Bundan tam 17 yıl önceydi. 17 Ağustos 1999 gecesi, saat 03.00&[#]8217;de, İzmit ile Gölcük arasında bir yerde, yerin 17 kilometre altında, bir doğa bombası patlamıştı. Patlama o kadar şiddetli olmuştu ki, başta İzmit, Yalova, İstanbul, Sakarya olmak üzere; doğuda Ankara&[#]8217;ya, batıda İzmir&[#]8217;e kadar uzanan 15 dolayında ili 45 saniye süresince sallamıştı.
Bu türden doğa bombalarının, ülkemizin neredeyse her yerinde patladığı ve patlayabileceği biliniyor. Ancak bu kadar şiddetli ve tahribatı büyük olanına çok ender rastlanıyordu. Patlama ile atılan yumruğun şiddeti yanında, ülkenin zaten hastalıklı olan bünyesinin kalp bölgesine isabet etmesi, can ve mal zayiatının büyük olmasına neden olmuştu.
Patlama sonrasında, 18 bin 500 can kaybının ve 50 bin kadar da yaralanmanın olması; 140 bin dolayında binanın, 15 bin dolayında işyerinin çökmesi, 600 bin kişinin evsiz kalması felaketin büyüklüğünü gösteriyordu. Bu nedenle de konunun uzmanları, yaşanan felaketi, son yüz yılın en büyük felaketi olarak nitelendirmişlerdi.
Bu felaketten üç ay kadar sonra, &[#]8220;Size bu musibet yetmedi, alın size bir yenisi daha!&[#]8221; dercesine; buna yakın şiddette bir doğa bombası da Düzce&[#]8217;de patlamıştı. Bu patlama sonrasında, zayiatın, birincisindeki kadar fazla olmaması tesellimiz olmuştu.
Bilindiği üzere, engellenmesi mümkün olamayan bu doğa bombalarının patlamasının etkisini &[#]8220;deprem&[#]8221; olarak adlandırıyoruz. Depremlerde yaşanan can ve mal kayıplarına, depremin değil, deprem etkilerine karşı yeterli tedbirlerin alınmamasın neden olduğu bilinen bir husustur. Sel, heyelan, yangın gibi felaketlerde de durumun aynı olduğunu da söylemeye gerek yoktur.
Doğanın, ülkemizin kalbi ve civarı olan Marmara Bölgesi&[#]8217;ne 17 Ağustos 1999&[#]8217;da attığı bu yumruğun neden olduğu can ve mal kayıplarının fazlalığı, yumruğun şiddetinden çok, kalbin ve kalbi taşıyan bünyenin zayıflığından (insan hatalarından) kaynaklandığı görülmüştür.
[*] [*] [*] [*]

ÖYLEYSE, BÜNYEYİ VE KALBİ HASTALIKLI YAPAN NEDENLER NEYDİ?

