Ey halkım!

Biliyorum, derdin çok, kafan meşgul.

Bu nedenle bazı şeyleri unutur, hatırlamayabilirsin.

Bugün bir anımsatmada bulunacağım.

12 Eylül 1980 darbesini yapan cuntanın lideri Kenan Evren, “Aslında darbeyi bir yıl evvel yapacaktık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik” demişti.

Peki, o bir yılda ne oldu biliyor musunuz?

Maddi kayıplar ve yaralanmalar dışında çoğu genç tam 2 bin 812 insan öldürüldü.

Yani Cuntacılar, bu 2 bin 812 kişinin ölümünü seyretmiş, sonra da “bu kadar yeter” deyip darbeyle iktidarı ele geçirdiler.

Yani bu 2 bin 812 insanın ölmesinin onlar için hiçbir önemi yokmuş.

[*] [*] [*]

Şimdi bu güne bakalım…

Son seçimde seçmen olarak dediniz ki:

“AKP başarılı değil. Başkanlık rejimini de istemiyoruz. CHP, ana muhalefet olarak güven ve umut verici değil. HDP'nin sorunu yasal siyaset zemininde sürdürebilmesi için Kandil (PKK) karşısında eli güçlü olmalı. MHP’nin güçlenmesi de iyi olur.”

Verdiğin bu mesaja önce iktidar kulağını tıkadı. AKP'nin "Büyük Reisi" Tayyip Bey; AKP'ye, Başkanlık rejimini getirecek bir çoğunluğu sağlama hevesinden vazgeçmedi. CHP ile koalisyon hükümeti kurmak istemediler. Cumbaşbakan ve Yarıbaşbakanın tüm istedikleri, Meclis’teki eski çoğunluklarına ulaşmak. Yani, köpeksiz köyde değneksiz dolaşmanın zevki hala damaklarında…

[*] [*] [*]

Her gün yine tabutlar içinde canlarımızı uğurluyoruz. Ben bu yazıyı yazdığımda 44 asker ve polis güvenlik görevlimiz, 14 sivil can kaybımız olmuş. Açıklamalara göre de 300’ün üzerinde PKK'lı öldürülmüş.

Buna karşılık Cumbaşbakan Tayyip Bey diyor ki:

“Şehit ailelerinin yüreği yanıyor, biliyorum. Ama şehitlik çok yüksek bir mertebedir. Bunu da bilsinler.”

[*] [*] [*]

PKK, Ortadoğu’daki kaostan, kargaşadan yararlanarak, elinin güçlendiğini zannetti. Ateşkesi bozdu. PKK’nın, hayrına olamayacak bu hamlesi cevaplanması zor bir soru.

İktidar da biraz soğukkanlı olmayı bekleyemedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri, içte ve dıştaki PKK kamplarını bombalamaya başladı. Açıklamalara göre yüzlerce PKK elemanı öldürüldü.

Kürt gençlerinin yığınsal ölümü, zaten PKK'nın umurunda değil. Bu güne kadar Kürt halkının can kaybı ve çektiği çile ile elde ettiklerini (!) karşılaştırırsanız, dediğimi daha iyi anlayacaksınız

ABD ve Batı’nın Ortadoğu’daki politikalarını sürdürebilmesi için Türkiye’nin aktif katılımının sağlanması gerekti. Bu amaca yönelik olarak, başta İncirlik olmak üzere üsler ABD ve koalisyon güçlerinin hizmetine açıldı. Bu arada, ABD tarafından hükümetin PKK-PYD ve Güvenli Bölge konularındaki açıklamaları üst üste yalanlanıyor.

Yani, Amerika her iki tarafın da dostu (!) konumunda…

Burada bir de parantez açalım. Hiç de kendi hayrına olmadığı halde IŞİD’ın Suruç katliamını yaparak, Türkiye’ye neden saldırdığı da bir soru olarak ortada.

[*] [*] [*]

Ve böylece herkesin şartların olgunlaşmasını beklediğini görmüş olduk.

Bir başka şey daha gördük.

Yüzlerce can yitirilmiş, binlercesi de yitirilecekmiş.

Ülkenin kalkınmasına gerekli olan milyar Dolarlar, mermi-bomba kovanlarında yakılıyormuş.

