Değerli okurlarım; daha önceki bir yazımda ve &[#]8220;Cılga Yollardan Otobana&[#]8221; başlıklı kitabımda yazmıştım. Almanya&[#]8217;daki çocuklarını ziyaretten dönen teyzeye, Almanya&[#]8217;da neler gördüğünü sormuşlar, o da, &[#]8220;Uşağım, uşaksız sokakla, yağsuz yemekle, gokusuz çiçekle, cennet gibi parkla, bahcele gördüm. Şeytan arabansa (bisiklete) binen yaşlı avratla, uşakla gibi bakılan kedile, köpekle, hiç kesilmeyen sula, elektrikle gördüm&[#]8221; diyerek, gördüğü (uygarlık göstergesi) farklılıkları sıralamış.

Zonguldak&[#]8217;taki oğlunu, gelinini, torununu ziyaretten dönen Erzincanlı bir teyzeye de, Zonguldak&[#]8217;ta gördüklerini sormuşlar. O da, Almanya&[#]8217;dan dönen teyze gibi, Zonguldak&[#]8217;ta gördüğü farklılıkları sıralamış.

Anlattıklarının tercümesi olarak, &[#]8220;Yavrum, her yer, yemyeşil dağlık, tepelik; koyun güdecek bir düz yeri varmış, orayı da su basmış. İnsanlar, komşusuna giderken bile, dönüşte &[#]8216;hava yağar&[#]8217; diye şemsiyesiyne ile gidiyor; çöp, kömür yüklü atlar, katırlar insan gibi merdivenlerden inip-çıkıyor. Geceleri tepelerdeki evlerin ışıkları gökyüzünde yıldızlar gibi görünüyor. Yağmur, yağış olunca, yolları, sokakları dere, göl oluyor da, yanı başındaki dereye, denize akmıyor. &[#]8216;Kömür çok&[#]8217; diyorlar, topraktan değil, denizden çıkarıyorlar&[#]8230;&[#]8221; gibi sözlerle sıralamış ve ardından;
&[#]8220;Hele bir de, bir derenin içinden şehre girişi var. İnsan Zonguldak&[#]8217;a geldiğine inanamıyor. Yanlış arabaya bindiğini sanıyor. Ben, bizim oralarda hiç öyle geri kalmış bir yer görmedim&[#]8221; demeyi de unutmamış.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; gerçekten de, Erzincanlı teyzenin anlayamadığı kadar var. Karadeniz&[#]8217;in dik eğimli yamaçlarına kurulmuş; bir-iki dere ve deniz sahili ile çevrelenmiş Zonguldak gibi bir yerleşim merkezinde, her yağmurda, zaten son derece yetersiz olan yolların, sokakların dere halini alması, tahrip olması gibi durumlar anlaşılabilir, ama göl halini almasını, tıkanmasını, kapanmasını anlamak zordur.
Zira Zonguldak gibi eğimli topoğrafyalar üzerindeki yerleşim alanlarında, gerek yağmur-yağıştan kaynaklanan yüzey ve yer altı sularının, gerekse atık suların, meskun alanlardan uzaklaştırılmasını, denize, derelere ulaşmasını sağlayacak alt yapı sistemlerinin yapılması ve yaşatılması, düz, eğimsiz yerlere göre daha kolay ve ucuz olur.

Buna karşın, Erzincan gibi (etrafı dağlık, ortası bağlık!), denizin olmadığı, (doğal drenaj sisteminin parçası olan) derelerin az olduğu, eğimsiz topoğrafyalar üzerindeki kentlerde bunu sağlayacak alt yapı sistemlerinin oluşturulması ve yaşatılması daha zor ve pahalıdır.