Değerli okurlarım; Bursa Uludağ&[#]8217;da, tüm Bursa&[#]8217;nın eşsiz (!) manzarasının görülebildiği, &[#]8220;Bakacak&[#]8221; denilen, yamaç üstü bir seyir tepesi vardır. Aslında bu tepeye &[#]8220;Bakacak&[#]8221; değil , &[#]8220;Bakılmayacak&[#]8221; denilmesi daha uygun olurdu!
Zira, buradan aşağılara bakıldığında görünen manzara içler acısıdır. Son 35-40 yıl zarfında, ova üzerinde oluşan yeni Bursa&[#]8217;nın, düzensiz bir şekilde kondurulmuş, büyüklü-küçüklü; çoğu fırsat bulunduğunda yeni kat çıkmaya hazır, çatısız, beton binaların; bölge, bölge de, TOKİ binaları ya da benzerleri gibi yükselen sitelerin ve sanayi bloklarının ovayı örttüğü, griye boyadığı görülür.
Ovanın bu genel görünümüne karşılık, bir kenarında, eski Osmanlı (ve daha öncesi dönemlerin) Bursa&[#]8217;sının yer aldığı; yerleşmeye çok uygun olduğunu söylemek için uzman olmaya gerek olmayan, Uludağ yamaçları görünür. &[#]8220;Orman arazisidir&[#]8221; diye, devlet tarafından korunduğu (korunsa da, yer yer işgal edildiği de) görülen bu çalılık, fundalık, ormanlık dağ yamaçları için, bakanların, &[#]8220;keşke hep işgal edilseydi de ova bu hale gelmeseydi!&[#]8221; diyesi gelir.
Bu arada, şüphesiz, Bursa&[#]8217;nın her yerinin içler acısı olduğunu söylemek de insafsızlık olur. Ancak o güzellikleri fark edebilmek ve iyi şeyler yapanları yad edebilmek için, ya zum yapan seyir aletleri ile bakmak, ya da yerlerine giderek, yerinde görmek gerekiyor.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; Bursa&[#]8217;da, Bakacak tepesinden bakılınca görünen bu içler acısı durumun, bir şekilde benzerlerini, ülkemizin, gidilen, imarlı-imarsız her yerinde görmek hiç zor değildir. Hele Zonguldaklıların uzaklara gitmesine ise, hiç gerek yoktur! (Üstelik adına belediye meclisleri denilen yerlerde, kalkan 8-10 elle, kılıfına da uydurularak yapılanlarını!)
İşte doğanın Marmara depremi ile attığı şiddetli yumruğun bölgeyi ve ülkeyi nakavt etmesinin, can ve mal kayıplarının bu kadar çok olmasının sorumluları kimlerdir? Bursa Ovası&[#]8217;ndaki ve benzerlerindeki o tür manzaraların oluşmasında kimlerin günahı varsa, sorumlular onlardır.
Günahın en çoğu, görevini iyi yapmayan, seçilmiş ve atanmış yöneticiler; masası, kasası, cübbesi, rütbesi ile etkili ve yetkili olanlar; doğru, dürüst planlar,projeler üretip uygulamayan teknik kadrolar; yeterli yasal ve idari düzenlemeleri yapmayanlar, yapılanları da doğru-dürüst uygulamayanlar ve uygulanmasını engelleyenlerindir. Günahın az bir kısmı ise, bu ülkede işini-görevini iyi yapmayan, gördüğü yanlışlara-doğrulara sessiz kalan, (suçlu olanları hariç!) sıradan vatandaşlarındır.
[*] [*] [*] [*]
SON YÜZ YILIN EN BÜYÜK ULUSAL FELAKETİ&[#]8230;
Şimdi sıra, ülkemiz için, son yüzyılın ikinci ulusal felaketinde. (Eyvah, herhalde, bu yazı da yine uzun kaçacak!)
Değerli okurlarım; bir ülke düşününüz ki, o ülkede, &[#]8220;din, iman, Kur&[#]8217;an, iyi insan&[#]8221; diye yola çıktığını söyleyen ve insanları buna inandıran; müritlerini ipnotize eden bir sahtekar sapkın imamın liderliğindeki bir cemaat, dünyada eşi benzeri olmadığı söylenen bir şekilde, içte ve dışta örgütlensin; devlet içinde ikinci bir devlet olsun ve bir terör ve ihanet organizasyonu haline gelsin.
Bu örgüt; yıllarca kendisini kamufle ederek, her türlü sahtekarlık yollarına girerek; başta, emniyet, adalet, savunma, eğitim gibi hayati organlar olmak üzere, devletin tüm bünyesini sarsın. Fark ettirmeden, (edilse de ses çıkarılmadan!), son 25-30 yıl boyunca, iç ve dış ortaklarının ajandasını uygulasın.

Bu örgüt, bir gün;

[*] Yeterli güce ulaştığına inanarak; üzerindeki kamuflaj elbiselerini çıkarıp, o devleti ele geçirmeye kalkışmışsa,
[*] O ülkeyi yönettiklerini sananların hemen bitişiklerindeki yan odalardan ve katlardan çıkarak, patronlarını &[#]8220;Sayın Komutanım, bakanım, &[#]8230; buraya kadar. Haydi gidiyoruz&[#]8221; diyerek, derdest edip götürmüşlerse, ya da götürecek yerlere gelmişlerse,
[*] O devletin kalbi olan meclisini bombalamışlar; halkı, sokaklarda tanklarla ezmişlerse,
[*] O devletin başı olan cumhurbaşkanı, öldürülmekten kıl payı kurtulmuşsa,
[*] O ülkenin, cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları o ülkedeki bir darbe girişimini yakınlarından, sağdan-soldan öğrenmişse,
[*] Bu örgüt, (bizzat örneklerini de gördüğüm!), dışarıda, o devletten ve devletin dış temsilcilerinden daha güçlü ve popüler hale gelmişse,
O devlet için, bundan daha büyük bir felaket olabilir mi?
Bilindiği üzere, bu çok üzücü durumların yaşandığı ülke, maalesef, bizim ülkemizdir.
O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti için, son yüz yılın en büyük felaketi, Marmara depremi değil, FETÖ terör organizasyonu ve onun 15 Temmuz ihanet kalkışmasıdır.

Bu kalkışma, temeli oyulmuş, taşıyıcı sistemlerine zarar verilerek oluşturulan çatlaklarının üzerleri sıvanarak gizlenmiş ya da görmezden gelinmiş; çatısı da yağmur, yağış tutmaz olmuş; adına devlet dediğimiz, ağır hasarlı bir çatı altında, yıllarca yaşamakta olduğumuzu, anlayan, anlamayan herkese açıkça göstermiştir.

