Don Kişot hikayesi meşhurdur…

“La Mancha’da yaşamakta olan 50’li yaşlarındaki emekli bir centilmen olan Don Kişot, şövalyeleri anlatan kitaplara takıntılıdır ve yazılan her şeyin doğru olduğunu sanmaktadır. Don Kişot, Sancho Panza ve Rosinante ile birlikte umarsızca şövalyelik günleri tasarlarken, etrafındaki insanlar onun yavaş yavaş çıldırdığını düşünür. Dulcinea del Toboso, Don Kişot'un hayalinde canlandırdığı ve onunla birlikte maceralar kurduğu sevgilisidir. Don Kişot, yani Senyor Kesada; halkını, vatanını çok seven bir insan olduğu için olsa gerek, Sancho Panza'yı da yanına alarak Don Kişot oluyor. Kitapta da sözü edildiği üzere Don Kişot, mazlumları korur ve de kötülere göz açtırmaz. Fakat her zaman yere yıkılır.”

Zonguldak Kömürspor Başkanı Sayın Süleyman Caner de, milletvekillerine yaptığı sitemde Don Kişot gibi savaştıklarını dile getiriyor.

Sayın Başkan Caner’in durumunu Don Kişot’a uyarlarsak:

Süleyman Caner, Zonguldak Kömürspor’a takıntılıdır ve verilen her sözün doğru olduğunu sanmaktadır.

Don Kişot Süleyman Başkan, Zonguldak Kömürspor’un 2’nci Lig ve hatta 1’inci Lige çıkma günlerini tasarlarken, siyasiler başta olmak üzere etraftaki insanlar onun çıldırdığını düşünür.

Başkan Süleyman Caner, Zonguldakspor ve Zonguldak’ı çok seven bir insan olduğu için olsa gerek, Don Kişot olur. Don Kişot, Zonguldak’ı ve Zonguldakspor’u korur ve kötülere göz açtırmaz.

Fakat her zaman yere yıkılır.

Uydu mu?

Uyduysa, destek vermeyenler, kötüler kimler?

Diğer karakterler kimler?

[*] [*] [*] [*]

Bu nasıl özgürlük?

Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Özdemir’in okulda yılbaşını kutlamayı yasak ettiği yazısına karşı görüşler gelmeye devam ediyor.

Müdür Özdemir’in İslamiyet’te yılbaşı kutlaması olmadığını, Hıristiyan geleneğinde bunun olduğunu belirtmesi ve bunun medyaya yansıması, tartışmaları körüklemişti.

Halkın Sesi Gazetesi yazarı Sayın Ahmet Öztürk’ün kaleme aldığı yazısında özellikle anlayamadığı bir takım konular varmış.

Öztürk, “Lafı geldiği zaman tüm partilere eşit mesafedeymiş, partiler üstüymüş gibi bir profil çizen arkadaşım, neden AKP’li olduğunu ve tartışmalı konularda bile kayıtsız-şartsız arkasında duracağını açıklamıyor, anlamıyorum doğrusu…” diyerek bana atıfta bulunmuş.

Kendisini de, “İflah olmaz bir AKP karşıtı” olarak yorumlayan Sayın Öztürk, “Tarafsız biriymiş gibi yazıp, ofsayttan laf çakmayı kendime yakıştıramıyorum ayrıca…” diyerek, kendince ithamda bulunmuş.

İzah etmeye çalışayım, Sayın Ahmet Öztürk…

Öncelikle; bana göre, “İflah olmaz bir AKP karşıtı” olmak ile “Kayıtsız-şartsız AKP’nin arkasında durmak” arasında hiçbir fark yok.

Ayrıca, “tarafsız biriymiş gibi yazmak” başka, “tarafsız olmaya çalışmak” başkadır.

Hepimiz insanız, duygularımız, düşüncelerimiz illaki var.

Değil gazetecilikte, herhangi bir meslekte bile bir partinin veya bir ideolojinin bayrağını sallamak kadar hatalı gördüğüm bir durum olmadı, olamaz.

Hele bu gazetecilikte hiç yapılmamalı.

O yüzden “tarafsız gibi görünmek” değil, “tarafsız olmaya çalışmak” gibi bir derdim var…

Ayrıca; AK Parti karşıtlığı suç olmadığı gibi AK Partili olmak da suç olmamalı. Suçlu gibi de gösterilmemeli.

Hele bunu “özgürlük” ilkesini benimseyen insanların yapması kadar abes bir şey olabilir mi?

Sayın Ahmet Öztürk, sağ olsun, “kültürler arası etkileşim” eleştirimizi sulandırarak, belden aşağı çekmiş işi…

Derin araştırma becerisinde biraz da objektif yaklaşabilse, öve öve bitiremediği Avrupa’nın medeniyeti Osmanlı’dan aldığını öğrenebilir. Böylelikle sanırım bir noktada buluşacağız.

Birbirimizi daha iyi anlayabileceğiz.

GÜNÜN SÖZÜ:

“Misafirhane iyi işletilirse zarar etmez…”

Amelebirliği eski Başkanı Muzaffer Kalaycıoğlu

SÖZÜN ÖZÜ:

“Cevap veriyorum ‘Zamanla her şey geçer’ diyen akıllılara… ‘Geçen tek şey zamandır’ anlayan, anlatsın anlamayanlara…”

Cemal Süreya