Biliyorsunuz, tüm üniversiteler, bulundukları kentin, bölgenin; dışarıdan gelen öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik kampüs dışı sosyal ve fiziki altyapısını ve ülkenin istihdam imkanlarını dikkate almadan, bir planlamaya dayanmadan, her yıl yeni fakülteler, bölümler, (birincisi yetmiyormuş gibi!) ikinci (gece) öğretim programları açarak, öğrenci sayılarını artırmaya çalışıyor.



Bu durumdan, daha sonra, aldığı diplomanın bir işe yaramadığını anlayan mezunlar dışında, genelde tüm kesimler hoşnut kalıyor; bunu sağlayan rektörler başarılı görülüyor, popüler oluyor, birçoğu da bu popülaritelerini siyasette değerlendirme yolunu seçiyor.


Üniversite giriş sınavlarını kazanarak yurdun her bölgesinden, bu tür sosyal ve fiziki alt yapısı yeterli olmayan kentlere gelen öğrenciler, birçok intibak zorlukları yanında, kalacak yurt, kiralayacak konut bulamamaktan kaynaklanan zorluklarla da uğraşmak zorunda kalıyorlar.

Bu durum, özellikle üniversiteye yeni gelen öğrencilerin öğrenimlerine iyi bir başlangıç yapamamalarına ve pek çoğunun ilk yarıyılda başarısız olmalarına neden oluyor. Başlangıçta yaşadıkları bu başarısızlık, gelecek yarıyıllarını da olumsuz etkiliyor, öğrencinin üniversitesinden ve bulunduğu kentten soğumasına da neden oluyor.



Bu tür kampüs dışı sosyal ve fiziki altyapı eksikliklerinin fazla olduğu (Zonguldak gibi) kentlerdeki üniversitelerde, kampüslerin; öğrencilerin, akademik ve idari personelin ihtiyaç duyacağı sosyal ve fiziki imkanlara sahip olması daha da fazla önem arz ediyor.


Örneğin, bulunulan kentin kampüs dışı imkanları düşünülmeden, tüm üniversitelerde, ders dışı aktivitelere zaman ayırması amacıyla, öğrencilerin haftalık ders yüklerinin, 14-15 saate düşürüldüğü biliniyor. Bu tür kentlerdeki öğrencilerin pek çoğunun, boş zamanlarını kampüsler civarındaki kafe ve kahvehanelerde iskambil, okey gibi oyunlar oynayarak harcamak zorunda kaldıkları da biliniyor.


Üniversite yönetimlerinin, kampüslerde, üniversite dışı eksikliklerden kaynaklanan sıkıntıları azaltmaya yönelik imkanlar yaratması için de, öncelikle, doğal güzelliklere sahip geniş kampüs arazilerine sahip olması gerekiyor.


Eğer böyle geniş arazilere sahip olunamadığı için, bin 500-2 bin öğrenci kapasiteli bir kampüste her taraf binalarla kapatılıp, 10-15 bin öğrenci kapasitesi yaratılmaya çalışılırsa, dikilen her beton yığınının, ekonomik ömrünü doldurup yıkılana kadar, birçok olumsuzluğun nedeni olacağına kuşku yoktur.


Bu çerçevede, Karaelmas Üniversitesi’nin kuruluşu öncesinde ve kuruluş aşamasında, üniversitenin Yüzüncü Yıl Tatil Köyü, o yıllarda terk edilmiş durumda olan Filyos askeri üs bölgesi gibi geniş ve gelişmeye uygun bir alanda kurulması için, başta bir “Zonguldak Milliyetçisi” olan değerli bilim insanı emekli Prof. Sayın Fahri Dağlı olmak üzere, bu satırların yazarının ve diğer bazı yöre insanının çabaları, dönemin siyasetçilerinin ve onları destekleyenlerin çabaları ile sonuçsuz kalmıştı.


Diğer yandan, yine bu satırların yazarının ve yöneticisi olduğu bölümünün ilgi alanına giren bir konu olması nedeniyle, Akademi döneminden kalma mevcut kampüs alanının genişletilmesi ve yeni alanlar sağlanması ile ilgili olarak, her dönemde, yöneticiler için hazırlanmış birçok öneri dosyaları da olmuştur.