Bu devlet; bir de, içeride ve dışarıda PKK, IŞİD gibi, başı, gövdesi, uzantıları dışarıda olan başka uluslararası şer organizasyonları ile de savaşmakta ise ve çevresi, her türden mikrobun ürediği bataklıklar halinde ise;

[*] Dost bildiklerinden, (sözde) müttefiklerinden dostluk görmüyorsa,

[*] Ülke içinde kutuplaşmalar had safhaya ulaşmış; siyasi partiler ve liderleri hiçbir konuda birlikte olamamışsa,
[*] &[#]8220;Asıl gerçek İslam bizim yolumuzdur&[#]8221; denilerek Müslümanlar 40 tarikata bölünmüşse, (Asıl İslam&[#]8217;ı anlatmakla görevli olanlar anlatmamış, ya da anlatamamışsa!),
[*] Tüm bu iç ve dış kaynaklı felaketlere ve olumsuzluklara rağmen, bu ülke ayakta kalabiliyor, kalkınmasını gerçekleştirebiliyor ve (yaptığı hataların sonucu da olsa) dünyada hiçbir devletin yapamadığı üç milyon sığınmacıya da kol, kanat gerebiliyorsa,
Bu, Allah&[#]8217;ın bir mucizesi değil de nedir?
Ancak her zaman mucizelerin olamayacağı ve her zaman topun direkten dönmeyeceği; devletin başında dirayetli bir liderin, istikrarlı bir siyasi iradenin bulunamayabileceği de unutulmamalıdır.
[*] [*] [*] [*]
GÜN, DEVLET VE MİLLET OLARAK, FELAKETLERİ FAYDALARA DÖNÜŞTÜRME GÜNÜDÜR!
Değerli okurlarım; nasıl ki 17 Ağustos Marmara Felaketi, içinde yaşadığımız evlerin, okulların, hastanelerin, mabetlerin, altyapı sistemlerinin ne kadar zayıf; devlet organizasyonun dişlilerinin ne kadar paslı, hurda olduğunu gözler önüne sermişse, 15 Temmuz ihanet kalkışması da, milletçe hepimizin içinde yaşadığı devlet binasının, ondan çok daha zayıf ve hasarlı bir durumda olduğunu göstermiştir.
Bilindiği üzere, 17 Ağustos Marmara Depremi, ülkemiz afetler tarihinde bir milat olmuş; bu tarihten sonra, depremler ve afetler konusunda (tam olmasa da), her şey önceki gibi olmamış; düzenlemelerde ve uygulamalarda, pek çok iyi şeylere başlangıç oluşturmuştur.
Bundan daha büyük bir felaket olan; devletimizi, iç ve dış ortakları ile ele geçirmeyi amaçlayan, uluslararası FETÖ ihanet organizasyonu ve gerçekleştirdiği 15 Temmuz kalkışması sonrasında da, ülkemizdeki her şeyin, bu tarihten önceki gibi olmaması zorunludur. Bunun için, devlet ve millet olarak, ortak akılla, birlik ve beraberlik içinde, gereken her şeyi yapmamız gerekmektedir. Aksi halde, bu netameli topraklarda hür, bağımsız ve uygar bir toplum olarak yaşamamız çok zor olacaktır.
Yine bilinmelidir ki, ülkenin, profesörleri, politikacıları, okumuş, yazmışları; paşa, komutan kılıklıları, büyük bürokratları, bir sapkının, en aşağılık isteklerine bükülüyorsa, kılına, tırnağına kurban olmaya hazır müritleri olabiliyorsa; bir tarikat imamının vaaz verdiği günlerde, İstanbul&[#]8217;un o bölgesinde trafik felç oluyorsa; Bursa Ovası o hale getiriliyorsa; Zonguldak&[#]8217;ta, (&[#]8220;kovduk&[#]8221; diye bayram yaptığımız!) Fransızların, Karabük&[#]8217;te İngilizlerin 1930&[#]8217;lu, 40&[#]8217;lı yıllarda kurdukları (şimdilerde sit alanları olan!), Fener ve Yenişehir Mahallelerinin hemen bitişiklerinde, imar, iskan adıyla, insanı utandıracak kentsel çirkinlikler oluşturuluyorsa; antik kentlerden sökülen taşlarla, üzerlerine gecekondular yapılıyorsa, &[#]8220;Gidemediğin, gidip de değerlerine yeni değerler katamadığın yerlerde bin yıl yaşasan da senin olması çok zor olacaktır.&[#]8221;
Marmara Depremi felaketinde yitirdiğimiz canlara ve 15 Temmuz şehitlerimize Allah&[#]8217;tan rahmet dilerim.
[*] [*] [*] [*]
Bir Not: Değerli okurlarım; bildiğiniz üzere, ben gazete yazarı değilim. O nedenle, yazılarımın, gazete yazıları formatında olamadığının ve okunmasının zor olabileceğinin farkındayım. Buna rağmen gösterdiğiniz ilgiye müteşekkirim. 950 kilometre uzaklıktaki bir üniversitede görevim var. Uzak olduğu için, oraya gidip, yarım asırda kazanılmış bilgi ve deneyimlerimi paylaşacak düzeyde katkım mümkün olamıyor. Şimdilik, Pusula&[#]8217;da yazarak, sizlerle paylaşmaya, emekliliği değerlendirmeye çalışıyorum. Saygı ve sevgilerimle...