Değerli okurlarım; 1970&[#]8217;li yılların sonlarında, Ereğli Kömürleri İşletmeleri (EKİ) Merkez Atölyesi&[#]8217;nde, antika değeri olan, pirinçten yapılmış bir maden ölçme aletinin, masalara isimlik yapmak için eritilmesi ile başlayan ve 37 yıllık bir çaba ile oluşturulan &[#]8220;Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Topoğrafyası Müzesi&[#]8221;nin hikayesini, Pusula Gazetesi&[#]8217;nin 8 Eylül 2014 tarihli nüshasında &[#]8220;Eritilen Tarihi ve Kültürel Değerler&[#]8221; başlığı ile sizlerle paylaşmıştım.
Annemin 1960&[#]8217;lı yılların ortalarında, Karabük&[#]8217;e göçerken, köyden getirdiği (belki, bazılarının antika değeri de olabilen) tüm bakır tava, tencere, tabak ne varsa hepsini mahalleye gelen satıcılardan, alüminyum ve plastik olanlarıyla değiştirmesinin; babaannemden kalma, 70-80 yıllık giysilerini kesip kilim yapmasının ve de Safranbolu&[#]8217;nun 100-150 yıllık konaklarının yıkılıp-yakılmaktan kurtarılıp günümüze ulaşmasının hazin hikayesini de, Pusula Gazetesi&[#]8217;nin 15 Ağustos 2015 tarihli nüshasında, &[#]8220;Koruma Üzerine&[#]8221; başlığı ile yine sizlerle paylaşmıştım.
Bu yazımda da, bölgemizde 150 yılı aşkın bir zamandır sürdürülen madencilik faaliyetlerinin, geçmişten günümüze ulaşabilen izlerini, geleceğe taşımayı ve Zonguldak&[#]8217;a bir pencere açılması amaçlanan, &[#]8220;Zonguldak Maden Müzesi&[#]8221;nden söz edeceğim.
[*] [*] [*] [*]
Dünyada, özellikle, madencilikte köklü geçmişe sahip olan Almanya, İngiltere gibi ülkelerde, terk edilen maden ocaklarının, geçmişte kullanılan madencilik alet ve araçlarının sergilendiği; geçmişin madencilik hayatının yansıtıldığı müzeler olarak değerlendirildiği biliniyor.
2001 yılında gittiğim Polonya&[#]8217;nın Krakov kenti yakınlarındaki terk edilmiş bir yeraltı tuz madeninin, her şeyin hayvan ve insan gücüyle yapıldığı dönemdeki haliyle sergilendiği galerileri ve gümüş beyazı tuz kristalleri içinde oluşturulan sanat ve doğa harikası kiliseyi, ben de hayranlıkla gezmiş ve yılda iki milyon dolayında turistin ziyaret ettiğini öğrenmiştim.
1990&[#]8217;lı yılların başından itibaren, 150 yılı aşkın bir madencilik geçmişine sahip olan Zonguldak&[#]8217;ta da, yurt dışındaki bu tür oluşumları bilenlerin; tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve Zonguldak&[#]8217;ın madencilik geçmişine duyarlı ve vefalı olanların da, Zonguldak&[#]8217;ta böyle bir oluşumun olmasını dillendirmeye başladıkları görülür.
Yukarıda sözünü ettiğim yazılarımda; karnını doyurma ve çoluk-çocuğunu, aç-açık bırakmama mücadelesi içinde olan insanlardan, her konudaki, kendilerinin farkında bile olmadıkları tarihi ve kültürel değerleri korumalarını ve geçmişe taşımalarını beklemenin insafsızlık olacağı mealinde değerlendirmelerim olmuştu.

Ancak, &[#]8220;kazanç, kayıp, kar, kış, fırtına&[#]8221; demeden, yıllarca kendilerini taşıyan Ereğli Kömürleri İşletmesi-Türkiye Taşkömürü Kurumu (EKİ-TTK) gemisinin birinci mevkiindeki seçkin yolcularının ve yöneticilerin, kendilerini taşıyan emektar geminin ve yaşadıkları kentin geçmişiyle ilgili, böyle bir oluşumu düşünmemeleri ve gerçekleştirmemeleri ise (bilinçsizlik, duyarsızlık değilse), vefasızlık olarak da değerlendirilebilir.

