Havaalanıyla ilgili Pusula´nın dünkü sayısındaki habere İstanbul´dan bir e-mail gelmiş.
Haberin başlığı neydi;
"Kesin uçuyoruz"
Her zaman ne diyorduk; "Açılacak"
Aslında biz demiyorduk!
Birileri diyor.
Biz yazıyorduk.
Buna da kızanlar var.
Ne yapalım yani?
"Yazmayalım da bekletelim mi?
Bu sefer açılacak diyen isim Saltukova Belediye Başkanı Adil Düzlü idi.
Yine de temkinli olmak lazım.
Haberle ilgili e-maili gönderen isim Zonguldak´ın efsane Belediye Başkanlarından Rahmetli Hüseyin Öztek´in oğlu Sabih Öztek;
Şöyle diyor.
"21 Temmuz´da Saltukova´ya ineceği müjdelenen teyyare, umarım Nesli Çölgeçen´in unutulmaz filmi "Selamsız Bandosu"nun finalinde olduğu gibi, geçip giden Reis-i Cumhur trenine benzemez."
Germania Havayolları&[#]8217;nın uçağı aylar önce gelmişti.
Selamlayıp öyle geçmişti.
İnmemiş, mecburi rotası olan Antalya´ya yönelmişti. Belki 21 Temmuz´da inerek selamlar. Yıllardır devam eden mücadelenin bir yönüyle de olsa amacına ulaşmasına seviniriz.
Amacımız bu gelişmeyi baltalamak değil.
Umarız sürekli ve kalıcı olur.
Biz bunların endişesini yaşıyoruz.
Yani bu uçakları indirmek zor değil.
İndirmek kolay.
Önemli olan kaldırabilmek.
Uçurabilmek.
Sürekli hale getirebilmek.
Yoksa arada bir fantezi olarak kalır!


Yeni bir havaalanı yapılmalı


onguldak Havaalanı konusunda bence bu kadar tantanaya gerek yoktu.
Şimdi şimdi bazı şeyleri daha iyi anlayabiliyoruz.
140 kişilik uçaklar inebilsin diye verdiğimiz zahmete bak?
Koskoca dağın kalbine dozer vurduk.
O kadar köpük, o kadar jilet parası bir yana.
Yine de indirebileceğimiz uçakların kapasitesi küçük olacak.
O zaman başka bir yol bulmak gerekiyor.
Yeni bir alan. Yeni bir havaalanı.
Daha geniş ve sorun çıkarmayacak bir arazide.
Buradaki Havaalanının olası bir sanayileşmede kargo taşımacılığına yardım etmesi bekleniyorsa o zaman yapılması gereken ona uygun bir havaalanıdır.
Kaç zamandır buna uğraşsak belki çoktan biterdi.
Ben mi yanlış söylüyorum.
Oturup o zaman bu işi bilimsel ve ekonomik anlamda tartışalım.


Hayata dair bir şeyler!


Hayat bu kadar büyük nimetler sunarken bencilleşen insanların içler acısı hallerine acımak gerekir mi? Yoksa her koyunun kendi bacağından asılması umuduyla mı yaşamalı insan! Sürü psikolojisinin yaşandığı toplumlarda, kurdun nerden geleceğini bilemeyiz! Ancak sürüler kendi içinde farklı düşünerek kurda karşı önlem alabilirler. Ne kadar doğru bir benzetme oldu bilmiyorum. Ama hayatın her aşamasında karşımıza gelen bir durum. Kendimiz gibi düşünmeyen insanları hiç sevmeyiz! Sevemez miyiz? Çünkü pek çok şey böyle öğretilir bize. Siyasette, ticarette bu sevimsiz durumun bir yaşam felsefesi olduğu ileri sürülür. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil elbet. Ancak "Benim gibi düşünmeyen aşağılık herifin tekidir" sözünü şeklen söylemeseler de uygulayan insanlardan korkun!


Nail Baba´nın selamı


Değerli büyüğümüz Nail Güreli Medya ve Kültür Sempozyumu çerçevesinde Zonguldak´ta olacaktı. Gelemedi. Konuşamadı. Önceki akşam telefonla görüştük. Sesi titrek ve yüreği endişeliydi. Eşi tedavi altında olan Güreli öyle bir laf etti ki yüreğime oturdu. "Aylardır Zonguldak´a gelmeyi istiyor, planlar yapıyordum. Gelemedim. ´İnsan neyi çok isterse olmazmış´ derler ya hani. Öyle oldu. Çok istedim gelemedim. Demek ki bazen çok istememek gerekiyormuş. Ali Rıza´ya, Osman´a tüm gazeteci arkadaşlara selam. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum. Sizleri çok seviyorum. Zonguldak´ı çok seviyorum.".
Biz de kendisini tanımaktan dolayı mutluyuz. Hanımefendiye şifa diliyoruz.