Zonguldak’a yapılması düşünülen yeni hastane yeri için tartışmalar sürüyor.

Hastane işinin yarım kalmasını avantaja dönüştürebiliriz.

Ama inşallah yine şehir içine sıkıştırmayız.

Şehri büyütmek istiyorsak, açılım yapmamız şart.

Elvanpazarcık’ta stadyum yapmayı düşündüğümüz çok büyük bir alan vardı.

Oraya hem hastaneyi, hem de stadyumu yapabiliriz.

Ve kentleşme de o bölgeye kayarsa, şehrin önünü açmış oluruz.

En kolayı TTK Merkez Atölyesi’nin yerine hastane yapmak.

Ama orası da Merkez’in önünü tıkar!

AK Parti İl Başkanı Zeki Tosun, “Merkez Atölyesi” diye diretiyor.

Ama o fikir, kendi fikri değil!

Fikrin sahibini biliyorum, seviyorum!

Biraz daha geniş bakabilmelerini tavsiye ediyorum!

Elvanpazarcık’taki orman arazisinde 150 dönümden büyük bir alan var.

Tıp Fakültesi’nin yapıldığı Abaz’daki gibi orman arazisi devlet yatırımı olacak, çevredeki özel araziler de konutlaşmaya açılacak.

Böylece şehir merkezindeki sıkışıklık ortadan kalkmış olacak.

“Elvanpazarcık uzak” diyenlere, “Ereğli Devlet Hastanesi’nin merkeze uzaklığına bakın” diyebiliriz.
Stadyumu ve hastaneyi aynı yere yapalım.

Bir taşla iki kuşu birden vuralım…

Seke seke gireceksiniz efendim!

Ankara’da ikamet eden ve internet sitemizi yakından takip eden bir dostum aradı.

“Milletvekili ve danışman hikayelerini abartılı buluyordum. Ama az bile yazıyormuşsun” dedi.
Sonra yaşadığı olayı anlattı:

“Ankara’da bir yerde, anılan milletvekili ve danışmanı ile karşılaştım. Eğer tanımıyor olsam; danışmanın milletvekili, milletvekilinin de danışman değil, değnekçi olduğunu sanırdım. Danışman, milletvekiline, ‘Burada tek ayaküstünde beklemeniz gerekiyor. İçeriye de seke seke gideceksiniz’ dese, itiraz edecek durumu yok! Siz böyle bir hatayı nasıl yaptınız?”

Şaşırmadım…

Yutkundum…

“Gel daha sana neler anlatacağım…” dedi.
Bir fırsat bulup Ankara’ya gitmem lazım!

İyi bir keseye, iyi bir masaja ihtiyacım var!

Belki oralarda milletvekili ve danışmanla da karşılaşırız!

Cingan çalıya, Kürt oynaya!

Hafta sonunda Esas 67 Burda AVM’ye gittim.

Otoparklar daralmış. Her yer araç dolmuş.

Çıkarken güvenlik görevlisine, “İçeride yer yok. Neden araç alıyorsunuz? Gereksiz yere dolaşıyoruz” dedim.

“Yapacak bir şey yok” dedi, duyarsızca!
Elbette, yapacak bir şey yok!

Kazanacak para çok!

Sen otoparkı parselle parselle dükkan yap, depo yap!

AVM’nin çevresindeki otopark alanlarını yeni işyerlerine kirala!

Sonra “yapacak bir şey yok” de!

Biz bu işin üzerine gideriz arkadaş…

Kimsenin bize bu işkenceyi yapmaya hakkı yok.

AVM’nin içinde, bizim köydeki tabirle, Cingan çalıya, Kürt oynaya!

Her yer doldurulmuş! AVM’ye yazık olmuş…

Günün Fıkrası: Temel, hadi kalk! Saat beşe celeyi!

Temel, karısı Fadime ile dargındı. Ayrı odalarda yatıp-kalkıyor, konuşmak gerektiğinde de karşılıklı yazışarak, anlaşmaya çalışıyorlardı. Bir akşam Fadime, yatmak üzereyken, dolabın yanında bir pusula buldu. Üzerinde şöyle yazıyordu:

"Sabah beni beşte uyandıraysun!.."

Ertesi sabah sekizde uyanan Temel, yanındaki masada şu pusulayı buldu:

"Temel, hadi kalk! Saat beşe celeyi!.."

Şimdi bu fıkrayı niye yazdığımızı düşünüyorsunuz, değil mi?

Bizim Zonguldak milletvekillerinin durumu ve birbirleriyle uyumu aynen bu!

Uydu mu? Uydu