Siyasetçileri izliyoruz.

Kimin daha çok iş ve hizmet üretmek istediğini izlemeye çalışıyoruz.

Sorunlar kentinde her şeyden önce kısır politik tartışmalardan çok, hizmet için çaba gösterenlere ihtiyaç var.

En çok da iktidar partisine bakmak gerekiyor.

AK Parti Merkez İlçe Başkanı Metin Karaduman, partinin tabanla, halkla buluşmasında, sorunların birlikte çözülmesinde aktif isimlerden biri olmaya çaba gösteriyor.

Agresif çıkışlar yerine daha ılımlı bir politika anlayışıyla hizmet odaklı çaba gösterenlerden biri.

Bazı hayati sorunlarda Metin Karaduman’ı işin merkezinde görüyoruz.

Tabii görünenlerin yanında, görünmeyenler de var.

Geçtiğimiz günlerde Zonguldak Merkeze bağlı 19 mahalle muhtarı, Karadeniz Muhtarlar Federasyonu Genel Başkanı ve Zonguldak Muhtarlar Derneği Başkanı Şerafettin Nas ile birlikte Kadastro Zonguldak İl Müdürlüğü’ne gittiler.

Ortada Mülkiyet Yasası’yla ilgili bir düzenleme var ve o düzenlemenin nasıl uygulanacağı konusunda soru işaretleri bulunuyor.

Bu konuyu 7 Haziran genel seçimleri öncesi çok tartıştık, ancak çıkan yasaya rağmen sorun çözülemedi.

Karaduman, her kafadan bir sesin çıktığı, muhtarların sorulara yanıt aradığı bir ortamda tüm muhtarları alarak, Kadastro Zonguldak İl Müdürü Suat Adil Çevik’i ziyaret etti.

Karaduman’ın bir başka çabası da, yine Üzülmez’deki toplu konut projesiyle ilgili...

Aynı çabayı 2/B tartışmaları sürecinde gördük.

Daha pek çok alanda halka inen Karaduman, geçen döneme oranla çok daha verimli çalışıyor.

Belki pek çoğunun beklediği o agresif politikacı tiplemesine uymadığı için eleştiri alabilir, ama hizmete ve çözüme odaklı bir İlçe Başkanı…

İl Başkanlığı koltuğuna gün geçtikçe daha fazla alışan ve kısır polemiklerden uzak pozitif duruşuyla dikkat çeken Ak Parti İl Başkanı Zeki Tosun ile birlikte Milletvekilleri ile halk arasında, Ankara ile Zonguldak arasında önemli bir köprü.

En önemlisi; bu kentin sorunlarına, taleplerine, ihtiyaçlarına klasik siyasetçilerden çok halk gibi bakabilen biri…

Eleştiriler karşısında sadece savunmada kalan değil, onları anlamaya çalışıp, gerekirse birlikte Ankara’ya, Bakanlıklara, Genel Müdürlüklere gidebilen bir isim.

Muhtarların kendisini bu kadar sevmesinin nedeni de, işte bu “köprü” görevini hakkıyla yapmaya çalışması…

Olaylara halk gibi bakabilmek, siyasetçiler için önemli.

Zonguldak’tan, Ereğli’den, Çaycuma’dan, Devrek’ten de benzer siyasetçilerimiz elbette vardır.

Onlara da haksızlık yapmayalım.

Ama istemekle, hissetmekle uygulama çok farklı.

İster iktidar olsun, ister muhalefet...

Fark etmiyor.

Biz hizmeti konuşmak, pozitif ve güzel şeyler konuşmak istiyoruz.

Seçip Ankara’ya gönderdiklerimiz kadar yereldeki politik ve siyasi çalışmaların ötesinde; “Daha çok” hizmet diyen, diyebilen, siyaseti daha fazla kördüğüm yapmadan çalışabilen siyasetçilere ihtiyaç var.

Daha çok ihtiyaç var.

Topluma ve bize düşen, bu siyasetçileri partisi ne olursa olsun desteklemek.

Yangın var!

Yangın tüpleriyle ve bu yangın tüplerinin dolumu ve satışıyla ilgili çok çarpıcı iddialar var.

Tesadüfen tanık olduğumuz bir görüşme ve tartışmanın ardından bizde oluşan izlenim, bu işin de kokusunun çoktan çıkmış olduğu yönünde.

Ortada resmen bir sahtekarlık dönüyor.

Bu konuda hizmet veren az sayıdaki firma arasındaki rekabetin ötesinde dönen çark ve kirli hesaplar, ne yazı ki, insan yaşamını hiçe sayıyor.

Basit ve küçük mesele gibi görünüyor olsa da, ticaretin hilesi-hurdasını bu alanda da görmek mümkün.