Dolar-Avro şaha kalkmış, borsa çakılmış, faizler yükselecekmiş, Dolar bazında borçlu şirketler batabilirmiş, yani ülke soyuluyormuş.

Bunlar kimsenin umurunda değil.

Ama bizim umurumuzda olmalı.

Oynanan oyun ortada.

Ölümleri ile yürekleri yanan kim?

Tabutlar kimin kapısına geliyor?

Düşünün…

Her iki tarafın, zengin, siyasetçi, büyük bürokrat, ağa, bey konumundakilerin kapısına -gelmesin zaten- tabut geliyor mu?

O gencecik, filiz fidanlar; hep halkın, emekçilerin, yoksulların evlatları değil mi?

Sözün özü;

Bu vatan, bu Kürt sorunu sadece emekçi sınıfların mı?

Birilerinin iğrenç hevesleri yüzünden, sizin evlatlarınız canından oluyor. Sizin yüreğiniz yanıyor.

Yani sorun ulusal değil, sınıfsal…

[*] [*] [*]

Şimdi soruyorum…

Ey Tayyip Bey ve adamları;

12 yılda bir süreliğine akan kanı durdurttunuz. Bunun için sağ olun.

Ama sorunu çözecek bir yapısal değişim gerçekleştiremediniz

Bu beceriksizliğinizin bedelini niye başkalarına ödetiyorsunuz?

Niye iktidara yapışıyorsunuz?

Halk diyeceğini dedi, neden tekrar seçim istiyorsunuz?

Bu kadar vebal sizi ürkütmüyor mu?

Peki, ne yapmalı?

Bunu yine bu gazetede yayımlanan 12 Ekim 2012 tarihli “Kürtler ve Akıl Dışılık - 3” başlıklı yazımdan bir alıntı ile ifade edeyim. Rakamları bugüne göre güncellesek de sonuç değişmez.
“Bugün emperyalistler Türkiye’yi Kürtler adına Abdullah Öcalan ile konuşmaya zorluyorlar. İktidar bu işe dünden razı edilmiş, ama halka izah etmede zorlanıyor.

Üstelik yanlış. Çünkü PKK tek başına Kürtlerin temsilcisi değil. Ama ısrarla kamuoyuna PKK’nın tek temsilci olduğu pompalanıyor.

Korkudan konuşamayanların dışında, sadece AKP’de 70 kadar Kürt kökenli milletvekili var. CHP’de, hatta MHP de bile Kürt milletvekili var. Oysa BDP'nin milletvekili sayısı sadece 29. Seçilmiş olan İl Genel Meclis ve Belediye Meclis üyeleri var. Meslek odaları var. Aydınlar, sanatçılar var. Bunları yok sayamazsınız.

Yani ‘sadece Öcalan’la görüşülebilir’ iddiası doğru değil.

Oysa bugüne kadar; ‘Kürtleri yok sayma’ yaklaşımı yerine kendi Kürtlerimizle kendi isteğimizle zamanında konuşmayı becerebilseydik, bu noktaya gelir miydik dersiniz?

Yasal zeminde, Kürt Milletvekilleri, Belediye Başkanları, İl Genel Meclisleri, Belediye Meclisleri, Kürt kanaat önderleri ortadayken, sadece Apo ile görüşmek hangi akla sığıyor?

Bunlardan oluşacak ve tabii ki içinde BDP’nin de yer alacağı bir platformun temsilcileri ve akil adamların gözetimi altında yapılacak görüşmeler her iki tarafı da rahatlatacaktır

Bu seçenek niye akla, dile gelmiyor, anlamıyorum.

Bu akıl dışılığı aşabilmenin tek yolu var: Her iki tarafın da ırkçı söylemleri terk etmesi, PKK’nın silah kullanmayı bırakması, üniter devlet çerçevesinde yapılabileceklerin konuşulması gerekiyor.

Yani; inadına barış, inadına kardeşlik, inadına birlikte yaşamak!”

[*] [*] [*]

Aradan üç yıl geçmiş…

Ama aynen masal nakaratı gibi…

“Az gittik, uz gittik, altı ay, bir güz gittik. Bir de dönüp baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz.”

Masala bile razıyız…

Çünkü Bir arpa boyu bile gidememişiz.

[*] [*] [*]

Bu tavanın tüm balıklarına esenlikler dilerim...