Üşüyordu
Zaman zaman elleri buz kesiyordu.
Büyüklüğünü
Sığınılacak bir dağ kadar olan büyüklüğünü
Onu kaybedince anladık.
İçi alev alev
Yangın yeri gibi
Bilemedik.
Kaybedince anladık.
Onun içerisinde volkanlar barındırdığını
[*] [*] [*] [*]
Ankaranın soğuğunda ceketle gezerdi.
Paltosu yoktu.
Çok soğuk günlerde Şefik Kolaylının muşambasını ödünç alırdı.
7 Kasım 1920
Gazetelerdeki ilanı gördü.
Genelkurmay Başkanlığı istedi
Milli Eğitim Bakanlığı yarışma açtı.
Kazanana 500 lira ödül var.
Büyük para
İlgilenmedi
Yarışmaya 724 şiir katıldı.
İstenilen çıkmadı içlerinde
Sinmedi insanların içine
Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, yarışmaya katılmasını istedi.
- Millet için yazılacak şiirden para alınmaz.
Geri çevirdi.
Yarışma dışı tuttular.
Yazmaya başladı.
Gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında Taceddin Dergahının duvarlarına kazıdı.
17 Şubat 1921de Sebülirreşad dergisinde yayımlandı.
1 Mart 1921de Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mecliste okudu.
12 Mart 1921de dört defa okunup ayakta alkışlanmıştı.
Meclisi bir coşku tufanı kaplamıştı. Alkışlarla Meclis inlerken, mahcubiyetinden başını kolları arsına alarak, sıranın üzerine yumuldu.
Mecliste duramayıp dışarı çıktı.
Milleti için yazdığı şiire gurur duymayı bile çok gördü kendine
12 Mart 1921de Meclis tarafından Milli Marş olarak kabul edildi.
Verilen ödülü kabul etmedi.
Ankaranın ayazında yine üşüyordu.
Yine arkadaşından aldığı ödünç paltoyu giyiyordu.
[*] [*] [*] [*]
Şefik Bey, Şu mükafatı reddetmeyip bir palto alsan olmaz mıydı? dedi.
Onunla iki ay konuşmadı.
Soğuk günlerde artık ceketle dolaşıyordu.
[*] [*] [*] [*]
Vefatından kısa bir süre önce Hakkı Tarık Usun da aralarında bulunduğu misafirler, ziyaret ettiler.
Bitkin bir durumda olduğu için yatağına uzanmıştı.
Söz, İstiklal Marşına intikal etmiş ve misafirlerden biri:
- Acaba, yeniden yazılsa, daha iyi olmaz mı?
Birdenbire başını kaldırdı ve kesin bir cevap verdi:
- Allah, bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın!..
[*] [*] [*] [*]
Bilinen bir hikaye
İstiklal Marşımızın yazarı merhum Mehmet Akif Ersoyun hikayesi
Hatırlamakta
Hatırlatmada yarar var.
Daha doğrusu unutmamak lazım
[*] [*] [*] [*]
Konu nereden çıktı?
Pazar günü Ankaradaydım.
İçliklerimi giydim.
Üzerine kışlıklarımı çektim.
Kazak, ceket, palto
Bereye varıncaya kadar hepsi tas tamam.
İki saat Ayrancıda ayazda bekledim.
Rüzgarı kesen bir duvarın arkasına sığındım.
Onlarca kişi beraber bekledik.
Zaman gelip, kapılar açılsın
İçeri girelim
Kaloriferler yanmasa bile
En azından içerisi sıcaktır.
[*] [*] [*] [*]
Soğuktan çenesi birbirine vuran insanlar, birbirimizin yüzüne bakıştık durduk.
Tek laf etmedik birbirimize
[*] [*] [*] [*]
Bu kısmı ayrı yazacağız.
Kısacası
Ankaranın ayazında iki saat kaldım.
Ciğerlerim sızlıyor.
Aklıma O geldi.
[*] [*] [*] [*]
Buradan baktım, şimdiki vekillerimize
Ve daha etkili ve yetkili kişilere
Ancak bunlar kendiliğinden kendilerine yol açıyorlar.
Akif görüyor bizi
Gerçekten içi sızlıyordur.