Çocukluğunda ve gençliğinde bu vasıtalarla seyahat edenler konforunu iyi bilirler, yazmaya kalksak bir kitap çıkar ancak küçük bir anıyı paylaşmak istedim. Kamyondan bozma, tahta oturaklı, kule merdivenli bu şirket otobüslerinde şoför mahalli ile yolcu kısmı birbirinden ayrılmış, motor gürültüsüyle izole edilmiş bir şekilde seyahat imkanı sağlıyordu. Hani Şoförle tek irtibat arka kapı üstüne monte edilmiş bir buton ve buna bağlı şoför mahalline takılmış bir kapı zilinden ibaretti. Aslında çok basit ama o kadarda kullanışlı bir sistemdi...Ta ki arıza yapana kadar!...Hani arka kabinde, tabir-i caizse adam kesseler araç garaja girene kadar kimsenin haberi olmazdı.

Belediye otobüslerinin çok az, dolmuşların hiç olmadığı bir gün Babamla birlikte İnağzı´ndan Zonguldak´a gelmek için şirket otobüsünü durdurduk aslında Babam garaj amiriydi genelde şoför mahallinde seyahat ederdik ancak o gün aksilik ya şoförün yanı dolu arka kasaya binmek zorunda kaldık. Bağlık durağında bir yolcu inmek istedi ancak arka kapı üstündeki buton arızalıymış bastık ancak şoför duymadı.. Bu arada şoför yanındakiyle koyu bir muhabbet içinde zaten motor sesinden yanındakini zor duyuyordur herhalde. Islık, feryat-figan nafile duymuyor!.. Dikiz aynasına baksa arkadaki tepişmeyi görecek ancak derdi çoktu herhalde muhabbet koyu...Tabi durmadı, bizde müdürlük durağında ineceğiz (O zamanlar trafik gidiş-geliş kadırga yokuşundan tek yönlü çalışıyordu) Topbaşı´ndan başladık ıslık çalmaya, dar cam çerçevesinden bağır-bağır duyan yok neyse ki son durak Vilayet önündeki EKI parkı.. Durdu bütün yolcular indik!.. Herkes sinirli sinirli şoförün camında, şoförün savunması şu; ´´garajdan çıkarken zil çalışıyordu´´...Güzel günlerdi o günler, her şey sade-basit ve bir o kadarda saftı...