Yahya Kemal Beyatlı’nın Akıncılar şiirinde bahsettiği Tuna Boyları tarih açısından da Türkler için önem taşımaktadır. Adı geçen şiirde Ak Tolgalı beylerbeyinin “İlerle!” haykırışıyla Tuna’dan geçen askeri birlik alkışlanmaktadır. “Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi ‘İlerle!’ Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle” diyen Yahya Kemal, tarihe Tuna nehri için not düştüğü gibi, Osman Paşa Marşı’nda geçen “Düşman Tuna’yı atladı” deyimi Osmanlı İmparatorluğu’nda da Tuna nehrinin ne kadar önem taşıdığına vurgu yapılmaktadır. Sanki Tuna nehri Türklük ruhuyla sarılmış gibidir.


Tarih öncesinden günümüze kadar Tuna nehri ulaşımda büyük rol oynar. Ancak Tuna nehrinin bu özelliği fazla öne çıkmaz. Yıldırım Beyazıt’ın Niğbolu kalesini kuşattığı zaman Sinop’tan İstanbul’a kadar olan bölgedeki denizcileri donanma ile Tuna nehri ağzına gönderdiği bilinmektedir. Tuna nehrinin Osmanlı için ne kadar önemli olduğu ve çevresine Türkleri yerleştirmesinden de anlaşılmaktadır. Plevne müdafaasında Gazi Osman Paşa Rusların Tuna nehrini geçmelerini engellemek amacıyla yiğitlikler göstermiştir.


Zonguldak bölgesinin sorunları giderek artmaktadır. Zonguldak bölgesinin sorunu Tuna bölgesi ile ilişkisinin kesilmesiyle daha da derinleşmiş denilebilir. Tuna nehrinin kuzeyinden ve güneyinden Karadeniz yoluyla Zonguldak’a gelecek tüccarlar ve turistler için konaklama tesislerinin azlığı dikkat çekmektedir. Zonguldaklılar şehirlerinin kalkınması için soruları doğru sorsalar cevapları da doğru olabilir.

Osmanlı döneminde Kırım ve Kafkasya elden çıkmış olsa bile, Tuna Boyları Anadolu ile Avrupa arasında deniz ulaşımı açısından bir köprü görevi gören bir bölgedir. Hatta Tuna bölgesinde adları yadigâr kalan Türk köylerinin varlığı bunu göstermektedir. Zonguldak bölgesi İstanbul ile bağlantısını deniz yoluyla rahatça kurabilirken, Ankara ile bağlantısını dolaylı yoldan kurmak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla Zonguldak merkez olma özelliğini kaybederek, dış çevrede yer alan bir il duruma düşmüştür. Oysa Zonguldaklı yöneticiler, Zonguldak’ı çevresel konumdan kurtarmak için Karadeniz’i husumet denizi olmaktan kurtarıp; dostluk, kardeşlik ve barış denizi yapmakla yükümlü olduklarını bilmelidirler. Hem Tuna hem de Zonguldak bölgesi insanları arasında kardeşlik ve dostluk bağları, onların kaderlerini olumlu yönde bir etki yapacaktır.

Zonguldak’ın siyasi elitleri içe kapanmaktan çok dışa açılarak vatandaşlarının görüşlerini iyileştirmek zorunda olduklarını bilmelidirler. Bu elitler, konuyu daha iyi telaffuz ettiklerinde sorunu açıkladıkları biçimindeki ön yargılardan da kendilerini kurtarmalıdırlar. Zonguldak halkı yöneticilerinin kendilerinden biri olduğunu hissettiklerinde bütün güçlerini onlara devretmekten zevk alırlar. Bölge halkı yöneticilerini baba olarak görme eğilimindedir. Ancak baba; Zonguldak’ın sadece sivil reisi değil aynı zamanda geleneklerinin düzenleyicisi, göreneklerinin koruyucusu ve yaşatıcısı, davranışlarının hakemi olduğunda sözü hürmetle dinlenir, kendisine saygı ile hitap edilir ve sevilen biri olarak görülür. Lakin yöneticiler bölge insanını tanımadıklarında sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden Zonguldak’ın ürettiği ürünler ve hasılalar başka bölgelere aktarılıp, Zonguldak’ın elindeki servet başkalarına gitmektedir.

Zonguldak’taki göçler bölgede bazı sorunların bulunduğunun işaretidir. Zonguldaklı yaşam standardını yükseltmek amacıyla para kazanmak için doğduğu yeri terk etmek zorunda bırakılmakta, terk etmese bile yine sorunun kaynağı olarak görülmektedir. Oysa kent yaşamı kitleleri çöküşe ve ölüme mahkûm etmemeli, boşuna yönetim gücünü ele geçirme mücadelesine girmemelidir. Zonguldak içindeki halkı çiftçi, zanaatkâr, memur, akademisyen vb. biçimde meslek zümreleri olarak görme yerine onların Zonguldaklılık bilinciyle hareket etmelerini sağlamak gerekmektedir. Her türlü ötekileştirici yaklaşım yerine haysiyet, şeref, itibarın yaşam biçimini kapsadığı bir yaklaşım ön plana çıkarılmalıdır.

7Dışa açılan bir Zonguldak göç verici değil, göç alıcı bir bölge olduğunun bilincini kendisinde duymak zorundadır. Zonguldaklının bilincini biçimlendirici niteliklere ağırlık verildiğinde pek çok sorun kendiliğinden çözülecektir. Zonguldaklıyı dar bir dünya görüşünün içine hapsetme anlayışı başarıya ulaşamaz. Zonguldak’ta ruhun dinlenme tesislerinde arınma turizminin müşterilerini artırıcı etkinlikler düzenlenerek gözlerinin geleceğe çevrilmesine çalışılmalıdır. Zonguldaklıyı kendi yoksulluğunun zengini yapmak isteyen her türlü yaklaşım Zonguldaklı için ölüm demektir. Zonguldaklının değerlerindeki toplumsal kökleri kesme meraklıları Zonguldaklıya hiçbir katkı sağlayamaz.