Önceleri görücü usulü kurulurmuş yuvalar.

Büyükler, birbirlerine gelin-damat tavsiye eder.

Yemek yemeye gidilir.

Misafirlikte yatıya kalınır.

Hizmetine bakılır.

Ara ara zarf atılır.

Beğenilirse, gerisi gelir.

Kız babasına haber gönderilir.

Kabul ederse, dünürcü gidilir.

Mahallede sözü geçen…

Hatırlı biri öne katılır. (Öncü edilir)

Gidilir Allah’ın emri, Peygamberimizin kavliyle kız istenir. (Laf atılır)

Sonra müsaade istenir.

Kız babası; eşi, dostu, dayısı, halası kim varsa hepsinden fikir alır.

İstişare yapar.

Ardından şartlar olumluysa, devam edilir.

İkinciye söz kesilir.

Başlık parası konuşulur.

Ortası bulunup anlaşmaya varılır.

Ardından kız ile oğlan tanıştırılır.

Öyle rivayetler var ki;

Kızı evlendiği gece görenler…

Ya da damadı…

İşte en az boşanmanın yaşandığı yaş grubu…

[*] [*] [*] [*]

Şimdilerde durum daha ilerici…

Önce çıkıyorlar.

Sonra sevgili oluyorlar.

Biraz takılıyorlar.

Hatta biraz beraber yaşıyorlar.

Çocuk bile yapıyorlar.

Sonrası nikah…

Ya da düğün…

Olmadı, “Yapamadık, anlaşamadık” deyip vazgeçiyorlar.

Bu durum kötüsü…

En kötüsü hatta…

Kadın için…

Erkek için…

Nikahsız dünyaya gelen çocuk için…

Bu tür örnekler mevcut.

Fazla değil.

Genelleşmedi.

Çünkü toplumun meşrebi bu kadar genişlemedi.

Biraz daha yıpratıp, manevi değerlerle oynamalıyız.

Onları biraz daha yozlaştırmalıyız.

İnce ince eritmeliyiz değerlerimizi…

Sonra bu işi yaygınlaştırıp ortaya yeni bir nesil çıkarmalıyız.

Babasız…

Anasız…

Ahlaksız...

Hatta vatansız bireyler olmalı.

Başka türlü çöküş mümkün olmaz!

[*] [*] [*] [*]

İşte burada ortaya çıkıyor büyüklük.

Bizde ortam biraz genişledi.

Kız-oğlan konuşuyor.

Anlaşıyor ya da anlaşamıyor.

Ama bunu aileler fazla geç olmadan biliyor.

Sonra aileler tanışıyor.

Hatta aileler, ayrı ayrı kızı ve oğlanı tanıyor.

Bir-iki muhabbet…

Ardından büyükler devreye giriyor.

Bizde bu işe köy büyükleri bakar.

Muhtar, hoca ya da yaşına, kişiliğine itibar edilen hatırlı büyükler…

Zaten böyle biri varsa, muhtar ya da hoca destur ister.

Önce besmele çekilir.

Ardından büyüklerden destur alınır.

Sonradan söze girilir.

Genelde ailelerin, kız-oğlanın kendi aralarında her konuda anlaşmaları tercih edilir.

İstişare edilir.

Ufak-tefek konulara müdahale edilir.

Her şey tek tek konuşulur.

Düğün çağrısından, zamanına…

Nerede yapılacağından, nerede oturulacağına…

Kimin yanında kalacağından, nereye gideceğine kadar…

Son olarak büyüklere tek tek söz verilir.

Kimi dua eder.

Kimi nasihat eder.

Kimisi örneklerle güzel olması için yol çizer.

Amaç bellidir.

Bir yuva daha kurulsun.

Bir komşumuz olsun.

Neslimiz yürüsün.

Toplumda huzur olsun.

Sonra Kur’an okunur.

Dua edilir.

Gerisi kolay.

Köy büyüğü olmak böyle bir şeydir bizde.

Yaşın ilerleyebilir.

Miras kalıp zenginleyebilirsin.

Hatta çalışıp-çabalayıp senden önde olanlara maddiyatınla fark atabilirsin.

Sülalen geniş olabilir.

Para geçmez, yaşın ehemniyeti yok.

Kuru kalabalık hatırdan sayılmaz.

Hatır geçer.

Gönül geçer.

Eğer gönüle girebilirsen büyüksün.

Hem de köy büyüğüsün.

Gönüllerin büyüğüsün.

Akköy’de var birkaç tane…

Allah, Zonguldak’a da versin en azından bir tane