Çok şükür, bu oluşum, bu alandaki büyük birikimin ulaşılabilen son kalıntılarıyla; geç de olsa, sayıları çok az olan duyarlı madencilerin ve Zonguldak bağımlılarının özverili çalışmaları, katkıları ve ilgileri sonucunda, &[#]8220;Zonguldak Maden Müzesi&[#]8221; adı ile gerçekleşmiştir.
Ortaya çıkan bu değerli eserin, TTK mühendislerinden Sayın Maden Mühendisi Ekrem Murat Zaman&[#]8217;ın amatör bir ruhla yaptığı özverili çalışmaların bir sonucu olduğu herkesçe biliniyor.
Bu konulardaki çalışmalarında, gerektiğinde kendisine, danışmanın danışmanı olarak katkı veren; havzanın madencilik ve sosyal geçmişiyle ilgili, en derin bilgi ve birikime sahip, birkaç değerden birisi olan; TTK Plan Bürosu ve İstatistik Şube Müdürlüğü&[#]8217;nden emekli Sayın Tuna Aratoğlu&[#]8217;nun, müze konusunda söylediklerini, kendi ifadeleri ile sizlerle paylaşmak istiyorum.
[*] [*] [*] [*]

&[#]8220;1990&[#]8217;lı yılların başlarından itibaren, bölge turizmine de katkı amacıyla, Kurum (TTK) içinde ve dışında, Zonguldak&[#]8217;ta, havzanın madencilik geçmişini yansıtan bir müzenin kurulması konuşulmaya başlanmıştı.

Hatta, bunun için, o yıllarda da üretim yapılmayan Çaydamar ocağının tahsisi düşünülmüş ve dönemin Genel Müdür Yardımcısı Sayın Çetin Onur başkanlığındaki bir ekip tarafından, müzenin kapsamını ve yaklaşık maliyetini içeren bir çalışma gerçekleştirilmişti. Ancak, bu türde bir faaliyetin Kurum ana sözleşmesinde olmaması ve maliyetinin yüksek olması nedeniyle girişim sonuçsuz kalmıştı.

2000&[#]8217;li yılların başlarında, dönemin Sayın Valisinin girişimiyle bir toplantı yapılmış ve ilk ciddi girişim başlatılmıştır. Bunun için; Kurum, müze için İnsangücü Eğitim Müdürlüğü&[#]8217;ne ait eğitim ocağını ve bulunduğu araziyi tahsis edebileceğini, yapılacak müze binasının projesini gerçekleştirebileceğini ve müzenin donanımı için elinde bulunan nesnelerin müzeye kazandırılması konusunda gereken desteği vereceğini iletmiştir. Daha sonra, havza madenciliğinin ve Zonguldak&[#]8217;ın tarihi geçmişi konusunda birikimi olan bir mühendisini danışman olarak görevlendirerek, üzerine düşenlerini yapmaya çalışmıştır.

Bu müzede teşhire uygun nesneler konusunda görüp yaşadığım bir-iki hususu da burada belirtmek istiyorum.
1977 yılında, ayrı bir kurum olan Maden Dairesi kapatılmış ve Dairenin taşınır-taşınmaz varlıkları Kuruma devredilmişti. Devredilen birikim arasında, sadece havzanın değil, tüm ülkenin, Uzun Mehmet zamanından o güne kadar olan madencilikle ilgili, 100 yıllık, her türlü bilgi ve belgeyi ihtiva eden Maden Dairesi arşivi de bulunuyordu.
Arşivdeki kamyonlar dolusu bilgi-belge, İnsangücü Eğitim Müdürlüğü&[#]8217;ne taşınmış ve tasnifi için, Osmanlıca okuma-yazma bilen ve kültürlü bir değer olan rahmetli Vedat Cumalı görevlendirilmişti. Ancak zaten ileri yaşta olan rahmetli Cumalı&[#]8217;nın 1979 yılında vefatıyla arşiv sahipsiz kalmıştı. Sonrasında da, gerek merhum Cumalı&[#]8217;nın yapmış oldukları, gerekse arşivinde bulunan bilgi-belgeler, atık niteliğinde değerlendirilmiş, çarçur olanlardan geriye kalan kamyonlar dolusu bilgi belge, SEKA&[#]8217;ya (kağıt fabrikasına) gönderilerek bir tarih yok edilmişti!
[*] [*] [*] [*]