Bu dosyalardan sonuncusu da, İncivez’de Merkez Kampüse 100 metre kadar mesafede bulunan (bir ara satışa da çıkarılan) 16 dönüm büyüklüğündeki Karayolları arazisinden, Kozlu Kavaklık semtine kadar olan ve eski Kozlu yolu ile yeni sahil yolu arasında kalan, 200 dönümü aşkın Orman, Maliye ve diğer kamu kurumlarına ait arazilerin üniversiteye tahsis talebi için hazırlamış olduğu ve şimdiki Sayın Rektöre de takdim edilen dosyadır.


Ne işlem görüp-görmediği konusunda bir bilgiye sahip olmadığım bu önerinin gerçekleşmesinin hala da mümkün olabileceğine inanıyorum. Zira bir devlet üniversitesinin arazi tahsisi gibi, gerekçeli makul bir talebine, çok önemli bir neden olmadıkça “hayır” diyecek bir makam sahibinin olabileceğini düşünmek zordur.


Gerçekleşmesi halinde, mevcut kampüs alanı büyüklüğünde, denize nazır bir alanı üniversiteye kazandırılmış olmanın yanında, bölgenin eski Kozlu yolu boyunca devam eden yap-satçılık faaliyetlerinden kurtarılması da sağlanmış olacaktır.


Bu sahanın, Kampüs Isı Merkezi ile TTK 46 Evler girişi arasında açılacak olan, 150-200 metre uzunluğunda (dar kesitli) bir madenci tüneli ile Merkez Kampüse bağlanması ile iki kampüs alanının birlikteliğinin sağlanması da gerçekleştirilmesi zor bir proje olmayacaktır.


İçinde açığa çıkmış maden damarı, fay gibi oluşumların da olduğu bu alanın, sosyal amaçlı yeni tesisler ve topoğrafya (ölçme bilgisi), jeoloji gibi arazi içerikli dersler için, (yer bilimleri) uygulama alanı olarak değerlendirilmesi de düşünülebilir. Bu sayede, öğrencilerin, her dönemde, Kampüs çevresindeki yollarda, sokaklarda, binalar arasında ölçme-uygulama çalışmaları yapmak zorunda kalmamaları da sağlanmış olur.


Üniversiteden kısa bir süre önce ayrılmış olan İlahiyat Fakültesi Kurucu Dekanı Sayın Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya’nın, İlahiyat Fakültesi Kampüsü için, bir kampüs alanı bulunması ile ilgili yardım ricası üzerine, bu konudaki çabalarımın emeklilik sonrasında da devam ettiğini söylemek mümkündür.


Bu talep üzerine, tarafımdan yapılan araştırmalar sonunda, sahil yolu üzerinde bulunan yeni yurtların devamındaki, kıyı kenar çizgisi dışında kalan 20 dönüm dolayında hazine arazisinin ve çevresindeki yeşil alan kuşağının İlahiyat Fakültesi Kampüsü için çok uygun olduğu sonucuna ulaşılmış ve üniversiteye tahsis talebi için kapsamlı bir dosya hazırlanarak kendilerine verilmişti. (Bu arada, talebin gerçekleşmesi ile ilgili olumlu gelişmelerin olduğunu da memnuniyetle öğrendim.)

Değerli okurlarım, yazının giriş bölümünü uzattığımın farkındayım. Şimdi sıra yazıya başlık olan asıl konuya geldi.




40 HANELİ BİR ORMAN KÖYÜNE 3 BİN 500 ÖĞRENCİ, 600 YATAKLI BİR HASTANE VE 2 BİN ÇALIŞAN GELİRSE!


Biliyorsunuz, üniversitemizin Sağlık Kampüsü, şehre 12 kilometre mesafede, şimdilerde Kozlu Belediyesi’ne bağlı (eski adı Abas Köyü) olan, Esenköy Mahallesi sınırları içinde, ormandan tahsis edilen bin 200 dönüm dolayındaki bir arazi üzerinde bulunuyor.



Kampüs dahilinde 600 yataklı Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık Fakülteleri, Sağlık Yüksekokulu, Ahmet Erdoğan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Merkez Araştırma Laboratuvarı ve bazı sosyal tesisler bulunuyor.


