Her mesleğin kendine özgü bir günü var.


24 Temmuz bildiğiniz gibi II. Meşrutiyet döneminde (1908´de) Anayasa´nın yeniden yürürlüğe girmesinin ertesinde çıkan gazetelerin, gazeteciler tarafından sansür memurlarına verilmeden, gösterilmeden çıkarılmış olduğu bir gün.


Yani bir başkaldırı simgesi.


Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 1946 yılında kurulduğu zaman gazeteciler için de bir gün belirleme düşüncesi ortaya atıldı.


Falih Rıfkı Atay´ın önerisi üzerine 24 Temmuz, Basın Bayramı olarak belirlendi.


"Bu tarihten sonra;


Patronlar gazetecilere hiç baskı yapmadı.


Aboneler 20 YTL ile gazetecileri tehdit etmedi.


Siyasetçiler eleştirilere olumlu baktı.


Gocunmadılar.


Hatta gazetecilere dava bile açmadılar.


Çalışan gazetecilerin emekleri hep zamanında ödendi.


Sosyal hakları hiç ihmal edilmedi.


Mesleki dayanışma sağlandı.


Gazeteciler haber yaparken dayak, kurşun yemediler.


Siyasetçiler, sivil toplum örgütü temsilcileri ve bilimum toplum örgütü liderleri gazetecilere sırf halkı bilgilendirmek için demeç verdiler.


Ortalık güllük gülistanlık oldu.


Hatta meslekteki yıpranmalar azaldı.


Yasayla da ortadan tamamen kaldırıldı."


Geçen yıl 25 Temmuz´da böyle yazdık.


Bu sene biraz bekledim.


Nasıl olsa her sabah aynaya baktığımda karşımda "Bayram" görüyorum.


Gün boyu bayram ediyorum.


Bana her gün Bayram&8217;sa&8230;


O zaman Gazeteciler Bayramı&8217;nı bir günle sınırlandırmıyorum.


Zaten işine mutlu giden gazeteci iyi haber üretir.


İyi haber üreten gazeteciye ise her gün bayram&8230;


Tabii minik gecikmenin sebebi tatil&8230;


Eylül ayı yeni yayın dönemi.


Yaygın gazetelerde transferler olur.


Yeni diziler başlar.


Yeni programlar yayına girer.


Format değişiklikleri yapılır.





Tüm bunların bir ön hazırlık dönemi var.


O da bu aylardır.


Futbolda da böyle.


Ligler tatile girer.


Transfer çalışmaları yoğun başlar.


Bürokrat atamaları da öyle.


Askerler bile yazda atanır.





Sanki Eylül ayında başka bir yıla geçilir. Mahalleye yeni komşular gelir. Okula yeni öğretmenler. Yeni öğrenciler.


Bir tek yerel gazeteler değişmez.


Geçen yıl biz bir tasarım değişikliği yapmıştık.


Artık gözlerimiz aşina olduğundan sıradan geliyor.


Pusula Dergisi´nin tasarımı da değişmişti.


Tabii.


En önemlisi, askerliğimiz 1 Eylül´de bitti.


Ve benim meslek hayatım 1 Eylül´de başladı.





Tüm bunları niye hatırlatıyorum.


24 Temmuz´u geride bıraktık.


Tarihte bir gün.


O gün için anlamlı.


Bugün anlamını yitirdi.


O gün verilen haklı mücadelenin kazanımları yıllar içerisinde tekrar geri alındı.


Özellikle basın çalışanları mağdur.


Önerim şu;


Yerel basında transfer sezonu olsun. Ayarlama yapalım.


Futbolcular gibi olmasa da gazeteciler de transfer olsun.


Ama bir bedeli olsun.


Sarı Basın Kartı cebinde olan, en az bir yıllık aralıksız sigortası olan, ya da diplomasını eline alan patronlarla pazarlığa otursun.


Olmadı menajerler olsun.


Daha da olmadı&8230;


Neyse mevzu derine iniyor.


Kimse mağdur olmasın.


Kimse alınmasın.


Geçen yıl "Gazetecilerin meslek örgütleri sendika gibi çalışmalı" diye yazdığımda, alınanlar, kırılanlar oldu.


Bu kez böyle bir öneri geliştirdim.


Öneri bizden.


Uygulama patronlardan.





Kasıt yok.


Her Eylül´de yerel basında da değişim olsun.


Yarış olsun.


Habercilik kalitesi artsın.


Yatırım yapılsın.


Teknoljik gelişme sağlansın.


Senede bir gün değil.


Sadece 24 Temmuz&8217;da bir çelenk&8230;


İki zeytin.


Karpuz kabuğu, bal ve tereyağı ile Basın Bayramı kutlanmasın.


7 Ağustos´ta da Basın bayram etsin.


1 Eylül´de de.


Hatta basının bir eli yağda,


Bir eli balda olsun.


Her şey gönlünüzce olsun.