“Ne kadar çalarsam, o kadar çok kazanırız” hesabıyla çalışan firmaların olduğu yönünde ciddi iddialar var.
Firmalar da, bu yanlışa, haksız kazanca ortak olan, alet olan, bilerek veya bilmeden ses çıkarmayanlar da belli.

Pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da, ne yazık ki, “kitabına uydurma” söz konusu.

Sahte kaşelerle ihaleye girenler, kendi kendilerine ihale yapanlar var.

Sağlam doldurulan veya öyle iddia edilen yangın tüplerinin “kontrol” adı altında veya “değiştirme” adı altında garanti süresinden önce geri alınarak, boşaltılması zorunlu olduğu halde hiçbir işlem yapılmadan yeniden doldurulmuş gibi yeniden satıldığı yönünde iddialar var.

Bu iş; raf ömrü bitmiş tavuk, et veya diğer ürünlerin alınıp lokantalarda veya kantinlerde satılması gibi…

Halka, insanlara, öğrencilere yedirilmesi gibi…

Bir yangın tüpü nasıl olur da piyasa değerinin çok çok altında satılabilir?

Başta hastaneler olmak üzere özellikle toplu alımlar yapan kamu kurumları, bu işleri ne kadar dikkate alıyor?

Garanti süresinden çok çok önce farklı gerekçelerle toplanan tüplerin boşaltılmadan yeniden doldurulmuş gibi hastanelere ve diğer kurumlara satılmasını kim, nasıl denetliyor?

Haksız rekabet var.

Haksız kazanç var.

Kirli ilişkiler var.

En önemlisi ve acı olanı da ne, biliyor musunuz?

Allah korusun, hastanelerden birinde yangın çıksa, en yakındaki tüpün işe yarayıp-yaramayacağını bilmiyorsunuz.

İçindeki maddelerin hangi kalitede olduğunu bilmiyorsunuz.

En azından bu yöndeki çelişkili durumlar yanıt bekliyor.

Dışına bakarsanız, TSE var, ama içi ne, bilmiyorsunuz.

Mesela, bugün bir hastanedeki tüpler açılsa, acaba kaçı gerçekten işe yarayacak, merak ediyoruz.

Piyasada öylesine iddialar dolaşıyor ki, ilgili kurumların ve kamu yöneticilerinin işi sağlama alması şart.

Niye Eskişehir?

Yurtbay Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Yurtbay’ı dinlerken, aslında bu kentte neden yatırımcıların yalnız kaldığını daha iyi anlıyorsunuz.

“Yatırımlarınız neden daha çok Zonguldak dışında?” diye sorduk.
Dedi ki:
“Benim de bunu aydınlatmam için, açıklamam için bu soruya ihtiyacım vardı.
Seramik fabrikamızı Zonguldak’ta kurmak istedik.
180 bin metrekare arazi bize ayrıldı.
Çalışmalarımız başladı ve bir metre derinden su çıktı.
‘Bir metreden su çıkan bir arazide temel tutmaz’ denildi.
Biz Çaycuma’da bu fabrikamızı kuramadık.

Daha sonra Düzce’de kurma teşebbüsüne girdik.

Bolu Valisine gittik, ancak arsa talebimizi olumsuz karşıladı.

Bartın Valisi Yavuz Erkmen’e gittik.

Kendisiyle görüştük.

Fabrikamızı Eskişehir’e kurmamız bir tesadüftü.

Ancak seramik fabrikası için olmazsa olmazımız doğalgazdır.

Bu nedenle de Eskişehir tam bir isabet oldu. 650 bin metrekare arazi üzerine kurduk.

Çaycuma’da kurmak istiyorduk, ama nasip Eskişehir’e oldu.

Çaycuma’da fabrika kurma aşamasındayken, Ankara’ya gittik ve bir bankadan kredi kullanma düşüncemiz vardı.

Banka Müdürü, Çaycuma’dan geldiğimiz için bizi küçümsüyor. ‘Seramik işine gireceğiz, makinalar alacağız’ deyince, ‘Sizin böyle büyük sektörlerde ne işiniz var?’ diye sordu. Tabii benim canım sıkıldı, “Çaycuma’da kaç tane işadamı var?” gibilerinden konuştu. Ben de kendisine, ‘Sizin bir bankanız varsa, bizim 50 tane bankamız olur’ cevabını verdim.

Daha sonra özür diledi, ancak biz o bankadan kredi kullanmadık.”

İçinde pek çok yanıt bulabileceğimiz bir cevap.

Bir şey değişti mi peki?

Doğalgaz yeni yeni geliyor.

Onun dışında değişen pek bir şey yok.
Hala yok!