Yaralı bir kuş, Hz. Süleyman’ın huzuruna çıkar.

- Kanadımı bir derviş kırdı.

Derviş hemen huzura getirilir.

Sorar:

- Bu kuş senden şikayetçi. Kanadını neden kırdın?

Derviş kendini savunur:

- Ben kuşu avlamak istedim. Kaçmadı. Yanına kadar gittim. Yine kaçmadı. Bana teslim olacağını düşünüp üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.

Hz. Süleyman kuşa dönerek;

- Bu adam haklı... Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen kaçabilirdin. Şimdi şikayet ediyorsun.

Kuş kendini savunur:

- Onu derviş kıyafetinde gördüm. “Allah’tan korkar, bana zarar vermez” diye düşünüp kaçmadım. Avcı olsaydı, kaçardım.

Hz. Süleyman, bu savunmayı doğru bulur.

- Kuş haklı. Hemen dervişin kolunu kırın.

Kuş o anda:

- Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın.

- Neden?

- Kolunu kırarsanız, iyileşince yine aynı şeyi yapar. En iyisi bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın. Kuşlar aldanmasın.

[*] [*] [*] [*]

Bir okur paylaştı.

Biz de paylaştık.

Zaten hep böyle olmadı mı?

Hep yakınımızdaki insanlardan zarar gördük.

Çok üzülmedik.

Güvendiğimizden zarar görünce…

Üzüldük.

Onların darbesi de ağır oldu.

Sonuç; Allah hiçbir kuluna kaldıramayacağı yük yüklemez.

Var ki çekerimiz…

Yükledi.

Hırsızın hiç mi kabahati yok?

O, yaptıklarının bedelini er ya da geç öder.

Biz önce kendimizi sorgulayalım.

Başımıza bu dert neden musallat oldu?

Bir… Bir zafiyetimiz var. Uyarıdır.

İki… Sabrımız ve şükrümüz için imtihandır.

Aynı olayda herkese farklı ders çıkar.

Kişinin anlayışına…

Kapasitesine…

Edebine ve ahlakına bağlı…

Karınca ile Hz. Süleyman…

Hz. Süleyman, bir karıncaya sorar:

- Bir yıllık yiyeceğin nedir?

- Bir buğday tanesi yerim.
Hz. Süleyman karıncayı alır.

Bir şişenin içerisine koyar.

Yanına da bir buğday tanesi bırakır.

Bir yıl bekler.

Bir yıl sonra şişeyi açar, bakar.

Karınca, buğdayın yarısını yemiş.

Meraklanır.

- Neden yarısını yemedin?

- Benim yiyeceğimi Allah verirdi. Ona güvenerek bir buğday tanesini yerdim.

Çünkü o beni asla unutmaz.

İhmal etmez.

Bu işi sen üzerine alınca, düşündüm.

Nihayetinde aciz bir insandır.

Unutabilir.

Belki yiyeceğimi ihmal eder.

O yüzden yiyeceğimin yarısını yedim.

Diğer yarısını ertesi yıla bıraktım.

[*] [*] [*] [*]

Kul işte…

Böyle…

Elindekine şükretmez.

Bir vadi dolusu altını olsa, ikinci vadiyi ister.

Hırs…

Kin…

Kibir…

Gurur…

Kalp hastalıkları…

Girmişse kalbine…

Temizlemeden olmaz.

Sultan Süleyman dahi olsan…

Ömür bitecek.

O zaman geriye bırakılacak tek şey;

Gök kubbede hoş bir…

İstersen