M.Ö. 1200’lü yıllarda tarih sahnesine çıkan Fenikeliler, çok meraklı milletlerdendir. Fenikeliler kendilerine “Kenani” demektedirler. Kenani sözcüğünün İbranice’deki anlamı “Tüccar, iş adamı” demektir. Nazmi Özçelik tarafından yazılan İlkçağ Tarihi ve Uygarlığı adlı Nobel yayınlarından 2004 yılında çıkan kitabın 103.sayfasında Fenikelilerle ilgili ayrıntılı bilgiler verilir. Bu kitaba göre, Doğu Akdeniz’in sahil şeridine yerleşen Fenikelileri bu ad gayet iyi tanımlamaktadır.

Düşmanlarından korunmak için deniz kıyısını seçerek başka toplumlarla deniz yoluyla daha kolay ilişki kurma fırsatı elde eden Fenikeliler M.Ö. 3000’lü yıllardan itibaren bu bölgeden gemi keresteleri, kokulu maddeler ve yağlar satarak zengin olurlar. Kısaca erken bir tarihten itibaren adlarına uygun olarak Fenikeliler, ticaretle uğraşan ve o dönemde Asya, Avrupa ve Afrika’yı arka bahçesi olarak gören bir kavimdir. Fenike sözcüğü de Yunanca Fenikelilerin ticari malları olan ve boya malzemesi olarak kullanılan purpuradan geldiği de rivayet edilmektedir.

Meydan Larousseau ansiklopedisi 10.cildinin 385.sayfada purpura sözcüğü ile ilgili şu bilgi yer almaktadır: Kırmızı bir boya salgılayan karından bacaklı deniz yumuşakçasının adıdır. Orta büyüklükte küçük başlı, kısa ve küt ayaklı, pütürlü, kavkılı hayvanlardır. Özetle dikenli salyangoz gibi boya elde edilen hayvanlara verilen addır. Hem Fenikelilerin kendilerine taktıkları Kenani adı, hem de Yunanca’dan gelen purpura adı, Fenikelilerin tüccar, iş adamı ve ticaretle ilgili kişiler olduklarını doğrulamaktadır.

Doğu Akdeniz’de bulundukları noktanın avantajını iyi kullanan Fenikeliler, ticaret ve ulaşım konularında kısa sürede ön plana çıkmışlardır. Ancak tüccar zihniyetli olduklarından siyasi birlik ve varlık konusunda aynı başarıyı gösteremezler. İlk çağın denizci kavimleri arası da ilk başlarda yer almaktadırlar. Mısır’dan Mezopotamya’ya, Mısır mallarını karadan kervanlarla Fırat’a, Fırat’tan sallarla İran Körfezi’ne, oradan Hindistan’a, yine kervanlarla Orta Asya’dan gelen malları gemilerle Afrika kıyılarından gelenlerle birlikte toplayarak Ege Bölgesi ile Doğu Akdeniz’deki ticari faaliyetlerde etkili olmuşlardır.

“Karadeniz’i bile baştan aşağı dolaşmışlar, hemen her yerde ticareti ön planda tutmuşlardır. Fenikelilerin aracılık, simsarlık, tüccarlık, nakliyecilik ve hatta üreticilik yoluyla dünya ticaretinde söz sahibi oldukları bilinmektedir. Ticaretin bu derece gelişmesi bazı malların üretiminin yapıldığı zanaat şehirlerini canlandırırken, özellikle yünlü kumaş, seramik, lüks eşya ticaretini ellerinde tutması, onlara büyük karlar sağlamıştır (Özçelik age, 104)”.

Fenikeliler, Yunan-Pers savaşlarında Perslerin tarafını tutmak zorunda kalırlar. Çünkü M.Ö. 480 yılında Persler, Salamış Deniz Savaşı’nda Fenike donanmasına da el koyarlar. Fenikelilerin tek uğraşları ticarettir. Sahillerin uygun noktalarına köysüz şehirler kurmuşlardır. Şehir halkı ticaretle uğraşmakta ve para kazanma çabası vermektedir. Hatta Fenike ordusu bile ücretli askerlerden kurulur.

Fenikeliler, para ile her şeyin yapılacağına inanmakta ve iktisadi güçlerine güvenmektedir, denilebilir. Donanma oluşturmak isteyen her kavim Fenikelilere başvururken onlar da bu işin ticaretine önem vermişlerdir. İngiltere’ye Baltık Denizi’ne ulaşmışlar, Kızıl Deniz’den geçip Afrika kıyılarını bile dolaşmışlardır. Ancak erguvan renkli kumaşları, camdan süs eşyaları, gerdanlıkları, yüzükleri, broşları, küpeleri, süs ve takı eşyaları sanayiinde rakipsiz olan Fenikeliler dünya görüşlerinin de kurbanı olarak tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.

Zonguldak’ımız için Fenikelilerden çıkarılacak pek çok ders vardır. Bunlardan birincisi, bölgeyi geçim yeri olarak görmeyip vatan olarak görmek gerektiğidir. Çünkü Zonguldak bölgesinde üst düzey yöneticiler, iş adamları vb. kazandıklarını bölge için kullanmak yerine başka yerlere yatırım yapmayı tercih etmişlerdir. Zonguldak, kendisine sahip çıkacak yöneticiler ve iş adamlarını beklemektedir.

İkincisi köysüz şehir olamayacağı anlayışının bölgede egemen kılınmasının gerektiğidir. Çünkü Fenikeliler köysüz ticari şehirler kurarak büyüme yolunda başarıyla adımlar atmışlardır. Zonguldak’ta ise azalan nüfus ile beraber kasaba ve ilçeler dahi köy durumuna dönüşmektedir. Bunun nedeni yöneticilerin yatırımsız bir şehri sorunsuz olarak kabul etmeleridir. Kara, deniz ve hava ticaretinin canlandırıldığı zengin köyleri olan bir Zonguldak şehri göç alan bir şehir olacaktır. Fenike zihniyeti Zonguldak için olumsuz bir son demektir.