Zamansız çalan telefondan korkuyorum.

Yüce Mevla öyle bir işlemci koymuş ki, kafatasımızın içine…

Anında milyarlarca işlem yapıyor.

Telefonu açıncaya kadar kaç bin senaryo yazıp, kaç bin dua ediyoruz.

İnşallah…

Tabi, olan olmuş.

Bize haberi almak kalmış.

Ve geliyor.

Korkunun ecele faydası yok.

Gelişen teknolojide başka haber iletme yöntemleri de var.

Mesaj, e-posta…

Ama acil durum söz konusu olunca, kimse bunları kullanmıyor.

Direk telefonda ismi bulup, “yes” tuşuna basıyor.

Her zaman aynı tonda çalan telefonun zili, bu kez acı acı çalıyor.

Dün sabah da öyleydi.

Telefonun zili çalmadı.

Başucumdan “tık” sesi geldi.

Önce bilgisayarıma düştü.

Ardından telefona düşmesine gerek kalmadan kalkıp baktım.

Sabahın ışıklarına kadar uyku girmeyen gözlerimdeki uyku, taa uzaklara kaçtı.

Baktım Whatsapp’a…

Ali Rıza Tığ;

“Devrekli Uzman Çavuş Okan Korkut, Hakkari-Şemdinli’de şehit oldu.”

Haberciliğimizi yaptık.

Araştırdık…

Bulduk…

TSK’dan açıklama var.

Ardından İHA’nın haberi düştü.

Bu arada, biz haberin ilk anonsunu atmıştık.

Diğer bilgiler gelmeye başladı.

Bekar, 1994 doğumlu…

Babası inşaattan işçisi…

Kardeşi inşaattan düşüp ölmüş…

Hepsi ayrı bir acı…

Yürekler de sızı…

Gözlerde yaş…

Alışamadan gitti.

“Onlar diridir” diyor Yüce Mevla…
Biliyoruz, iman ediyoruz…

Ancak ayrılığa, gidişine, gidiş şekline üzülüyoruz.

Onun gidişi ve yeri belli…

Bize de gelecek bir gün.

Ya bir mesaj sesi gibi “dıt” diye…

Ya da bir…

Neyse…

Herkes ameline göre gidecek.

Onun için ayağımızı denk almalıyız.

Öyle ki, şehitlerin şefaatine nail olalım.

Şehitlerin serdarı Hz. Hüseyin’in şefaatine nail olalım.

Öncelikle şehidimizi layık olduğu şekilde uğurlayalım.

Alışmak…

Ben seni severim aslında…

Alışmaktan korkuyorum.

Başıma iş açılır, durduk yere.

Gece-gündüz çalışmam gerek.

Sana bağlanmak için boş durulmaz.

Sana alıştın mı, derdim bitmez.

Makam-mevkii, istersin.

Para-pul yetmez sana.

Dolar-Avro istersin.

Onu da bulsam, yetinmezsin.

Altın, mücevher, elmas istersin.

Şükretmezsin.

Lüküs, çok lüküs hayat istersin.

Kimsenin ulaşamayacağı kadar istersin.

Doymazsın.

Uzay boşluğunu da istersin.

Bitmez senin isteklerin…

Tükenmez…

Bugün hayal dahi edemediklerine ulaşsan…

Onlara ulaşınca, ufkun genişler.

Onun dahi en az on katını istersin.

En kötüsü…

Belli aşamaları geçince, artık durmazsın.

Haramı-helali bilmezsin.

Her şey mubah olur.

“Ben” diye bir şey bulursun.

Her şeyin onun etrafında dönmesini istersin.

Sonsuzluğu istersin.

İşte bunun için korkuyorum.

Kocaman bir yalansın.

Yalana alışmaktan, inanmaktan korkuyorum.

Hey gidi koca dünya…

Ben sana alışmaktan korkuyorum.

[*] [*] [*] [*]

Dünyada zor istediğine ulaşmak…

Evrene sığmayanı anarsan dilinle…

Sığdırırsan kalbine…

O zaman “sonsuzluğu bulmuşsun” demek.

Ölümsüzlüğe kavuşmuşsun.

O kadar yalana…

Dünya kadar talana…

Akıl almayacak derecedeki harama…

Bu kadar yorulmana…

Hiç gerek yok.

Tek şart var.

İman…

Amel ile süslenenden.

Taklitsiz olanından.

Allah cümlemize nasip etsin.

Amin