Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)” mensuplarının 15 Temmuz 2016 Cuma gecesi kalkıştığı darbe girişimini bir kez daha şiddetle kınıyoruz.

Kimden, nereden, kime, nasıl gelirse gelsin insan olmanın temel gereği bu…

Sadece darbeyi; düşünen, tasarlayan, uygulayanları değil, darbeyi şu veya bu nedenle öven, iltifat eden, amalı-imalı cümlelerle fazla büyütülmeyecek bir olay gibi gösterenleri de kınıyoruz.

Sürecin kendi içinde tartışmaları elbette olacaktır.

Darbe karşısında demokrasiye daha fazla sarılmak ne kadar gerekliyse, o tartışmaları tadında-seviyesinde yapmak da aynı demokrasiye sahip çıkmaktır.

Buradan yola çıkarak Zonguldak’ta “FETÖ/PDY”, “Cemaatçi” veya “Fetullahçı”lara bakalım.

[*] [*] [*] [*]

Bu konuyu tartışmak bizim boyumuzu aşıyor.

Bu nedenle daha çok son dönem kamuoyuna yansıyanlar üzerinden gidelim.

Önceden cemaatçi olanlar vardı.

Sonradan cemaatçi olanlar oldu.

Kenan Evren Paşa’nın darbesiyle kendisine zemin bulan Fetullah Gülen’in rahmetli Bülent Ecevit’e düzdüğü methiyeleri unutmamak gerekir.

Onların hepsinin bir nedeni varmış meğer.

[*] [*] [*] [*]

AK Parti iktidarında cemaatçi olmadığı halde cemaate sempati duyanlar çığ gibi büyüdü.

Her iktidardan nasıl yararlanması gerektiğini hesaplayan cemaat, bu iktidar döneminde tabiri yerindeyse at oynattı.

40 yıllık birikiminin zirvesindeydi.

Son üç yıla kadar cemaat ile ilişkiler konusunda iktidarı uyaranlar, eleştirenler hedef haline getirildi.

Sonradan detayları ortaya çıkan uydurma belgelerle kimlerin haksız yere cezaevlerinde çürütüldüğü ortada.

[*] [*] [*] [*]

Şimdi daha iyi analiz edebiliyoruz.

Son yıllarda en çok dikkat çeken olaylardan biri, Türkiye’nin tüm kentlerinde olduğu gibi Zonguldak’ta da cemaat kurumlarının vitrinine çıkan isimlerdi.

Cemaatin kendi içinde ve yönetim kademesinde bulunan, ama pek görünmeyen isimlerin yerine her kentte o kentin sevilen, sayılan, çevresi olan işadamları, siyasetçileri, STK başkanları öne çıkmaya başladı.

Cemaat kontrolündeki bazı kurumların, okulların vitrinine, kurban kampanyalarının vitrinine hep o isimler çıkarılmaya başlandı.

Her alanda ayrı etkinliklerle cemaatin aslında korkulacak yönlerinin olmadığı imajı yaratıldı.

Cemaatin veya cemaat kurumlarının etkinliklerine katılmayanlar, az katılanlar tek tek fişlendi.

[*] [*] [*] [*]

İş öyle bir hal almıştı ki, AK Parti’den milletvekili, belediye başkan adayı olmak isteyen ismin AK Parti Genel Merkezi, Başbakan veya Teşkilat Başkanının olurunu alması yetmiyordu.

Fetullah Gülen veya cemaatin Zonguldak imamlarının referansını alamayanın şansı yok denecek kadar azdı veya öyle kabul ediliyordu.

ABD’ye turlar düzenlenmeye başlamıştı.

Siyaset yapmak, seçilmek isteyenler ve ABD’ye gitme şansı olmayanlar, kendilerini cemaatin görünmeyen “Abi”lerine götürecek adamları arıyordu.

Cemaatçi olmak, cemaatçi kesilmek, cemaatçi görünmek çok havalıydı!

[*] [*] [*] [*]

İşte bir haber…

Mart 2012’den…

“Zonguldaklı bir grup, Zonguldak Nüzhet İşadamları Derneği’nin organizasyonuyla ABD’ye gitti. ABD’de bir dizi ziyaretlerde bulunması beklenen grup, kamuoyunda ‘Gülen Cemaati’nin önderi olarak bilinen Fetullah Gülen Hoca Efendi’yi de ziyaret edecek.

Heyetin Fetullah Gülen ziyareti, Hoca’nın sağlık durumuna bağlı.

Heyete, DEKA Madencilik’in ortaklarından Zonguldak Nüzhet İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanvekili Halit Demir başkanlık yapıyor.

Heyette, AK Parti Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Ercan Candan, Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanvekili Şenol Altuntaş, Zonguldak İşadamları Derneği (ZONİAD) Genel Sekreteri Hasbi Uzan, Fuat Velioğlu, Hasan Oktay gibi isimler de yer aldı.

Heyetin hazırladığı ilk listede, Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız, İl Emniyet Müdürü Metin Seyfi Sazak ve Karaelmas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’in de bulunduğu, ancak üç ismin de son dakikada programa katılmadıkları öğrenildi.”

