere yollar, tüneller, barajlar ve de limanlar, birer altyapı yapılarıdır. Bu yapılar, başka hizmetlere ve üretim faaliyetlerine altlık olarak kullanılmadıkça, tek başlarına bir işe yaramazlar. Örneğin, üzerinden geçen insanlar ve taşınan mallar olmadıkça, bir yolun yapılmış olmasının bir değeri olmaz.
Yapılacak olan Filyos Limanı&[#]8217;nı kullanacak üretim tesisleri, bu üretim tesislerinde üretilen ya da limana gelecek olan malların, işlenmesi ve taşıması için, burada yaşayacak insanların yaşaması için gerekli olan tesislerin de liman inşaatı ile uyumlu olarak gerçekleştirilmesi zorunludur. Aksi halde, etrafta örneklerini gördüğümüz, bir derenin iki yanındaki tünelleri yapıp da dere üzerindeki köprünün yapılmaması; ya da köprünün yapılıp da tünellerin yapılmaması gibi bir durum ortaya çıkar.
Sayın Başbakanımızla gelen siyasi heyet arasında, ilk köyümün Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin de vardı. İnşallah kendilerinin, hizmetler ve yapılması gerekenler konusunda, ikinci köyümün, ilimin milletvekillerine bazı uyarıları olmuştur!

Tekrar bölgemize ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim.
[*] [*] [*] [*]
Not: Yukarıda paylaşılan sohbette geçen isimler ile Goca Meşe&[#]8217;nin korunması ve altında oturma yerleri yapılması gerçek değildir. Konuşulan hususların gerçekliğine ve içtenliğine ise şahitlik ederim.