Kampüste halen öğrenim gören 3 bin 500 kadar öğrenci, 500 kadar akademik ve bin dolayında idari personel ile 700 kadar da taşeron çalışanı görev yapıyor. Ayrıca da Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde ve Diş Hekimliği Fakültesi’nde her gün 2 bin dolayında poliklinik hizmeti veriliyor ve 500 kadar da hasta ve hasta yakını bulunuyor.


Öğrencilerin ve çalışanların çok önemli bir bölümünün Zonguldak’ta ve Kozlu’da ikamet etmesi ve hasta trafiği nedeniyle, Kampüs ile bu ve çevredeki diğer yerleşim yerleri arasında yoğun bir trafik oluyor. Buna rağmen Kampüsün ana yola bağlantısını sağlayan eski köy yolu ve yeni bağlantı yolları çok düşük standarttadır ve karlı-buzlu kış günlerinde kolaylıkla kapanabiliyor.


Kampüs öncesinde 40 haneli köhne, kaderine terk edilmiş bir orman köyü olan; halen de doğru-dürüst yolu, sokağı, kanalı, kanalizasyonu, yeterli su şebekesi gibi hiçbir altyapısı bulunmayan (çoğu fosseptik kuyularının yola, sokağa taştığı!) Esenköy Mahallesi, halen Zonguldak ve Kozlu’da, arazinin en değerli olduğu yer haline gelmiştir.


Köyde, öğrencilerin ve çalışanların kiralık ve satılık eve olan talep patlaması, satılık ve kiralık bina inşaatlarında da patlamaya neden olmuştur. Değirmenağzı-Ilıksu arasındaki eski yol boyu, 10-15 katlı inşaat şantiyeleri ve satılık 1+1 ve 2+1 tabelaları ile doludur.


Köyde 500-600 metrekare büyüklüğünde, bina yapmaya uygun tapulu bir yere sahip olan bir vatandaş, bu yerini bir yap-satçıya vererek, her birinin değeri, bir profesörün emekli ikramiyesi ile alabileceği 4-5 adet 1+1 ya da (ondan biraz az sayıda) 2+1 daireye sahip olabiliyor.


Çevrede daha fazla daire verecek yap-satçıları bekleyen birkaç karalahana bahçesi ile köyün eski muhtarının, ekilip dikilmeyen az miktardaki boş alanlarda otlayan emektar katırı ile onun arkadaşı olan, hep birlikte dolaşan ineği de olmasa, şimdilerde eski köyden hiçbir iz olmayacak.


Köyde, kazanç hırsının zirve yaptığı ya da yapmak üzere olduğu bir zamanda, Zonguldaklı bir genç müteşebbisin, kampüsün hemen bitişiğinde bulunan 5 dönüm kadar olan kendi arazisine, bitişiğinden de bir o kadar arazi katarak 10 dönüm dolayında bir alan üzerinde, Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun kredi desteğini sağlayan bir anlaşma ile bin 500 yatak kapasiteli bir öğrenci yurdu inşaatına başladığını memnuniyetle öğreniyoruz.


Henüz, cephe aldığı doğru, dürüst; yapılan tesise yakışır bir imar yolu, bağlanacak kanalizasyon ve su sistemi olmasa da; Kampüs ile köy arasında yapılan 250-300 metre uzunluğundaki ve 7-8 metre yüksekliğindeki Çin Setti benzeri beton duvara baksa da, bunun biran önce bitirilmesi gereken çok iyi bir hizmet olacağına inanıyoruz.


Yetkililer, Kampüse tahsis edilmiş olan araziyi gezip dolaşırlarsa ya da planlarına dikkatlice bakarlarsa, yapılaşmaya uygun, doğal manzaralı geniş alanların olduğunu göreceklerdir. Çok gerekli olan bu sosyal hizmet tesisi, keşke geniş kampüs arazisinin manzarası güzel bir köşesine yapılabilseydi. Kim bilir, beki kız yurdu da kampüsün daha güzel bir köşesine yapılır! Sıra akademik ve idari personele gelir; bir başka uygun yerde de sağlık ya da üniversite çalışanları sitesi kurulur, değerli hocalar ve çalışanlar hep Zonguldak’ta kalır!


Tüm güzel hizmetlerin ve güzelliklerin öğrenciler ve üniversite çalışanları için, tüm halkımız için olması dileklerimle