Diğer bir tarumar konusu da, sizin sözünü ettiğiniz, eritilip pirinç malzemesinden isimlik yapılan antika maden ölçme aletleriyle ilgilidir.

1940 yılında havza devletleştirilmiş ve faaliyet gösteren şirketler, EKİ&[#]8217;ye katılmış ya da devredilmişti. Şirketlerin sahip olduğu madencilik araç-gereçleri de, EKİ&[#]8217;ye intikal etmişti. İntikal eden bu araç gereçler arasında, 135 adet, çoğu antika niteliği de olan, maden ölçme aletleri de vardı.
Bu aletlerden, kullanılamayacak durumda olanlar, eğitimde yararlanılmak üzere, İnsangücü Eğitim Müdürlüğü&[#]8217;ne devredilmişti. Devredilen bu ölçme aletlerinin, daha sonra, dürbünlerinden, pirinç ve bazı kısımları gümüş olan malzemesinden yararlanılmak için çarçur edilmiştir. Çok azı da tarafınızdan, üniversitede oluşturulan, (şimdilerde ne olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığım) Maden Topoğrafyası Müzesi&[#]8217;ne verilmişti.
[*] [*] [*] [*]

Bu arada, bir hususa da değinmeden geçemeyeceğim.

Müzenin gerçekleştirilmesinde emeği olanlar da, zorluk çıkaranlar da çok olmuştur. Ancak, en fazla emeği olan kişi, emekli olduğunu ve projeden ayrıldığını üzülerek öğrendim Sayın Maden Mühendisi Ekrem Murat Zaman&[#]8217;dır. Müzecilik tarihinde, merhum Osman Hamdi Bey ne ise, Zonguldak Maden Müzesi için de Sayın Ekrem Murat Zaman odur. Küstürülmemeli ve kendisinden mutlaka yararlanılmalıydı.&[#]8221;
[*] [*] [*] [*]
Havza için kaynak kişilerden birisi olan Sayın Aratoğlu&[#]8217;na, verdiği bilgiler için teşekkür ederim. Bildiklerini, sahip olduklarını müzeye ve kitaba aktarmasını dilerim.
[*] [*] [*] [*]
Bilindiği üzere, her konuda bir şeyler yapmaktan daha zor olanın, yapılanı yaşatmak olduğudur. Bu durum, nadide bir çiçek özelliğindeki müze ve benzeri konularda daha da önem arz ediyor.

Ben de, yakın bir zaman önce, ortaya çıkarılan eseri, değerli danışman, Sayın Zaman&[#]8217;ın rehberliğinde gezdim, yapılanları ve mekanlarda sergilenenleri gördüm. Kendilerinin özverili gayretleriyle ve sağlanan imkanlarla yapılabileceklerin en iyisini yaptıklarına şahit oldum.

