Cami yaptırmaya karar veriyor.

Yer tespiti yapılıyor.

Cami, ismini bulunduğu semtten alıyor.

İstanbul Laleli…

Laleli Cami…

Cami yaptırıp da ismini vermeyen ender padişahlardan biridir.

Sultan Üçüncü Mustafa…

[*] [*] [*] [*]

Cami yapılırken, burada “Laleli Baba” isminde birinin yaşadığını öğrenir.

Önde gelen isimdir.

Hikmetli sözler söyler.

Güzel sohbetler eder.

[*] [*] [*] [*]

Nasibini almak istedi.

Cami inşaatını denetlemeye gittiğinde adamlarıyla Laleli Baba’ya haber gönderdi.

Onu davet etti.

Laleli Baba, hemen davete icabet etti.

Padişah, sohbetinden memnun kaldı.

Sık sık görüşme arzusuna kapıldı.

Ayrılacağı sırada sordu…

- Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir?

- Yiyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hacetini (büyük tuvaletini) yapabilmektir.

Padişah, cevabı hiç beğenmedi.

Hikmetli sözlerle konuşan, güzel sohbetler eden birine bu cevabı yakıştırmadı.

Hatta biraz kaba buldu.

Laleli Baba’ya veda edip maiyetiyle birlikte saraya döndü.

Ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalandı.

Bildiği yöntemleri denedi.

Olmadı…

Sarayın hekimlerini çağırdı.

Çeşitli ilaçlar denediler.

Olmadı...

Padişah kıvranıyor.

Maiyetinden birinin aklına Laleli Baba geldi.

- O belki bu derde çare bulur.

Zaten denemedik başka yol da kalmadı.

Padişaha durum anlatıldı.

O da kabul etti.

Hemen adamları, Laleli Baba’ya gönderdiler.

Durumu anlattılar.

Saraya buyur ettiler.

Padişah, acılar içerisinde kıvranıyor.

- Laleli Baba, sende var mı bu derdin çaresi?

- Sizi bu dertten kurtarırım, ama karşılığında ne vereceksiniz?

- Yaptırdığım o camiyi sana hediye edeceğim!

- Yetmez…

- Hanlar vereceğim.

- Yetmez…

- Hamamlar vereceğim.

- Yetmez…

- Laleli semtini tamamen sana vereceğim.

- Yetmez…

- Daha ne istiyorsun?

- Sizi bu dertten kurtarırım, ama arşılığında saltanatı (padişahlığı) isterim.

Padişah kem küm etti.

Kızdı…

- Tamam. Varsın saltanat senin olsun.

Beni bu dertten kurtar.

Laleli Baba, ellerini açıp dua etti.

Padişahın sırtını sıvazladı.

- Var git… Gör hacetini…

Kurtulacaksın bu dertten.

Gitti…

Kurtuldu, çektiği ağrılardan…

Bitti çile…

Rahatladı…

Derin bir nefes aldı.

Şifa bulduğuna sevindi.

Bu kez saltanatı yitirmenin hüznü çöktü yüreğine…

Hüznün gölgesi vurdu yüzüne…

Döndü Laleli Baba’nın yanına…

Laleli Baba, baktı Padişahın yüzüne…

Anladı durumu…

- Öylesine bir def-i hacete verilecek saltanat bize lazım değil.

Al saltanatın senin olsun.

[*] [*] [*] [*]

Kanuni Sultan Süleyman hastalanır.

Çilesi, derdi bitmez.

O zaman söyler, şu meşhur sözlerini:

“Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi…

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…”

Öyle ya da böyle akıp gidiyor hayat...

Tüm duygulardan bir parça yaşıyoruz.

Bazılarını derinlemesine…

Hatta dibine kadar yaşıyoruz.

Ancak en önemlisi sağlık...

İnsan her şeye alışıyor.

Ancak ağrıya-hastalığa alışanı görmedim.

Katlananı duymadım.

Aldığımız her nefesin kıymetini bilmeliyiz.

Bütün dünya bizim olsa…

Sağlık olmayınca, hükmü yok.

[*] [*] [*] [*]

Allah kimseye dert verip derman aratmasın.