Günümüzde, neredeyse, tüm il, ilçe ve belde merkezlerimize, ağaçlı, çiçekli (hoş geldiniz tabelalı!) bulvar yollarla girildiği biliniyor. Buralarda, 30-40 yıl öncesi yapılmış yollar, tüneller terk edilip, yenilerinin, hatta üçüncü nesillerinin yapıldığı da biliniyor.
Bir zamanlar kralları, kraliçeleri ağırlayan bir ilin merkezine girişte, 40 yıl önce, 60 metresi açılıp terk edilen (terk edilmesi de bir büyük hata ve savurganlık olan!) yenisi hala hizmete girmeyen bir tünelin, şehrin hemen girişinde, gelenlere, 40 yıldır &[#]8220;hoş geldiniz!&[#]8221; demesi de bu kentin ihmal edilmişliğinin en bariz göstergelerinden birisi olsa gerek. (Karayolcular, herhalde tünelin açılan bölümünden uzun yıllar mantar çiftliği olarak yararlanan müteşebbis vatandaştan, bonuslarını, icarlarını almış olmalılar ki, 40 yıl el atmamışlardır!)
Bu noktada, örneğin, Zonguldak-Kozlu sahil yolu, değil sadece kent merkezi için; ülkemizde, metropoliten alan kavramının kullanıldığı ilk yerleşim yerlerinden birisi olan (Değerli Başkan Hüseyin Öztek gibi rahmetli olan!) Zonguldak Metropolitan Alanı&[#]8217;nın, kent içi ve transit trafik için en önemli yoldur.
Bu yol, biraz şiddetli ve ani olan her yağışta, üstelik, sahile, denize en yakın olduğu bir kesimde, göl haline gelir ve trafik ya tıkanır, ya da tamamen kapanır. Yol üzerinde toplanan sular, (sıkışmış bir insanın rahatlayacak uygun bir yer araması gibi!), 10-15 metre yakınındaki denize, kumsala, limana bakar ve gidecek bir delik arar!
Hadi diyelim, bu delikler (küçük menfezler), yol yapılırken unutuldu, sonradan yapılması çok mu zordur? (Bu delikler, 1975-1976&[#]8217;larda, yolun ilk yapımı esnasında konulmuş, ancak sonradan oluşan tasman nedeniyle, yol ile birlikte gömülmüştür.)
Bu ve benzer durumların, yapılması gereken işin zorluğundan ya da pahalı oluşundan ziyade, ilgililerin ilgisizliğinden, fark etmemelerinden ya da beceriksizliklerinden kaynaklandığını söylemek için konunun uzmanı olmaya gerek yoktur.
[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; 1990&[#]8217;ların başlarında, Zonguldak&[#]8217;ta, briç oyununu çok seven, inceden, uzun boylu bir Valimiz (Nurettin Turan) vardı. O yıllarda Hacettepe Üniversitesi'ne bağlı olan Zonguldak Mühendislik Fakültesi&[#]8217;nin dekanının ve birkaç öğretim üyesinin de iyi briç oyuncuları oldukları söylenirdi. Sayın Vali de, mesai sonrası, müsait olduğu her akşam üstleri, fakülte ekibi ile briç oynamak için fakülte lokaline gelirdi.

Sayın Valinin geliş ve gidişlerinde kullandığı yolun, şimdiki Emniyet Müdürlüğü kavşağına giriş ve çıkış noktasında, Karayolları İdaresinin ana yolda yapmış olduğu asfalt ile bağlantısı yapılmamış olan kavşağa giriş arasında,10-12 santimetre yüksekliğinde bir seviye farkı vardı. Aylarca düzeltilmeyen bu seviye farkı, vasıtaların kavşağa giriş ve çıkışlarında, haliyle, rahatsız edici, ani bir düşüşe ve çıkışa neden oluyordu.
Sayın Valimizin, çok sıklıkla kullandığı bir yol üzerindeki böyle rahatsız edici bir ihmal durumunu fark etmemesine ve ilgililere iletmemesine hayret ederdim.
Şüphesiz, bu tür kent içi sorunlarla da, çevremizdeki seçilmiş yöneticilerden çok daha fazla ilgilendiği bilinen, şimdiki Sayın Valimizi, bu gibi ilgisizlik durumlarından tenzih ederim. (Ancak, laf aramızda, &[#]8220;Nostalji Yolu ve Manda Yolu&[#]8221; gibi halktan geniş ilgi görmüş bir proje önerisine ilgi göstermemelerini de anlayabilmiş değilim! Her halde hata, biraz da bende... Zira çoğu öğrencilerim ve arkadaşlarım olan teknik kadrosuna da konuyu yeterince anlatamamışım.)
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; bilirsiniz, gelişmiş ülkelere gittiğimizde, bizleri en fazla etkileyen, oralardaki kentlerde ve yurt genelinde gördüğümüz yaya ve vasıta yolları; yağmur (yüzey) suyu, atık su, içme suyu sistemleri, yeşil alanların fazlalığı ve bakımlı oluşu gibi alt yapı hizmetlerinde gördüğümüz mükemmellikler oluyor. Bu durumun, hizmeti sunmakla görevli olanlar kadar; bu hizmetleri alanların ilgi ve duyarlıklarına; yaşadıkları kente, mahalleye, caddeye, sokağa, tümüyle doğal ve kültürel çevreye gösterdikleri ilgi ve duyarlıklara da bağlı olduğu bilinmelidir.
Günümüzde, halka, yukarıda sayılan ve sayılmayan her türlü alt yapı hizmeti sunmakla görevli olanların ve halkın; eksik ve yetersiz gördükleri hizmetler için, geçmişte hiç olmadığı kadar iyi ekonomik ve teknik imkanlara sahip oldukları çok iyi biliniyor.

