İnternet sitemize her gün yüzlerce yorum geliyor.

Elbette bu yorumlar belli bir süzgeçten geçiriliyor ve yayına veriliyor.

Maden sektörüne verilecek teşvikle ilgili habere özetle şöyle bir yorum gelmiş:

“Yeraltında net maaş 2 bin 600 değil, 2 bin 800 liradır. Bu, işçinin eline geçen para... İşverene maliyeti ise, 4 bin 500 lira. Devlet bu 4 bin 500 liranın bin 300 lirasını verecek. Sigortasını, kıdem tazminat payını, kaza sigortasını hesaba katmıyorsunuz.”

Oldu olacak devlet, işçinin tüm masrafını karşılasın, madenciler katma değer ve gelir vergisinden de muaf tutulsun, hatta direği, küreği filan da versin!

Kömürcü arkadaşlar da sattığı kömürden aldığı paranın tümünü cebine indirsin!

Olmaz mı?

“Vur” deyince “öldürmek” fikri bizim ruhumuza işlemiz galiba!
Hep bana, Rabbena!

Görüşlerimizi yargılamak kimsenin hakkı ve haddi değildir

Gazete bir manşet atıyor.
“Vay nasıl böyle yazarsın?” diye kıyamet kopuyor.
1. Gazetenin manşeti her zaman bizim görüşümüzü yansıtmaz.

2. Geniş kitlelere hitap eden bir “merkez” gazete olduğumuz unutuluyor.

3. Bu gazeteyi, sadece AK Partililer, CHP’liler ya da MHP’liler okumuyor.

4. Herkesi memnun etmemiz mümkün değil.

5. Kişisel görüşlerimizi köşe yazılarımızla kamuoyuna aktarıyoruz.

6. Görüşlerimizi yargılamak kimsenin hakkı ve haddi değildir.

7. Eğer bir suç varsa, savcılar, hakimler gereğini yapar.

8. Kimse kendi kendine gelin-güvey, hakim ya da savcı olmasın.

Doğrunun-yanlışın bir önemi kalmadı

Türkiye ile İsrail’in arasındaki “buz”ların erimesine herkes farklı bir şekilde bakıyor.

İsrail basını, kendi hükümetini; Türkiye basının bir kısmı da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor.

Siyasetin giderek kutuplaştığı ülkemizde artık neyin doğru-neyin yanlış olduğundan çok, kimin, hangi tarafı tuttuğu önemli…

Hükümet doğru bir iş yapsa da, eğer AK Parti karşıtıysanız, sonuna kadar eleştiriyorsunuz.

Diğer yandan hükümet yanlış bir iş yapsa, muhalefet eleştirse, sonuna kadar hükümeti savunuyorsunuz.

İş giderek fanatizme dönüşüyor.

Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti gibi!

Fenerbahçe, şike soruşturmasına tabi olduğu halde seyircisinden ve değerinden bir şey kaybetmediyse, Galatasaray da şampiyon olamadığı zaman hiçbir şey kaybetmiyor.

Doğrunun-yanlışın bir önemi kalmadı.

Oysa hükümet, Suriye ve Rusya adımından sonra hiç durmadan, Mısır, Libya, hatta Suriye ile masaya oturmalı.

Çevremizdeki ateş çemberini söndürmenin zamanı geldi.

Efendim, bu ateşe hükümet neden olmuş, Cumhurbaşkanı neden olmuş.

Önce konu-komşu ile uzlaşalım.

Seçim atmosferine girince, herkes eteğindeki taşı döker.

Halk da ona göre sandığa gider.

Çevremizdeki savaş, Ankara’ya, TBMM’ye de yansıyınca, tüm ülke yangın yerine dönüyor.

Toplumsal barış bozuluyor, ekonomi bozuluyor, siyaset bozuluyor.

Lütfen biraz hoşgörü, biraz sabır…

Özbakır’ın ‘taka’sı ne oldu?

AK Parti Zonguldak Milletvekili Hüseyin Özbakır’ın “Gemi Kütüphane Projesi” vardı.

Kamuoyuna açıklanmış, büyük heyecan yaratmıştı.

Ben şöyle sanıyordum. Gemiye bineceğiz. Gezeceğiz. Gezerken de kitap okuyacağız.

Hani deniz kenarındayız ya! Meğer öyle değilmiş.

Eski bir gemiyi karaya çekeceğiz. Onu kütüphaneye çevireceğiz.

İçinde kitap okuyacağız.

Ona da razıyız da!

Filyos Limanı ihalesine döndü, bizim “Gemi Kütüphane” işi!

Bu proje için kim nazlanıyor, merak ediyorum!

Danışman mı?

Milletvekili mi?