İyi ve korunaklı bir çevre düzeninin yapılması; yurt dışındaki benzerlerinde gördüğümüz sosyal ve kültürel mekanların yaratılması gibi sünnet niteliğindeki vecibelerin de yapılmasıyla hizmetin daha da değer bulacağına, daha albenili olacağına inanıyorum.
[*] [*] [*] [*]
Bu yazımda değineceğim konuyla ilgili bir husus da, kendisi de bir Zonguldak ve geçmişinin tutkunu olan, değerli yazar Sayın Yüksel Yıldırım&[#]8217;ın, Pusula Gazetesi&[#]8217;nin 30 Eylül 2016 tarihli nüshasında &[#]8220;Müze Şehrin Müzelik Adamı&[#]8230;&[#]8221; başlıkla çıkan yazısıdır.
Diğerleri gibi, bir belgesel niteliğindeki yazısında yer alan, Sayın Emekli Danışman Zaman&[#]8217;ın görüş ve değerlendirmelerine; &[#]8220;Aranıyor!&[#]8221;, &[#]8220;Bu Sese Destek Ver Zonguldak&[#]8221; sloganıyla, sosyal medyada yer alan, &[#]8220;Maden Mühendisi Ekrem Murat Zaman, Maden Müzesi Müdürü Olsun&[#]8221; içerikli görüş iletim anketiyle ortaya çıkan sonuca en güçlü şekilde katıldığımı belirtmek isterim.
Makalede, Sayın Zaman&[#]8217;ın, &[#]8220;Ben destek gördüğüm insanların adını yazdım. Fakat destekten çok köstekle karşılaştım&[#]8221; ifadesi yer alıyor. Onun teşekkür listesinde yer alanlara biz de teşekkürlerimizi iletirken, köstek listesinde yer alanlara da iyi şeyler söylemeyiz.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; Zonguldak Maden Müzesi&[#]8217;nin gerçekleştirilmesinde, hem yönetici, hem de fiziki ve düşünsel bir çalışanı olarak, amatör bir ruhla görev yapmış olan Sayın Danışman Ekrem Murat Zaman&[#]8217;a; ona ve oluşuma destek olan, emeği geçen herkese teşekkürlerimi ve tebriklerimi arz ederim.
Eserin yaşatılmasını; Zonguldak&[#]8217;a ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim.
[*] [*] [*] [*]
BİMER KANALIYLA YETKİLİLERE BİR İNSANİ DİLEK!

Uluslararası ihanet ve hırsızlık organizasyonuna, yılanın başından kuyruğunun son noktasına kadar, her türden büyük bir kesimin el verdiği görülmüştür. Bunlarla mücadelenin, mücadele gücünün etkin kullanılması açısından; yılanın başına yakınlığı ve etki gücüyle orantılı olarak mücadele edilmesi, milletçe mutabık olunan bir husustur.

Çok gizlilik içinde faaliyet gösterdiği anlaşılan bu örgütün ve örgüt mensuplarının gerçek amacını ve melanetlerini, görevi istihbarat olanlar bile 30 yılda anlayamamıştır. İstihbaratçıların bile 30 yılda farkında olamadığı bir tehlikeyi, örgüt üyesi olduğu anlaşılan her örgüt üyesinin ve yakınlarının bilmesi ve fark etmesi beklenemez. Bu durumda olanlardan bir suça da bulaşmamış olanların ve tüm örgüt bağlantılı olanların aile bireylerinin, hukuk ve toplum önünde, maddi ve manevi sıkıntılar yaşadığı biliniyor.
Ancak bu mücadelede, maalesef, asıl cezayı, açığa alınanların, işine son verilenlerin, tutuklananların, eş ve çocukları gibi yakın aile bireylerinin çektiği de biliniyor ve görülüyor.
Bu durumda olanlardan, özellikle, işine son verilenlerin ve tutuklananların maaşından başka geliri olmayan ailelerin büyük maddi sıkıntılar içinde oldukları da bilinen bir dramdır.
Ülkemize sığınan ve dünyanın neresinde olursa olsun yokluk içinde olanlara el uzatan devletimizin, bu durumda olan ve örgüt üyesi yakını olmaktan başka bir suçu olmayan kendi vatandaşlarımızın maddi sorunları ile de ilgilenmemesi düşünülemez. Aksi durum, iç barışa da hizmet etmeyecektir.
Tüm ihanet organizasyonları ile canla-başla mücadele eden emniyet güçlerimize başarılar dilerken, yukarıda belirtilen insani konuyu, başta Sayın Cumhurbaşkanımızın ve tüm ilgililerin, ilgi ve bilgilerine arz ederim.

Saygılarımla&[#]8230;