Bunun böyle olduğunu, ilgi alanım olan Karayollarının sahip olduğu imkanlardan ve faaliyetlerinden anlıyor ve görüyorum. Ancak bu çok iyi imkanlara rağmen, üretilen işlerin, imkanlardaki iyileşmeler kadar (özellikle de kalite açısından) iyi olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bilindiği üzere, her konuda, üretilecek hizmetler için ayrılan kaynakların iyi ve etkin kullanılmasının, ayrılan kaynakların miktarından çok daha önemli olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bu arada, karayolları hizmetleri ile et-tırnak olmuş, 30-40 yıl öncelerinin (müzelik olmamış!) karayolcuları bir arabaya bindirip ülke yollarını dolaştırsalar, gördükleri (sadece büyük olan!) savurganlıkların; bilmeden ya da bilerek yapılan hatalı işlerin listesinin, kalınca bir kitap olabileceğine inanıyorum.

Bunun böyle olabileceğini de, yakın ve biraz uzak çevremizde yapılan çalışmalardan anlıyorum, (İnanmayanların, çevremizdeki proje hataları, yeni yapılan yolların, 40 yıl öncesindeki koşullarda yapılan yolları izlemesi; yeni yapılan yollarda, proje ve yapım hatalarından kaynaklanan bozulmalar, heyelanlar; gerekli, gereksiz her kesimde, 8-10 metre yüksekliğinde, kalın, (harçlı taş dolgu niteliğindeki! Çin Seddi benzeri) duvarlar, (dahası, Karabük-Yenice arasında, 30 yıl önce açılmış, akacağı kadar akmış, ağaç kaplamış, gerekli-gereksiz tüm şevlerin çelik kafes tellerle kaplanması) gibi pek çok örneklerini görmek mümkündür.

Benzer durumların sadece Karayolları kuruluşuna özgü bir durum olduğunu söylemek büyük haksızlık olacaktır. Bu kuruluşun, tüm güçlüklere rağmen, görevini canla-başla yapmaya, eski hizmet aşkını yaşatmaya çalışan, gidemediğiniz yerleri gidilir yapan teknik kadroların en fazla olduğu kuruluşların başında bu kuruluşumuzun olduğunu da biliyoruz. Bu hayırlı kuruluşta emeği olan, işini hakkıyla yapan, eski ve yeni kadrolara müteşekkiriz.

Tüm ülkede yaşanan bu genelleşmiş kalite ve savurganlık sorunlarının, genelde, işin ehline verilmemesi, herkesin yaptığı işi, iyi ve isteyerek, severek yapmaması, mutlu olmaması ve en önemlisi de yönetimdeki erozyonları gibi toplumsal hastalıklardan kaynaklandığına inanıyorum.

Ünlü-ünsüz profesörlerin, politikacıların, adalet dağıtıcıların, paşaların, komutanların, sözün özü, memleketin seçkinleri olarak bilinen kesiminin büyük bir bölümünün, doğruluk, dürüstlük, hak, hukuk, insanların geleceğini çalan, kumpaslar kurmak gibi her türlü aşağılık işleri yapan bir sapkın şeyhin kılına, tırnağına, kurban olan en sadık müritleri olabiliyorsa, o ülkede nefes alabildiğimize bile şükür etmeliyiz.
[*] [*] [*] [*]
Sel almayan, göl olmayan güzel kentlerde yaşama dileklerimle, tüm gerçek Müslümanların Kurban Bayramı&[#]8217;nı kutlarım.
[*] [*] [*] [*]
BİR TEMENNİ&[#]8230;
Bir ihanet ve hırsızlık organizasyonu olduğu ortaya çıkana kadar, bu şer organizasyonuna, görünürde yaptıklarına bakarak; sağcısı, solcusu, politikacısı, dindarı, dinsizi ile her kesimden çok büyük bir kitlenin, en azından sempatisini kazandığını bilmeyen yoktur.
Bu sempati ile geçmişte bu enternasyonal şer örgütünün faaliyetine izin verilmiş okullarından, hastanelerinden yararlanmış, gazetelerine, televizyonlarına bakmış, ticarethanelerinden alışveriş yapmış; ya da bu organizasyona bulaşmış gerçek ve tüzel kişilerle (farkında olmadan) yakın, ya da akraba olmuş kişilerin varlığı da biliniyor. Bu kişilerden, hiçbir etkisi, yetkisi olmayan, ateş olsalar, cürümleri kadar bile yer yakamayacak olanların, (bazen kurum yetkililerinin kendi kişisel kaygıları ve diğer kişisel husumetlerle) açığa alınarak, haklarında soruşturmalar açılarak, işlerine son verilerek; toplumdan dışlanan kişiler haline sokulmalarının, açlığa, sefalete itilmelerinin toplum vicdanını yaralayacağına kuşku yoktur.

Bu tür etkisiz ve yetkisiz kişilerle, (&[#]8220;Ben FETÖ&[#]8217;cüyüm&[#]8221; deseler dahi ciddiye alınmamasının); ilgili devlet güçlerimizin mücadele gücünü bunlarla harcamamalarının; yılanın başı ve başına yakın olan etkin ve yetkin kişilerle, şefleriyle mücadelenin daha yararlı olacağına inanıyor ve temenni ediyoruz.