Tarih: 4 Temmuz 2009
Cumartesi.
"Uyan" diye gözlerimin içine vuran güneş ışıklarını dinledim.
Kalktım.
Yüzümü yıkadım.
Elbiselerimi giydim.
Bir çay kaşığı "Akköy Balı" attım ağzıma.
Lokum gibi erirken birazcık boğazımı yaktı.
Camları, fişleri kontrol edip evden çıktım.
"Erken kalkan yol alır" misali otobüs sanki kapımda bekliyordu.
Binip indim çarşıya.
Daha yeni kepenk açan esnafı gördüm.
Çorbamı içtim.
Zonguldak´ta sayısı çok az olan tanıdıkların biriyle ayaküstü sohbet ettik.
Gazipaşa´da iki tur daha atıp Pusula´ya çıktım.
Kimsecikler yok.
İnternette haberlere baktım.
Sonra plan yaptım.
Şehrin en uzak yerinde yapılan "Sempozyum"a gideceğim.



Sempozyum niye uzakta yapıldı?
Niye gazetecilerin haber yoğunluğu olduğu günlerde yapıldı?
Haftasonu olsaydı.
Ulaşımı kolay olsaydı.
Keşke gazetecilerin hepsi ve hasbelkader gazetecilerle birlikte çalışmak zorunda olan&8230;
Bize katlanmak zorunda olan kamu görevlileri ve halk dahi katılabilseydi.



Derken "sempozyum" ile yakından ilgilenen Genel Yayın Yönetmenimiz Atilla Öksüz aradı.
"Osman Sav´ın babaannesi vefat etti. İkindi namazından sonra defnedilecek."
Haberi Pusula´nın internet sitesine attım.
Planımda ufak değişiklik yaptım.
Cenaze vaktine kadar sempozyum, ardından "dostum" Osman Sav´ın yanında olacağım.



Harekete geçtim.
Önce Gazipaşa´ya indim.
Ufak aksilikler birbirini kovaladı.
Sempozyum´a gidemedim.
"Çok istedim"
Bir saat bile katılamadım.
Bir ara Özlem Bıçak ile buluştuk.
Yanında kardeşi Yiğitcan var.
Beraber "gazete"ye çıkıyoruz.
Binanın dış kapısından girince hafif bir yanık kokusu.
Hepimiz fark ettik.
Şöyle göz ucuyla etrafı süzdük.
Yanık ve yangınla ilgili belirti göremedik.
Bu olayın açıklaması basitti o zaman:
"Güzel kızları gören Yiğitcan´ın yüreği yandı"
Koku ondan geliyor.


Büroda çay-çorba&8230;
Aksayan işler&8230;
Derken bir patlama.
Elektrikler kesildi.
Bir "şey" düştü zannettik.
Bakındık. Yine göremedik.
Derken yanık kokusu odalara kadar geldi.
Dış kapıyı açtık.
Simsiyah duman.
Önce itfaiyeyi aradık.
Hemen geldiler.
Şaşırdım hıza.
Meğer bizden önce arayan olmuş.
Yine de çabuk geldiler.
Mahsur kaldık. "Aşağıda ne oluyor?" merak ediyoruz.
Mesai arkadaşlarımızı aradık.
Telefonuna bakan bir babayiğit çıkmadı.
Meslektaşlarımız bile onlardan önce geldiler.
Hatta akşamüzeri geri arayıp hiçbir şeyden haberi olmadan "Ne oldu?" diye soranlar bile oldu.
Neyse&8230;
Islak bezle kapıyı sardım.
İçeri çok az duman girebildi.
İtfaiye bizi gaz maskesi takarak tek tek dışarı çıkardı.
Kurtulduk.



Elektrik saati patlamış.
Alev saçmış.
Alt kattaki arkadaşlar müdahale edip söndürmüşler.
İtfaiyeyi de onlar aramış.
Bize haber vermek için çıktıkları merdiveni dumandan aşamayınca geri gitmişler.
Cenazeye de gidemedim.



Sonuç:
Bir&8230; Yanık kokusu varsa, yangın yakındır.
İki&8230; Normal zamanda arayıp ulaşamadığın insanları başın dardayken yardım istemek için aramayın. Bu zaman kaybıdır. Böyle zamanlarda daha önemli yerleri arayın.
Üç&8230; Bazen evdeki hesap çarşıya uymaz. Siz plan yapın. Çalışın, gerisi tedbir-takdir ilişkisi.
Hayat dersi:
Yanınızda yörenizde; yalan, sahtekârlık, üçkağıtçılık, hırsızlık, dolandırıcılık, umursamazlık, vurdumduymazlık, vs kokan insanlar varsa uzak durun.
Koku mutlaka size de ulaşır.
Bulaşır.
Söylemesi bizden.