Tabi bunlar bilinenler.

Bir de bilinmeyenler var!

[*] [*] [*] [*]

Ve dahası…

Zonguldak’ta bir kurumda yönetici olmak, sendikalarda görev almanın yolu cemaatçi kimliğinden geçiyordu.

Sözde “Hizmet Hareketi”nin içindekilerle iyi ilişkiler içinde olanlar, kurumlarda hızla yükselebiliyordu.

Mesela, Zonguldak’ta iktidar partisi yönetiminin sizi desteklemesi, tek başına sizi bir makama taşımaya yetmiyordu.

Yanına mutlaka Memur-Sen ve cemaatin de desteğini almanız gerekiyordu.

Yani “parti-sendika-cemaat” iç içe geçmişti.

Kimilerinin en güçlü referansı cemaat olmuştu.

[*] [*] [*] [*]

17-25 Aralık olayı dönüm noktası oldu.

Kırılmalar başladı.

Dönüşler başladı.

İktidar, “Hata ettik, kandırıldık” dedi.

Bu gelişme, iktidarla birlikte kandırıldığını düşünen veya ticaretin-siyasetin geleceğini iktidarla birlikte hareket etmekte görenler içinde kader anıydı.

Bunlardan belki de en önemlisi -yüksek dille ifade ettiği için örnek veriyorum- Ömer Gülay’ın ZONİAD Başkanlığı’nı sert bir dille bırakıp hemen sonrasında yapılan kongrede, AK Parti yönetimine girmesiydi.

Başka kopanlar da oldu.

Kopmuş gibi yapanlar da oldu.

Halit Demir gibi inadına Gülen’e sahip çıkanlar da oldu.

[*] [*] [*] [*]

O günlerde kopmayanlar, ısrarla Gülen’in arkasında ABD’nin gizli hesaplarının olmadığına inanıyor ve sadece “Hizmet Hareketi”ne sahip çıkmak adına orada olduğunu savunuyordu.

Dünyanın pek çok ülkesinde Türk okullarının bulunmasının yarattığı havanın bozulmasının Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağını savunuyorlardı.

İnanıyorum ki, onların da büyük bölümü böylesi bir darbe planının hayata geçebileceğini aklının ucundan geçirmiyordu.

Onlar, tabakanın en dibi veya gönüllüleriydi.

[*] [*] [*] [*]

Bitmedi…

Sırf cemaatçi olmadığını göstermek için AK Parti’den göstermelik aday adayı olanlar oldu.

Sonradan cemaatçi olanların önemli bir kısmı reklam yaparak koptuğunu göstermeye çalıştı.

Bir kısmı ortaya oynadı.

Ama Fetullah Gülen’i peygamber olarak görmeye çalışanların bağlılıkları devam etti.

Tanık olduğumuz bazı tartışmalarda “FET֔ için eşini boşamaya hazır olanları, bütün varlığını kendi ifadeleriyle “Hoca Efendi”ye göndermeye hazır olanları ve Allah’a inanmak için Hocanın elçi olduğunu savunanları gördük.

Net bir tavır koyanlar kurtuldu.

Koyamayanlar ise, biraz geç kaldı!

[*] [*] [*] [*]

Yaşanan son darbe girişimi sonrasında kimin Fetullahçı, kimin sempatizan, kimin FET֒cü, kimin PDY’nin bir parçası olduğu ortaya çıkacaktır.

Darbe girişiminde bulunan paşaların, askerlerin ifadeleri ortada…

Hal böyleyken hala cemaatin bir parçası olmaya devam etmek isteyenlerin hiçbir kurumda yeri olmamalı.

Elbette burada hakkaniyet, adalet çok önemli…

Temizliğin bu çerçevede yapılması gerekiyor.

[*] [*] [*] [*]

Almanya’da katıldığım bir medya seminerinde, Almanya’nın İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Fetullah Gülen hareketine bakış açısını ve kamufle etme çabasını gördüğümde, Türkiye’deki endişelerin fazlasıyla haklı olduğunu anlamış, kendi aramızda yorumlamıştık.

[*] [*] [*] [*]

Gülen’in, “Ensenden asılacaksın” dediği Necmettin Erbakan’ın, Uğur Mumcu’nun, Hanefi Avcı’nın, Necip Hablemitoğlu’nun, Osman Ak’ın, Nedim Şener’in ve diğerlerinin dediklerini, yazdıklarını yok sayarak cemaati bugünlere getiren tüm kesimler suçlu.

[*] [*] [*] [*]

Lütfen biraz empati…

Cemaati taçlandıran iktidar da suçlu, 17-25 Aralık operasyonları sonrası iktidarla çatışan cemaatin oylarını kapma yarışına girdiği için tek söz söyleyemeyen, cemaati aklamaya çalışan muhalefet partileri de…

[*] [*] [*] [*]

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu ve pek çok ismin dediği gibi;

“Türkiye, bu tehlikeden ancak iktidar-muhalefet kenetlenmesiyle kurtulabilir.”